Onun beni kurtarmış olmasının sevincini yaşarken bir yandanda katil olduğu için kendimi afdedemiyordum. Aynı zamanda vücudumda hissettiğim bir boşluk vardı. Uyuşturucu istiyordum. Hergün bu saatte almış olduğum için olsa gerek diye düşündüm. Birazdan Kaan yanıma gelecekti ve beni alacaktı.
Beş dakika kadar bir süre silah sesleri susmadı. Sonra evin içinde merdivenlerden sesler gelmeye başladı. Bir çok odanın kapısının açılıp duvara çarptığına kulaklarım şahit oldu. İşte geldi. Ve kurtuldum. Kapalı olmayan ama benim kapıda sürekli dikilen herifler yüzünden çıkmaya cesaret edemediğim kapı aniden açıldı.
Karşımda onu görünce ağlamaya başladım. Uzun sürmüş olsa da geldi ve beni kurtardı diye geçirdim içimden.
Silahını geride tutup yanıma geldi. Ben sadece ağlıyor, hareket edemiyordum. O da endişeli gözleriyle vücudumu süzüyordu. Nefes nefese kalmıştı ve kendine gelmeye çalışıyordu.
Bende kendime nihayet gelebildiğimde kollarımı ona uzatarak boynuna sarıldım.
İşte bitmişti. Bu kadardı işte. O kadar acı, intikam... Hepsi geride kalmıştı. Kaan beni korurdu artık.
Ağlamaya devam ederken titrek bir nefes aldım. Kollarını belime sarıp bana eşlik ederken derin bir nefes aldı.
Bense nasıl daha sıkı sarılabilirim diye düşünüyordum. Yeterli gelmiyordu.
Kollarını geri çektikten sonra yüzümü ellerinin arasına alıp Dudağımın kenarını öptü. "Birşeyin var mı?"
Kafamı iki yana salladım. "Gitmek istiyorum."
Kaan kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra masanın üzerinde duran kamerayı gördü. Burnundan solurken gözlerini kapatıp nefes aldı. Sonra masaya sert bir tekme atıp kamerayı düşürdü. Çıkan yüksek sesten dolayı çığlık atarak kulaklarımı kapattım. Seslere karşı ayrı bir korkum oluşmuştu. Yüksek sesten korkuyordum artık.
Olduğum yere sinerken yere oturmuştum. Damarlarımı bir korku kaplıyordu. Çok fazlaydı.
Kaan sakinleşmeye çalışırken ellerini saçlarından geçirdi. Yanıma gelip yüzümu ellerinin arasına aldı. "Üzgünüm. ...Korkma tamam mı? Benden korkma."
Gözlerimi gözlerine çevirdikten sonra "Gidelim." diye inledim.
Kafasını sallayıp beni kucağına alınca minik bir kız çocuğu gibi kucağına sindim. Kollarımı boynuna dolayıp kokusunu içime çektim. Muhteşem bir kokusu vardı. Dünyanın en güzel parfümlerinin karışımı, Kaan'ın kendi kokusuydu sanki.
Beni odadan çıkarıp tanımadığım bu evin merdivenlerinden indirirken gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Bu evin koridorlarının rüyalarıma girmesini istemiyordum. Kesinlikle.
Temiz havayı içime çektiğimde dışarıya çıktığımızı anlayarak gözlerimi açtım. Kaan beni arka koltuğa bindirdikten sonra kendi de sürücü koltuğuna geçti. Oturmak yerine koltuğa uzandım ve gözlerimi kapattım.
Bacaklarım sızlıyordu. Vücudum yorgundu. Uyumak ve güvende olduğumu bilmek istiyordum.
Eve geldiğimizde Kaan yine beni kucağına aldı. Almasaydı yürüyemezdim zaten. Heryerim sızlıyordu. Başımı boynuna gömüp tişörtünü elimin içinde yumruk yaparak sıkı sıkı tuttum. Bilincinde olmak istiyordum.
Kapı açıldığında Ceren'in ağlama sesini duydum.
"Gel abi, odası hazır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Fiksi RemajaŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...