Bir kaç dakika önce
Kraterin içinde Fuyuma gözlerini kısıp saldırıda neler olduğunu görmeye çalışıyordu fakat yumruğun gücü çok şiddetliydi ve toprak parçalara ayrıldığında her yer toz içinde kalmıştı. İmparatorluk Şehrinin ortasında kocaman bir delik vardı. Normal koşullarda bu toz örtüsünün kaybolması için saatlerce beklemeleri gerekecekti.
Fakat o anda arkasında ki devasa boyutlarda ki yavru Kaknus kuşu kanatlarını açmıştı ve bir çığlığın eşliğinde bütün gücüyle kanatlarını çırpmıştı. Kanatlarından yayılan güçlü rüzgarlar dört bir yanı aniden aydınlatmıştı. Gökyüzündeki bulutlar yerindeydi fakat onun dışında bütün şehir tozdan arınmıştı. Aniden bütün tozlar şehirin diğer tarafına kaymıştı. İnsanlar zaten aniden gelen savaştan dolayı korkuyordu ve bir anda önlerine tozlar çıkınca bir çok insan yanında oldukları aile üyelerini ha da dostlarını kaybetmişti. Anneler çocuklarına sesleniyordu. Küçük çocuklar kalabalığın içinde ağlıyordu. Ve İmparatorluk askerleri olabildiğince tozu dağıtıp kargaşayı yatıştırmaya çalışıyordu.
Bu onların göreviydi ne de olsa.
Tozlar dağıldığı anda Mhre ve Vajran ortaya çıktı. Olanları gördüğünde Fuyuma bile olanlara inanamadı. Elindeki kırbacı tüm gücüyle sıkarken gördüğü şey karşısında titremeden edemiyordu.
O anda onlardan biraz uzakta olan Soloman rüzgarın etkisiyle biraz geriye savrulmuş olsa da görüyordu. O güçlü saldırının sonucunu görüyordu.
Uruin ve Julian bile gözlerine inanamıyordu.
Mhre dizlerinin üzerine çökmüştü. Kolu tamamen mosmor olmuştu ve büyük ihtimalle bir çok kemiği kırılmıştı. Kırışıklıklarla dolu yüzü bembeyaz olmuştu ve kan kusuyordu. Üzerindeki kıyafetler paramparça olmuştu ve sadece dizlerine kadar olan pantolonu sağlamdı.
Bunun nedeni de Mhre'nin savaş içerisinde kıyafetleri parçalansa bile cinsel organının görünmemesi için özel bir zırh takmış olmasıydı. O bölgede olan bir zırh onun hareketlerini fazla kısıtlamıyordu.
Vajran ise ayaktaydı. Hiçbir şey olmamış gibi sırtını Mhre'ye dayamıştı. Kim bilir ne zaman Mhre'nin arkasına geçmişti. Ve hatta onu bu kadar kötü yaralamıştı.
Bu durumu gördükten sonra anlamamak elde değildi. Vajran ne kadar gücünün çoğunu kaybetmiş olsa da, ne kadar ağır bir yaraya sahip olursa olsun o hala en güçlü Hükümdarlardan biriydi. Hükümdarlığın başlarındaki bir kaç kişinin onu yaralayabilmesi ne kadar zordu?
Burada rahatlıkla bunu görebilirdiniz.
"Bu durumda her şeyimizi kullanmaktan başka çaremiz yok." diye fısıldadı Fuyuma.
Şu zamana kadar Vajran'a zarar verebilmiş tek kişi Uruin idi. Ve zaten o yaşlı adam bu Hükümdar grubundaki en güçlü kişiydi.
Buna rağmen yaşlıydı ve bedeni bütün gücünü kaldıramıyordu. Ve bütün gücünü kullansaydı bile o tek başına ağır yaralı Vajran'ı yenemezdi.
Şu anda herkesin elinden gelen her şeyi ortaya koymaktan başka yapabileceği başka bir şeyi yoktu.
"Muma, benimle birleş."
Fuyuma Muma diye seslendiğinde arkasındaki Kaknus kuşunun kulakları kalkmıştı. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekmiş gibi dururken Fuyuma başını iki yana salladı ve gözlerini kısıp ayakta kibirle onları izleyen Vajran'a baktı.
"Şu durumda başka çaremiz yok Muma! Hedefimiz tam karşımızda! Bazı şeyleri riske atmam gerekiyor!!"diye ona sert bir şekilde çıkıştı Fuyuma. Muma başını geri çekip şaşkın şaşkın Fuyuma'ya baktıktan sonra iradesi olan efsanevi bir canlı olduğunu ifade edercesine Vajran'a baktı ve ardından başıyla onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasíaBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...