Bölüm 143: Kabusların Geldiği Geçmiş (2)

569 80 10
                                    

Büyük Kutlamadan sonra Yue ve Daniel yola çıktı. Yue yola çıkarken onların gidecekleri yerin uzakta olduğunu söylemişti ve Vampirlerin de büyük bir insan deposu olduğunu, yani kardeşinin yenmesi için uzun bir zaman olduğunu söylemişti.

Sadece bu da değil. Vampirler insanları gerçekten öldürmüyordu. Yue'nin aldığı bilgiye göre aralarında bir Hipnoz Büyücüsü vardı ve onun sayesinde insanlar birer zombi gibi oluyorlardı. Yue bu yüzden rahat bir şekilde yolculuk yapabileceklerini söylemişti.

"Anlamıyorum, kardeşin Vampirlerin elinde yarı zombi gibi bir şey olacak ama sen bu kadar rahatsın. Nasıl böyle durabiliyorsun?"

İlk durakları Sernia Şehriydi. Burası tarım alanlarına en yakın olan şehirdi ve Hermon Krallığının da sınırına yakın bir bölgede bulunuyordu. İkilinin buraya gelmesi saatler sürmüştü.

Şimdi ise meyve topluyorlardı. Daha doğrusu manavda Yue meyveleri seçip tadarken Daniel de ağzının suyu akarken hamal görevi görüyordu.

Daniel hamallık görevini yerine getirirken bunları söylemişti.

"O küçük velet hep aptalca şeyler yapar. Onu kurtarmak için gittiğime bile şükretmeli. Eğer annem ve babam çoktan ölmemiş olsaydı onu vampirler kaçırmış olsa bile umurumda olmazdı."

Bu tokalı kız böyle söylese de Daniel içinde biliyordu. Onunda kardeşi olduğu için biliyordu. Yue ne kadar böyle söylese de her halükarda kardeşini kurtarmaya gidecekti. Bunu Milius gelmediğini söylediğinde verdiği tepkiden anlayabilirdiniz.

" Yani bana bunu ye diyorsun. Peki öyle olsun. Görevimi yerine getireceğim."

Yue başını çevirdi ve ona gülerek bakan Daniel ile göz göze geldikten sonra elindeki elmayı onun ağzına soktu.

"Al ye o zaman."

Yue çekici bir bakış attıktan sonra işine geri döndü. Fakat onun bu davranışı Daniel'i titretmişti.

Dişleri çıkarken elmayı tek ısırıkta parçalara ayırdı ve püre haline getirdi. Elmayı yerken yanakları şişmişti. Yue arkasına dönüp yanakları tombul tombul olan Daniel'i gördüğünde kahkaha atmaktan kendini alamadı.

Daniel o zamanlar o kadar mutluydu ki kendi düşünceleri arasında geçen kardeşinin aslında yarım sene önce öldüğünü bile unutmuştu.

***

Başka bir zamanda bu ikili bir nehirin kıyısındaydı. Buraya su içmeye gelmişlerdi. Daniel rahat ve geniş bir kıyafet giyiyordu. Kolları bile genişti ve hava alıyordu. Jaeron da her gün farklı bir mevsim ve hava durumu olabilirdi. Bugün kar yağarken yarın sıcağın altında pişme ihtimaliniz çok yüksekti. Bu gezegenin devasa boyutu ve garip eksen eğikliğinden dolayıydı.

Yue ise tek parçalık bir elbise giymişti. Saçlarını açmış ve nehire düşmeden su içmeye çalışıyordu. Arkasında Daniel şiddetli bir rüzgar esmesi için aklına ne kadar dua geliyorsa okuyordu.

Belki aniden bir rüzgar gelip de eteğinin altından eserdi. O zaman Daniel'in ruhu da şaha kalkmış olurdu.

"Aklından tehlikeli düşüncelerin geçtiğine dair içimde bir sezi var." dedi Yue. Daniel hızlıca elini göğsüne vurdu ve gözlerini kapadı. Yüzünde onurlu bir adam pozu belirmişti.

"Beni bir sapık olarak görme! Ruhum da kalbim de tertemiz!"

Yue açık tenli yüzüyle Daniel'e baktı. Yüzünde hala şüphe vardı. Fakat yine de arkasına dönüp su içmek için uzamaya devam etti. O arkasına döndüğünde Daniel'in yüzünde yeniden şeytani bir ifade belirmişti.

7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin