37.Bölüm

69.6K 2.1K 281
                                    

"Bana bakma öyle." diye ağlamaklı bir ses tonuyla konuştu. Gözlerimi kaçırdım. Ceren'inde suçu vardı. Düşünmeden edemedim. Cerenle yaptığımız o dedikodular. Hepsini Kaan'a anlatmış mıdır?

Kaan'ın ikimiz için tasarladığı eve gelmiştik. Arda ve Cerenin de bursa olması pek şaşırtıcı değildi aslında. Bunu bekliyordum. Sıcak bir duşa girip kendimi vişne kokusuyla ferahlatmıştım. Altıma geçirdiğim eşofman altına, ve üzerime giydiğim, bol, uzun kollu pijama üstüne sığınmış, ısınmaya çalışıyordum. Ev soğuk değildi,belki, ama tenimdeki ürperti bir türlü geçmek bilmiyordu. Çıplak ayaklarımı kendime çekerek oturdum. Cidden uyumak istiyordum ama Ceren konuşmak istediğini dile getirip yalvarmıştı. Ceren ve Arda karşımdaki ikili koltukta otururken, Ben tekli koltuğu seçmiştim. Kaan ise üçlü koltukta yayılarak oturmuş, bakışlarını yerdeki halıya sabitlemişti.

"Bir önemi var mı?" diye sordum Ardaya değilde Cerene bakarken. Nedense Ceren'in ihaneti bana daha sağlam bir kazık çakmıştı. "Böyle baksam ne olacak ki?" Dedim alaycı bir gülümseme takınırken. "Siz benim kafamda kurduğum kişilikler değil misiniz? Belki sizi de parayla tutmuştur." dedim ve Kaan 'a baktım. Kaan'ın kaşları çatılırken, Cerenden küçük bir hıçkırık kaçmıştı.Arda ise konuşmanın başından beri gözlerini üzerime dikmişti.

Ortalık sessizliğe,büründüğünde yavaş hareketlerle koltuğun ucuna kaydım ve ayaklarımı soğuk parkeye bastım. Kalkıp bir şey demeden yatak odasına ilerledim. Bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum. Ama,bu saatten sonra o ikisinin kırılıp kırılmayacağını düşünemezdim.

Yatak odasına girdiğimde vakit kaybetmeden ışığı kapattım ve yorganı açıp altına girdim. Soğuk yorgana sıkı sıkı sarılırken gözlerimi kapatmıştım. Güzel bir uyku çekmek istesem de kafamdaki düşünceler bana engel oluyordu. Sürekli geriye dönüp Yaşadıklarımın sahteliğini düşünüyordum.

Yatağın sol tarafında hissettiğim ağırlık, yatağın içine girip sırtını yatağın başlığına yasladı. Beni üzerine çektiğinde debelensem de gücü karşısında şansım kalmamıştı. Bacaklarının arasında yüzüstü uzanıyordum ve başımı bir bacağına yan yaslamıştım. Bana doğru eğildiğinde tüm kaslarımı olabildiğince kastım ve hareketsiz,kaldım.

"Bu gece seni ben uyuyacağım." diye fısıldadı kulağıma.

"Senden bir şey istiyor muyum sorsana önce." diye mırıldandığımda eli başıma gitmiş, saçlarımı okşuyordu. Şu an ki şefkat gerçek miydi peki?

"Olanlar için özür dilemeyeceğim. Bu işe en başında intikam için bulaşmıştım." Dedi hafif aşağıya kayarken.

Gözlerim uzun süre yorganda takılı kaldı. Konuşmamızı istemiyordum. Konuştukça düzelmiyor, daha berbat,oluyordu çünkü.

"Tüm planlarımı bozdun." dedi dalgınca. "Şu halime bak." Sesinde alay, ama gerçeklik vardı. "Saçından sürüklemem gerekiyordu. Ama ben saçlarını okşuyorum."

"Kusura bakma." Dedim sesimin pürüzsüz olmasına önem vererek. "Senin dengesizliğini henüz bende çözemedim."

Uzun bir süre sessiz kaldık. Öyle bir süreydi ki, Kaan'ın uyuduğunu sandım. Fakat, sonunda hareket ederek kollarımdan tuttu ve aşağıya kaydı. Şimdi tam üzerinde yatıyordum ve bu beni,fazlasıyla germişti. Üzerinden kalkmaya çalıştığımda kollarımı tutarak buna engel oldu. "Önemlisin benim için. Biliyorsun değil mi?"

"Artık hiçbir şey bilmiyorum."diye fısıldadım.

Derin bir nefes alırken beni yanına çekti ve yüzüm onun göğsüne dönükken tek eliyle belimi sardı. Diğer elini yanağıma çıkarıp okşarken fısıldadı. "Hiçbir şey değişmedi." dedi benim için önemli çıkan o ses tonuyla. Yanağımı okşamaya devam ediyordu.

Kendimi, dokunuşlarının verdiği rahatlama hissine kaptırmak istesem de, beynim Sinir çığlıkları atıyor, hala onunla nasıl aynı yatakta yattığımın hesabını soruyordu bedenime.

