27. Bölüm

89.1K 2.3K 329
                                    

Bazen herşeye karşı ayakta ve dimdik olduğumuzu düşünürüz. Güçlü olduğumuzu. Ama bazende öyle hafif esintilerde devriliyoruzki, ne güven kalıyor ne sadakat.

Böyle değil işte. Kaanla ben böyle değiliz

Güvende, sadakatte en son raddesine kadar dolu bende. Ona güvenmem için güçlü olması gerekmez. Dimdik durmasıda. İstediği kadar yıkılsın, yılsın, yinede hiçbirşey değişmiyor. Ne azalıyor ne çoğalıyor.

Aşk böyle mi? Önceden düşündüğün herşeyin tezini mi yaratır sana?

Hep demezler mi, Önce bir oku, mesleğini eline al, ayaklarının üzerinde durmayı öğren sonra evlenirsin diye.

Sırf önceden planladıkları için bu böyle olmuyor. Kaderin cilvesi.

Denizle Ecem gibi. Ecem'in annesi her fırsatta bunu hatırlatırdı Eceme.

Sanki okuyup mesleğini eline alana kadar başka hiçbirşey yaşamayacak. Aşık olmayacak, eğlenmeyecek, korkmayacak. Garip.

"Hadi Artık Arya! İn de bakayım iki saattir ne giyiyorsun?"

"Geliyorum!" Kapıya doğru bağırdıktan sonra çantamı alıp koşarak Denizin yanına geçtim.

O yine sapık bir ıslık çalarak beni etrafımda döndürdü.

"Bugün talibin çok olacak anlaşılan."

"Kaan ordayken mi? Hiç sanmıyorum." Elimi havada iki yana salladıktan sonra çalan telefonumu çantamın içinden çıkardım ve aramayı cevapladım. Ceren.

"Efendim?"

"Seni almaya geliyoruz Ardayla. Hazır mısın?"

Ardayla geliyor. Kaan gelmiyor. Tipsiz suratsız salak!

"Deniz bırakacak siz geçin."

"Emin misin? Yabancılık çekme orda?"

"Yok hallederim ben.Öptüm."

"Bende. Görüşürüz."

"Kim o?"

"Ceren. Biz götürelim diyor. Deniz bırakacak dedim."

"Tamam. Hadi çıkalım." Kafamı salladım ve Denizle birlikte arabaya bindik.

Askılı, beyaz üzerine çiçek desenleri olan çok tatlı bir elbise giymiştim. Boyu da dizimin bir buçuk karış üzerindeydi. Belinde kahverengi bir kemer olduğu için omzuma taktığım çanta ve ayakkabılarım da kahverengiydi.

Denizle Ecem'in durumundan bahsedecek olursak, Deniz Eceme ulaşamıyor. Bende ulaşamıyorum gerçi. Yani yine depresyondayız.

Okulun önüne gelince Deniz'i öpüp vakit kaybetmeden indim ve içeriye doğru yürümeye başladım. Tamam, aslında yaptığım şey arabaların içinde Kaan'ınkini aramaktı.

Her neyse, Zaten arabasını göremedimde. Önce koridorları biraz gezmek istedim ama yanımda biri olmayınca bunu es geçtim. Yeni planım, internetten çıkardığım dera programına göre sınıfa gidip oturmak ve günün bitmesini beklemekti.

Uzun uğraşlar sonucu sınıfı bulabildiğimde yüzüme bir gülümseme yerleşti. Sormadığım kişi kalmış mıydı acaba?

Kapıdan içeriye girdiğim anda bir omzuma çarptı, sonra yere düştü. Hep beni mi bulur?

Siyah giyimli bu kıza nezaket amacıyla elimi uzattım. "Afedersin."

Kız elimi tutup kalktıktan sonra üzerini çırptı. "Asıl sen afedersin, sana çarpan bendim." Kız bana siyah giyimine rağmen sıcacık bir gülüş atınca dayanamadım bende gülümsedim.

SERSERİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin