Bölüm 179: 7 Büyük Güç'ün Hikayesi (1)

493 64 9
                                    

Alnı sırılsıklam olmuş kel adam savaş alanından biraz uzak bir tepenin üzerinde acı içinde dişlerini sıkıyordu. Kel denecek kadar kısa kesilmiş kahverengi saçlarının arasında ter damlaları su gibi akıyordu. Yeşil gözleri ise birer kan çanağına dönmüştü. Yuvarlak suratı ve yakışıklı çehresi yaptığı bu görevin bedeli olarak ne kadar çok acı çektiğini gösteriyordu.

Büyük prens Tiran ellerini ileri doğru uzatmıştı ve bedeninin her bir yanından akan tere rağmen gökyüzünde duran yüce hükümdar Gambit'in korkunç tekniğini durdurmaya çalışıyordu. Ve açıkçası bir sahte hükümdar olarak bu zamana kadar dayanması bile çok iyi bir iş başardığı anlamına geliyordu.

Bedeninin her bir yanını kaplayan o ter damlaları, savaşa girdiği zaman kanla ve yırtıklarla kaplı olacağını düşündüğü efsunlanmış gömleğini bedenine yapıştırmıştı. Tiran'ın bedeninin şekli tamamen ortadaydı şu an.

"Lanet olası canavar!!"

Tiran savaşa hiç katılmamış olsa da açık ara en çok yorulan kişi oydu. Çünkü savaş alanındaki en güçlü kişi olduğu için ve de bu küreyi durdurma ihtimali olan tek kişi olduğu için bu baskıcı tekniği durdurma görevi onun omuzlarındaydı.

Gökyüzünde masmavi dondurucu su Tiran'ın taosu ile kapladığı civanın kapatamadığı bir kaç küçük aradan görünüyordu. Su otomatik olarak kilitleniyordu. En başından beri savaş alanındaki en güçlü kişi olduğu için Tiran'ın peşindeydi. Fakat çok kısa bir anlığına durdu ve bir anda yönünü değiştirdi. Aldığı yön savaş alanında ki en yüksek tepeydi.

Savaş alanının bir tarafı açıklıktı. Avcılar bu konumdan gelmişti. Diğer tarafında ise yüksek ve alçak tepeler bulunuyordu. Luis loncayı bu tepelerin üzerine ışınlamıştı en başta. Bu tepelerin ardında ise eski adıyla Vadiler Bölgesi vardı.

Bu büyük su kütlesinin yön değiştirmeye çalıştığını fark ettiğinde ne diyeceğini bilememişti bu genç dahi. Fakat onu durdurmayı bırakmadı. Tiran şu anda canlı olan herkesin onların yanında olduğunu düşünüyordu. Bu fırsatta onlara saldırmayı düşünenler olabilirdi fakat bu kişiler ondan güçlü olamazdı. Tiran bunun için önlemler aldıklarını biliyordu.

Özellikle ondan daha güçlü birisi gelmişse bu sadece destek olarak gelen güçlü bir lonca olabilirdi ve yardıma gelen kişi bu korkunç tekniği  durdurmayı büyük ihtimalle başaramazdı.

Gambit'in "Odaklanmış Buzul Hapis" tekniğinin asıl hedefi haline gelmiş olan yüksek tepedeki mağaranın birinde kızıl gözlü 5 kişi ve Daniel'in tek kolu arasındaki gözlerini zar zor açmayı başaran Aida bu sahneyi izliyordu. Hiçbiri bu tekniğin özelliğini bilmiyordu fakat Daniel neler olduğunu tahmin edebilmişti. Bu yoğun su kütlesi yüzünden kendini bir mıknatıs gibi hissediyordu ve ne kadar bir hükümdar olsa da bunu engelleyemeyeceğini biliyordu. Ancak bu şeyden kaçmaya çalışabilirdi.

"Bu teknik benim için geliyor. Ona karşı koyabilecek durumda değilim şu an. Ve anlaşılan ömrüm boyunca da asla bu duruma ulaşamayacağım. Şu uzaktaki adam ne kadar yetenekli olursa olsun bir sahte hükümdar olarak bir sınırı olacak tıpkı benim kaçmaya başladığımda yorulacağım bir anın olacak olması gibi. Aida seni burada bırakmalıyım. "dedi Daniel.

Aida şaşkın gözlerle Daniel'e bakmaya başladı. İlk başta neler olduğunu anlamamıştı. Belki yaralarından belki başka sebeplerden fakat anlaması çok da uzun sürmedi. Gözlerinde acı bir parıltı geçti ve damlalar gözünde toplandı. İlk damla nazikçe yanağından aktı.

Aida biliyordu. Anlamıştı. Daniel teknikten onlar da etkilenmesin diye bu yoğun su topunu onlardan uzaklaştırmaya karar vermişti.

Daniel başını iki yana salladı ve kızıl gözleriyle tek bir bakışta ufukta gibi görünen Tiran'ın alnındaki ter damlalarını seçti. Onun yüzündeki gerginliği fark etti. Ne kadar zamanı kaldığını tahmin etti. Bütün bunlar olurken gözlerinin renginin değişmesine sebep olacak kadar bile odaklanmamıştı. Daniel güçlüydü. Uzun zamandır buluşmadığı kahverengi gözleri ile biraz daha zaman geçirme hakkı vardı.

7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin