Bölüm 176: Denizlerin Efendisinin Hikayesi

381 62 5
                                    

Suzuya, onun hakkında tek kelimeyle doğduğu güne lanet eden bir insan ve hayatında hiç mutluluk görmemiş bir kişilik demek çok doğru olur.

1. Kıtanın karadan en uzak kesimlerinde yüzlerce kilometre genişliğinde bir ada olan Hizap Krallığında doğmuştu. Orada dul bir kadının çocuğuydu. Ve doğması bile mantıksızdı. Nedeni de basitti. O doğmadan 1 sene önce babası olabilecek son kişi vefat etmişti.

Suzuya bir kış günü soğuk, buzlu bir yatakta acı bir şekilde doğmuştu. Ona bakabilecek annesi dışında kimse yoktu. Hizap Krallığında namus çok önemliydi ve Suzuya ve annesi hakkında iyi düşünenler bile bu bebeğin iyiliği için ölmesini istiyordu. Bu yüzden kimse ona iş vermemişti. Kimse ona bakmamıştı. O ve Suzuya bir başlarına ölüme terk edilmişlerdir.

Fakat Suzuya'nın annesi Xue namussuz olmadığını biliyordu. Her şeyden soğuk bir gece aniden bu bebeğe hamile kaldığını biliyordu. Bu yüzden krallığının kurallarına uymak zorunda da değildi. İleri adım atarak çocuğunu ve kendini hayatta tutacak yollar geliştirmeye başladı. Ve belki de en sonunda Suzuya'nın nasıl doğduğunu öğrenebilirdi.

Fakat Xue planlarını hiç harekete geçiremedi. Çünkü öldürüldü. Hizap Krallığında tanrı ile eş tutulan ve kızının babası olan Gambit tarafından bir azot gölüne atıldı. Oradan tabii ki de sağ kurtulamadı.

Gambit Suzuya'yı aldı ve Hizap Krallığından ayrıldı. Ve insanlar da onlar sanki hiç doğmamış gibi hayatlarını sürdürmeye devam etti. Soğuk ve amaçsız bir şekilde...

Gambit Suzuya için özel olarak bir denizaltı üssü kurdu. Orada yeni deneyler başlattı ve onun yeteneğini geliştirmeye odaklandı. Bazen onunla konuştuğu zamanlar oldu. Suzuya gibi zayıf biri Gambit kadar güçlü birinin elinden kaçamazdı. Ve Gambit ona yaptıkları yüzünden zaman geçtikçe daha da pişman oluyordu. Bu yüzden bazı bilgileri onunla paylaştı.

Gambit bir süre sonra gerçekten Suzuya'yı kızı olarak görmeye başlamıştı. Ve bunun ciddi bir sorun olduğunu da fark etmişti. Bu sorun düzeltilmezse zamanı geldiğinde Suzuya'yı öldürmekten vazgeçebilirdi.

Bu yüzden 10 yıldan uzun süredir içinde bulunduğu üsten ayrıldı ve José'nin yanına doğru hareket etti. Eğer hala aklı karanlık fikirlerle kaplıyken José'yi bulamazsa yaptıkları yüzünden pişman olup kendini bile öldürebilirdi.

Gambit bunu istemediği için bir an önce José'yi bulmaya karar vermişti.

Ve Suzuya'yı denizaltı üssünde bir başına bırakmıştı.

Suzuya acı içinde yaşarken onun yaşam faaliyetlerini karşılayanlar Vajran'ın Gambit'e verdiği basit kuklalardı.

Ve bir gün bir aura bütün her şeyi yok etti. Zayıf kuklalar bu auraya karşı koymayı deneyemezdi bile. Suzuya onun yüzünü tam hatırlamıyordu fakat gerçekten yaşlı birini gördüğünden emindi. O adamın baskıladığı aurası bile onun hayatta kalmasını zorlaştırıyordu.

Ve Suzuya hiç farkına bile varmasa da ona bakan o yaşlı adamın yanında biri daha vardı. O kişi Suzuya'nın Kaderin İplerine ve Tao Bilgesi yeteneğine sahip olmasının sebebiydi. Fakat şimdi onun kim olduğundan bahsetmeyeceğim.

Suzuya yaşlı adam tarafından uzaklara taşındığını fark ettiğinde ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Yüzüne vuran rüzgarı dahi hissetmiyor, sanki boyutlar arasında sıçramalarla o hapishaneden uzaklaştırılıyordu. Fakat aynı anda yüzünde sanki o cehennem gibi hayattan uzaklaştığını fark eden bir gülümseme, o ve yaşlı adam oradan uzaklaştıkça genişliyordu.

Suzuya yüzüne çarpan ufak ama tehlikeli bir kuş sayesinde uyandı. Fakat bu kuş ona zarar veremedi. Yaşlı adamın ona bir bakış atmasıyla bu normal insanlar için inanılmaz tehlikeli olan kuş ne olduğunu bile fark edemeden öteki dünyaya göçmüştü. Suzuya ise bu kuşun tehlikesini geç hayatında ilk kez bir kuş görmenin heyecanını yaşamıştı. Onun garip tüylü görünüşünü, ölü beden gökyüzünden düşerken çok az bir süre seyredebilmişti.

7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin