"Ne var ,sevgilim?"
"Ah, buna nasıl katlanabileceğiz?"
"Neye?"
"Buna. Bu kısacık zamana. Bunu nasıl harcayacağız uykuyla?"
"Birlikte huzur içinde olabiliriz ve -henüz başlangıcında olduğumuz için- dünya kadar zamanımız varmış gibi yapabiliriz."
"Her gün biraz daha da azalacak. Ve sonunda hiçbir şey kalmayacak."
"Hiç olmamasını yeğler miydin?"
"Hayır, bu benim her zaman geldiğim yer.Zamanın başlangıcından beri. Buradan uzaklara gideceğim zaman, o orta nokta olacak. Önce ve o andan itibaren, her şeyin bittiği. Ama şimdi aşkım, buradayız, şu andayız. Diğer zamanlar uzakta kaldı."
A.S. Byatt, Possession
-Hatırlatma-
"Arya?"
"Hım?" Diye mırıldandım başımı göğsüne yaslarken.
Ensemdeki eli saçlarımı okşamaya başladığında buruk bir ses tonuyla konuştu sessizce.
"Ben hastayım."
-
73. Bölüm.
Ses tonundaki resmiyeti fark ettiğim için başımı ona doğru çevirmiştim. Elbetteki hasta falan değildi. Sadece romantik bir şey söyleyecekti ama yine de kalbimin korkuyla teklemesine engel olamamıştım. Ben devam etmesi için ona dikkatle ve yinede biraz korkuyla bakarken o gülerek burnunu burnuma sürttü yavaşça.
"Kızım birine bu kadar bağlı olmak hastalık değil de ne?" Hafif güldüğünde hazır kafalarımız birbirine yakınken içimden ona kafa atmak geldi. Ya da müsait bir yerlerine tekme atmak. Ama yapmadım. Neden mi? Çocuğumuz olacak bizim!
Onun yerine başka bir yöntem seçtim. Kollarımı iki yana açarak belimi geriye doğru yatırdım ve var gücümle bağırdım ıssız ve esintili sahile doğru.
"Bende sana hastayım yavrum!" Sesim yankı yaptı demek isterdim ama yapmadı çünkü deniz kenarındayız. Yinede etkili olmuştu ki az ilerden bir adam kafasını arabasının camından çıkarıp buraya bakmaya başlamıştı. Ayıp oluyor yahu öyle bakmalar felan.
"Nedense bu acayip romantik- benden çıkan- sözû söylemene bile sevinemiyorum. Allah belanı vermesin lan o ne demek öyle? Yavrum da neymiş. Yavrum ben sana derim 'yavrum' diye ama sen bana 'yavrum' diyemezsin cinsiyet gereği. Bunlar önemli. İlerde çocuğumuzun sana baba demesi gibi bir şey bu."
"Amma abarttın ha."
"Abartmam ben."
"İyi kalk kıçım dondu. Eve gidelim. Giderken de çiğköfte alırız. "
Ellerimi kuma yaslayıp kucağından kalkmak için hareketleneceğim sırada ellerini kalçamda hatta popomda hissettim.
Tacize mi uğruyorum ulan?
Ellerini aşağı yukarı yaparak popomu okşarken bir yandan da sırıtıyordu. Ben ne olduğunu anlayamaz bir şekilde kollarını tuttuğumda sırıtması arttı.
"Ne yapıyorsun Kaan?"
"Kıçını ısıtıyorum."
Elimi alnına koyup ateşini kontrol ettim. Sıcak değildi. Aksine buz gibiydi teni.
"Oysa ateşin de yok."
"Sadece seni düşünüyorum."
"Beni düşünmek istiyorsan bana çiğköfte al!" Zıplayıp kucağından kalktıktan sonra birkaç saniye sağa sola devrilecek gibi hareketler yapmayı kesip doğruldum. Sörf falan yapmıştım resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...