Hayalet Şehirin dışında yüksek bir tepenin üzerinde yerde bir kadın duruyordu. Yanında da yeşil saçlı bir genç vardı. Genç Kadının bir çok yarası vardı Yeşil saçlının da bir çok yarası vardı. Yeşil saçlı çocuk bilincini kaybetmişti. Fakat kadın zar zor da olsa kendindeydi.
Kadın tepenin çıkıntılı bir noktasında duruyordu ve o çıkıntıdan aşağı düşerse en yakın toprak parçası 30 metre aşağıdaydı. Normal bir insan için bu ölümcüldü. Onun kadar yaralı bir Köken Vampir için yine ölümcüldü.
Kadın yere uzanmıştı ve derin derin nefesler alıyordu. Kızıl saçları toprağın sayısız çatlak ile dolu olan yüzeyine yayılmıştı. O kadar çok çatlak vardı ki böyle uç bir nokta da tepenin çökmesi pekala mümkündü. Ne yazık ki bu kadının hareket edecek hali bile yoktu.
Çok güzel bir yüzü vardı. Sanki özenerek yaratılmış gibiydi. Fakat yüzü eskiye göre şimdi çok beyazdı. O kadar beyazdı ki yerde yatarken gözlerini her kapattığında insanlar onun bir ölü olduğunu düşünebilirdi.
Kızıl gözlerini açıp gökyüzüne baktı. Onun görünüşü tıpkı yeteneklerini yansıtacak şekilde ateşliydi.
Aida gökyüzüne bakıp bir kere daha derin derin nefes aldı. Ardından yanı başındaki çaprazlama toprağa saplanmış iki kılıca baktı. Kılıçlardan dengesiz bir aura yayılıyordu. Belki de bunca zamandır toprağın kaymasını engelleyen de bu kılıçlardı.
Ardından Aida yanındaki baygın yeşil saçlı çocuğa baktı. Açıkça çocuğun üzerinde ki yara sayısı Aida'nın sahip olduklarından çok daha fazlaydı ve çok daha derindi. Bu genç adamın her bir tarafı kan içindeydi ve baygınken bile yüzündeki acı çekme ifadesi değişmiyordu. Aida onun kanla kaplı yüzüne bakarken vücudunda ki yaralanmış noktalara da bakmadan edemedi.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Senin yüzünden o kılıç ruhu iliğime kadar sömürdü beni. Neredeyse ruhumu verecektim." dedi Aida.
Bu çocuğu tanımıyordu fakat onun kim olduğunu anlamıştı. Uzay ve Zamanın Efendisi. Hayalet Şehirde olduğu düşünülen Uzay ve Zamanın Efendisi. Bu çocuk çoktan Milius ile karşılaşmıştı - Ki Aida Milius'un Hayalet Şehire gelmesine bile şaşırmıştı - ve daha önemlisi bu çocuk onun hayatını kurtarmıştı.
Aida onun daha ismini bile bilmiyordu. Fakat hayatını kurtaran çocuğun şimdi burada ölecek olması onu üzüyordu.
"Keşke bu kadar yaralı olmasaydın. O zaman benim bütün enerjimi çektiğin için sana vurabilirdim."
Herkes Ölümsüz değildi ve herkesin iyileşme yeteneği de yoktu. Luis'in bir çok yeteneği olsa da iyileşme bunlardan biri değildi.
Bu kadar yarayla beraber Luis'in bu zamana kadar dayanmış olması bile bir mucizeydi.
Luis'in üzerinde bir örtü vardı. Bu örtü çıplak bedenini örtüyordu. Fakat bu örtü üstündeyken Aida onun ne kadar kan kaybettiğini daha da iyi anlıyordu. Luis buraya getirildiğinde o örtünün sadece bir kısmı kan içindeydi. Ve o örtünün rengi beyazdı.
Şimdiki gibi kırmızı bir örtü değildi.
Aida Luis'e bakarken kan arzusunu çok zor bastırıyordu. Onun şu anda dayanabilmesinin asıl sebebi içindeki zehirdi, içindeki Vampir Avcısı zehri onun vampir formuna bürünmesini engelliyordu. vampir formuna dönüşmediği sürece Aida bu kan arzusunu zar zor da olsa bastırabilirdi.
Aida tekrar başını göğe çevirdi. Şu anda bedeniyle yapabildiği tek şey başını çevirmekti.
"Çocuk, eğer seni kurtarmanın bir yolunu bulamazsam seni ısırmaktan başka çarem kalmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasyBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...