Baştan bir duyuru yapacağım, umarım bu sözler GEREKLİ KİŞİYE GİDER.
Arkadaşım, kimsin nesin bilmiyorum ama profilime bir şekilde girip +18 hikayeleri voteleyip bunları paylaşmak da nedir? Üç saat içinde kaç tane gönderi sildim, kaç kere şifremi değiştirdim bilmiyorum. Beni bu şekilde rahatsız etmeye devam edersen bu işi resmiyete döker savcılığa seni şikayet ederim. Umarım yeterli olmuştur. Git kendine yeni bir uğraş bul.
Siz diğer sevgili Serseri ailesi, sizlere iyi okumalar*
-
72. Bölüm.
Soğuk, yüzüme ve tüm vücuduma ovalanan bir krem misali dağılırken yerimde hafifçe kımıldandım. Ensemi gıdıklayan dağınık saçlarımı elimin tersiyle yastığın gerisine atıp yan döndüm, ve bana çok saçma bir şekilde yüz elli kiloluk bir demirmiş gibi gelen yorganı zar zor üzerime çektim. Üşümemin sebebi hafif nemli saçlarım olabilirdi. Kendimi kötü hissettiğim için banyodan sonra yaptığım tek ve en önemli şey yatağa atlamak gibi gelmişti. Tabi aklımda yorgana ve battaniyeye sarılarak mayışmak olduğu için saçlarımı da doğru düzgün kurutamamıştım.
Tam yorgana sıkıca sarılmış kendimi ısıtmaya başlamışken telefonumun melodisi bomboş evi inletircesine çalmaya başlamıştı. O an uykumu böldüğü için o kadar nefret etmiştim ki.
Yatakta biraz doğrulup yandaki komodine uzanıp telefonuma baktım. Arayanın ismine bakmadan önce saate bakmıştım. 03.04
Kaan'ın aradığını görünce merak etmesin diye daha fazla çaldırmadan açtım telefonu."Efendim?"
Sesim o kadar uyku dolu ve o kadar mayışmış çıkmıştı ki bir an ben bile şaşırmıştım. Onunda bu ses tonuna karşı gülümsediğini kafamda canlandırır gibi oldum. Zaten ses tonundan gülümsediği anlaşılıyordu.
"Uyuyor muydun?"
"Hı-hım." Diye mırıldandım yorgana biraz daha sarılıp içine göçerken. "Ne zaman geliyorsun?"
"Yarım saate orda olurum. Sen uyu bekleme. Kapıları kilitledin demi?"
"Evet." Dedim ama duyduğundan bile emin olamayacağım bir ses tonuyla çıkmıştı kelimeler ağzımdan. Sonra boşverdim ve telefonu git gide daha az kavrayan parmaklarımı sıkılaştırıp daha yüksek bir sesle konuştum. "Çabuk gel. Yorgan açılıp duruyor uyuyamadım." Diye homurdandım sinirle. Kaçıncı uyanışımdı bu bu gece?
Uyuyamayışımın Kaan olmadığından mı, yorgan açıldığından mı oluşunu anlamamıştım.
Gülüşü kulağımın pasını silip atarken, o beni bir kez daha alt ederek daha boğucu bir şekilde konuştu.
"Gelip o yorganı döveceğim. "
Bende uykulu uykulu olmama rağmen kısık bir sesle gülüp sanki görüyormuş gibi başımla onayladım. "Acele et tutuyorum ben."
Telefonu kapattığımızda yastığın altına doğru bir yere koyup tekrar kapadım gözlerimi. Ellerimi çenemin altında birleştirip kendi kendime ısınma çabaları sürerken bir yandanda bu kadar çok üşümenin normal olmadığını düşünüyordum.
Kaan , Arda ve Kıvanç Ceren'in erkek arkadaşıyla tanışmak için beraber dışarı çıkmışlardı. Benimde üzerimde nedensiz bir halsizlik olduğundan duş alıp erkenden uyumuştum. Aynı zamanda okula gitmediğim için kaldığım dersleri vermeye çalışıyordum ve bu demek oluyordu ki; ölene kadar ders çalış.
Yeliz hastaneden çıktıktan sonra onu sürekli arayıp nasıl olduğunu sormuştum ve bir kaç kez de yanına gitmiştim ama onun dışında görüşmüyorduk. Evde dinlenmesi gerekiyordu.
Ve Aliyle aramız da düzelmemişti çünkü ben düzelmesi gereken bir şey görmüyordum. Böyle mutluyduk, neden irdeliyorduk ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...