Milius bölgeden yavaşça yürüyerek ayrıldı. Arkasında düşünceli Hırsızları bırakmıştı. En başta Hırsız isminin çok kötü ve Ölümsüze göre hiç havalı olmayan bir isim olduğunu düşünüyorlardı fakat Milius açıklamasını yapınca Hırsız sözüne kimse bir şey söyleyememişti.
Ölümsüzler daha havalı olabilirdi. Ama Hırsızlar daha anlamlıydı.
Marais hızlıca Milius'un arkasından gitti. Siegre ise diğer Hırsızlar ile beraber kalmıştı. Sanırım artık kendi isimlerini de öğrendikten sonra işlerine dönebilirlerdi. Herkes en kısa sürede güçlenip şu savaş meselesini atlatmak istiyordu. Ondan sonra şehiri kurup huzurlu bir hayat geçirmeye bakacaklardı. Huzurlu ve eğlenceli.
"Peter! Beni bekle!"
Marais'in seslenişi ile beraber Milius durdu ve umursamaz gözlerini Marais'in üzerine dikti. Marais bu gözlerin onunla konuşmaya isteksizliğini görebiliyordu fakat bu umurunda değildi. Bu gözler her zaman böyleydi. Milius ile konuşmak istediğinde bu gözlerin isteğine bakamazdı.
"Neden Kutsal Dağın müritlerine Ölümsüz adını verdin. Senin Aydınlığın Efendisinden aldığın yetenek bu değildi. Sen o beyaz kanatları çalmıştın. O ölümsüzlük... Aydınlık Enerji yüzünden evrimleşmiş senin kendi yeteneğin değil miydi?"
Marais doğru noktaya ayak basıyordu. En başından beri ölümsüzlük Milius'un kendi yeteneği olmuştu. Easterr'ın gücünü çaldığında ve Aydınlık enerji Milius'un bedenine geçtiğinde Karanlık Ölümsüz olan yeteneği evrimleşmiş ve Matui'nin Lanetli Bedeni haline gelmişti.
Asıl 'Ölümsüz' ismini alması gerekenler Kaos Dağının müritleriydi. Kutsal dağın değil.
"Haklısın. Ölümsüzlük benim yeteneğimdi. Ama Kutsal dağın 'Ölümsüz' adını almasında herhangi bir sorun yok." dedi Milius. Marais bunu anlamamıştı. Milius ona dönüp açıklama yapma zahmetinde bulundu.
"Aydınlığın Efendisini güçleri hiçbir zaman savaş için uygun olmadı. İki yeteneği de onun bir Yolcu olduğunu gösteriyordu. Normal şartlar altında Kutsal dağın insanları 'Yolcu' lakabına sahip olmalıydı." dedi Milius. Fakat bu açıklamayla Marais hala bir şey anlamamıştı. Milius durduğunda hemen konuşmaya başladı.
" O zaman onlara Yolcu adını vermemiz gerekmez mi? Onların birer savaşçı olmadığını bilmesi gerekmez mi? Kendilerini savaşmak için yormalarına gerek yok. Sadece diğer türdeki görevleri yapsalar da olur. "dedi. Fakat bunu söylediği anda Milius onun alnına bir fiske attı. Marais acı yüzünden alnını tuttu.
" Bu benim sözümü kestiğin içindi. Merhametli olduğum için şükret. "
" Yolcu adını almaları gerekse de ben bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Easterr asla bir yolcu olmadı. En azından yaşarken. O bir ölüydü. Ve ben onun yaşamasını isterdim. Beni yaşatmasını isterdim. Ve onları da Easterr olarak görüyorum. Yaşamaları gerekiyor ve yaşatmaları gerekiyor. Bu yüzden onların isminin Ölümsüz olmasını istedim. "dedi Milius. Marais tam konuşmaya başlayacaktı ki Milius eliyle onun ağzını kapattı.
" Kaos dağının ise Hırsız adını almasını istedim. Çünkü benim yeteneğim bu değildi. Anlıyor olmalısın Marais. Beni daha fazla açıklama yaptırmak zorunda bırakma. Ben gidiyorum."
Milius arkasını döndü ve devasa boyutlardaki dağa doğru yürümeye başladı. Marais gitmişti. Milius'un bu kadar uzun süre bir açıklama yapmış olması bile Marais için iyiydi. Milius'un arkasından gidip de şansını daha fazla zorlamadı.
Fakat Milius uzun zamandır lonca da kalmamıştı ve bu loncanın ustası oydu. Onu arayan bir çok kişinin olması normaldi.
Savaşçılardan, Marais ve Siegre'den, Hırsızlar ve Ölümsüzlerden sonra bu sefer karşısına çıkan bir Değişimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantastikBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...