"...Sen hala benim özelimsin." diye fısıldadığında elimi göğsüne koyup aramızda,bir engel barındırdım. "Yapma." dedim sert çıkan sesimle.

"Beni daha ne kadar yaralayacaksın?"

"Sana zarar vermek isteseydim, şimdiye kadar,çoktan ölmüştün." diye soluyunca ister istemez titredim. "Ama korkma." Kolunu bedenime sardı sıkıca. "Zarar veremeyeceğim tek insansın."

"Bencilsin." Dudaklarıma çarpan tatlı nefesini yok saymaya çalıştım. "Beni önemsediğin halde, bende kapanmayacak yaralar bıraktın.Şu an hala bu yatakta olmam bile kötüyken, bana dokunuyor olman çok daha kötü. İğrenç hissediyorum."

Göğsündeki elimle onu biraz itmeye çalıştım ama birkaç santim etkisi oldu sadece. "Başka bir yerde yatmak istiyorum." Diye kendimi açıkladığımda kafasını iki yana salladı.

"Uzaklaşmayı unut." Bedenimi kendine çektiğinde başımı geriye atıp ona bakmamaya çalıştım. "Arya farkında mısın bilmiyorum ama beş gündür yanımda değilsin. Gerçekleri öğrenmeseydin, şu an ne yapıyor olurdun?"

Gözlerimi kaçırdım. Gerçekleri bilmiyor olsaydım ona sıkı sıkı sarılırdım. Hatta dudaklarını rahat bırakmazdım. Ona istediğim gibi dokunurdum. Ama şimdi ona dokunmak bana ihanet gibi gelirdi. Fazlasıyla hemde.

"Bu gece gerçekleri bilmiyormuş gibi davranamaz mısın?" Eğilip yanağıma dudaklarını bastırdığında gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Bunu yapabilir miydim? Yine benliğimi mi unutacaktım?

Gözlerini kapayıp alnını alnıma yasladığında sessizce fısıldadı. "Lütfen..." "Seni özledim."

Titremekte olan elimi kaldırıp yavaşça yüzüne koydum. Gözlerinin kapalı olmasından faydalanarak Yanağını okşadım. Elime batan sakal izleri beni gülümsetirken, ona biraz yaklaşıp başımı boynuna eğdim. Kokusunu azar azar, Yavaşça içime çekerken, Elimi saçlarının arasına çıkardım. Asi tutanların arasında parmaklarımla gezmek, her zaman için eğlenceliydi.

Fakat şu an asıl dikkatimi çeken şey yüzüydü. Hafif çatık kaşları, bir sanat eseri gibi özel tasarlanmış burnu, Yeni çıkmaya başlayan sakalları, Ve hafif aralanmış, tatlı nefesini bana sunan dudakları.

Çok uyumlu ve,güzeldi.

Aralık dudaklarına, dudaklarımla hafif dokunup geri çekildim.

Ben onu öpmek için cesaret ararken, eli yavaşça enseme çıktı. Başımı kendine çekerken, dudaklarımız birbirine değmek üzereyken durdu. "Bu mesafeyi bozma." dedi yavaşça. Benim aklım ise, konuştuğunda bana dokunan dudaklarındaydı. "Nefesini hissetmek istiyorum."

Elimi, başından yüzüne kaydırdım ve baş parmağımla üst dudağını yavaşça dolandım.

Öpmek istiyordum. Deli gibi.

"İşkence çektiriyorsun. Öpsene." Diye fısıldadığında, benliğimle bedenim arasında gidip geliyordum. Bedenim elbette ki Kaan'ı istiyordu, ama benliğim, beynimde bana sürtük muamelesi yapıyordu.

Hangisini seçecektim?

"İşkence çekmeni sevdim." dedim kendimi de şaşırtarak. "Beni biraz anlamış olursun."

Başını biraz geri çekip doğrulduğunda gözlerini üzerime yolladı. "Sana işkence mi ediyorum?"

Sesinde biraz şaşkınlık, birazda sinir vardı. "Şu an seninle bursa olmak işkence." dedim kendimden emin ses tonumla. "Bana dokunman işkence."

Gözlerini şiddet bürürken ellerini saçlarının arasından geçirdi ve sinirle yataktan kalktı. "Sikeyim ya." Gözleriyle odayı taradı. Bunu daha çok sakinleşmek için yaptığını anlamıştım.

Yerdeki ayakkabılarıma sertçe vurup odanın diğer tarafına gönderdi. Gözlerim irileşirken bende doğruldum.

İşaret parmağını bana doğrultarak "O yataktan çıkarsan senin için kötü olur." diye sert bir tonda tehdit etti.

Tehditleri, küfürleri, sert dokunuşları... Bunların hepsini sergiliyordu yine. Acımadan.

Odadan çıkıp giderken kapıyı sertçe kapatmıştı da.

Bu kapanan son kapı olmayacaktı. Kesindi

SERSERİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin