Genç kız, akşam yemeği yedikleri otelde sofrada tad adına bir değişiklik ararken bunu Kaan'a söylemiyordu, çünkü dün yediklerinin aynısından istemişti tekrar. Kaan'ın onunla dalga geçeceğini, hatta kendi öpücüğü olmadan yemeğe başladığı için kendine kızacağını düşünüyordu.
Fakat Kaan, yemeğini yemekten ziyade Arya'nın durumunu kontrol ediyor ve telefonla aldığı bilgiler ışığında onun ne kadar bağımlı olduğunu anlamaya çalışıyordu. Arya'nın bir arayış içinde olduğunu fark etmişti ama yapacak bir şey yoktu. O zehirin bir daha sevdiği kadının kanına girmesini ölene dek engelleyecekti.
Telefondaki doktor, kızın hep aynı saatte uyuşturucuyu aldığı için bunu bir alışkanlık haline getirebileceğini ve aksaklık durumunda krize girebileceğini belirtmişti. Arya kendi bedenine ne olduğunu anlayamasada, şimdiden terlemeye ve susamaya başlamıştı. Şaraba gidiyordu eli. Şarabı içebildiği kadar büyük yudumlarla içiyordu.
Otuz yaşlarındaki garson, içki servisiyle masaların etrafında dolaşırken genç kız elini kaldırdı ve adamı masaya çağırdı.
"Afedersiniz, " dedi Kaan'ın sorgulayıcı bakışları altında. "Kırmızı şarabınızın markasını mı değiştirdiniz?"
Şaraptan o haz duygusunu alamıyordu çünkü bugün. Daha fazla içse o duyguyu yakalayabilecek miydi acaba?
Adam beyaz örtüyle kapalı servis arabasının altına doğru eğilip bir şişe çıkardı. "Hayır efendim, bu şişe bu masaya açtığım şişe. Bu gün de bundan servis ettim."
Arya başını olumlu anlamda sallasa da, bir anda sinirlenmişti. Bariz yalan olduğunu düşünüyordu. Bu o şarap olamazdı. Bunun tadı çok basitti. Bir şeyler eksikti ama bir türlü ne olduğunu anlamıyordu.Bu sefer biraz daha sert bir tonda konuşmuştu ondan beklenmeyecek şekilde. "Şarap hakkında içmekten başka bilgim yoktur, şişenin ilk açıldığından sonraki zamanda tadı değişir mi?"
Adam ellerini önünde bağlayarak, bu güzel ve hoş kadının amacının ne olduğunu anlamaya çalıştı. İlk başta nazik ve kibarken genç bayanın ikinci cümlesi soğuk ve kabaydı.
Adam tam öyle bir durum olmadığını açıklayacakken Kaan, Aryanın masanın üzerindeki elinin üzerine elini koyup uyarırcasına sıktı. Neden uyardığını bile bilmiyordu genç aşık. Sadece şu gördüğü değişimin bir rüya olmasını istiyordu.
"Teşekkürler." Dedi garsona Kaan. Bu bir çeşit noktaydı. Adam başıyla eğilerek servis arabasının geniş kulpuna elini götürürken Kaan da adama samimi olmayan bir gülümseme vermişti.
Arya dirseğini masaya ve elini de alnına yaslayıp gözlerini sımsıkı yumduğunda, Kaan içinden kahroluyordu.
Olanları ona anlatmak istemiyordu çünkü eğer Arya ihtiyacı olduğu şeyin uyuşturucu olduğunu öğrenirse uyuşturucu isteyebilirdi. Ama doktor, Arya'nın yaşadığını değişimin anlık olacağını ve daha sonrasında davranış değişikliğini fark edeceği için ruhsal bir bunalıma girip ağır bir depresyon yaşayabileceğini söylemişti. İki durumda da Kaan bitiyordu. İki durumda onlara zarar verecekti bu yüzden Kaan, Aryaya bu durumu söylemeye karar kılmıştı. Belki uyuşturucu istemez, bundan kurtulmak isterdi. Bir umut, belki doğru yolu seçerdi.
"Terliyorsun." Diye mırıldandı farkında olmadan. Arya gözlerini açıp Kaan'a baktığında Kaan tekrar konuştu. "Sinirlisin ve titriyorsun. Üstelik ortada bir sebep yokken."
"Sinirden oluyor!" Diye sitem etti genç adamın gözlerine bakarken. "Herif düpedüz yalan söyledi. Bu benim dün içtiğim ya da ondan önceki günler içtiğim şarap değil. Bu...bu.. Bu çok sade ve yavan.Hoşuma gitmiyor bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...