Kaos dağı ve Kutsal dağın tepesinde, ikisinin arasında bir boşluk vardı. O boşluk mükemmel bir düzene sahipti. Huzurun ana kaynağı, gözlerin göremeyeceği nimetlerle doluydu. Büyük bir göl vardı. Berrak olduğu kadar yoğundu da. İçini görebileceğin kadar açık olmasına rağmen ne kadar derin olduğunu göremezdin. Belki de bir çocuk havuzu kadar küçük, ya da okyanuslar kadar engindi. İçine girmeden kimse cevabı bilemezdi.
O gölün önünde oturan beyaz saçlı genç kendini meditasyona adamıştı. Bedeninin çevresinde dönen altın sarısı parçacıkları göremiyordu. Eğer görseydi bunun Yuan enerjisinin parçaları olduğunu anlayabilirdi.
Milius gözlerini açtı. Onun Mor gözleri bir erkek için fazlasıyla güzeldi. Bu gözleri gören her kadın bir erkeğin böyle gözlere sahip olmaması gerektiğini düşünürdü.
Milius bir iç çekti ve bu sabahı hatırladı. Bu sabah Aida'nın Yardımcı Liderini seçmek için bir turnuva yapılmıştı.
Milius oraya gittiğinde elemeler çoktan bitmişti fakat diğer 3 Lonca Ustası ve 4 Yardımcı Liderin yüzünde garip bir ifade vardı. Zaten Milius da kısa bir sürede bunun sebebini anlamıştı.
Turnuva aslında tek taraflıydı. Bir kişi önüne gelen herkesi tokatlayıp bir sonraki tura geçiyordu. Hiç zorlanmıyordu ve görünüşte hiç güç kullanıyor gibi de görünmüyordu.
Bu kişi hiç beklenmedik bir şekilde Qasım idi!
O Milius'a meydan okuyabilmek için 7 Büyük Güç Loncasına katılıyordu ve sadece bu da değildi. Üstelik Loncaya Yardımcı Lider olarak katılmak istiyordu.
Gerçekten kendinde misin?
Sırf birine meydan okumak için böyle bir sorumluluk almaya gerek var mıydı?
Dürüst olmak gerekirse 7 Büyük Güç Loncası o kadar güçlü değildi. Onların bir Lonca olarak ayakta kalabilme sebebi başlı başına Aris İmparatorluğunun varlığıydı. Ama buna rağmen Loncaya katılan kişiler sadece başka çaresi olmayan ve risk almaya karar vermiş kişilerdi. Güçlü hiçkimse böyle tanınmadık ve zayıf görünen bir Loncaya katılmazdı.
Böyle bir Lonca da Qasım gibi insanlar yardımcı Lider olabilirdi.
Qasım ardı ardına düşmanlarını ezip geçerken onların yüzünde sadece garip bir ifade oluşmuştu. Howard ve Guruha gibi Yardımcı Lider olmak isteyen kişilerin yüzünde ise sadece çaresizlik ve öfke vardı.
Artık Milius ve diğerleri turnuvaya bile dikkat etmiyordu. Aida çoktan Milius'a doğru dönmüştü.
"Senin kararına saygı duyuyorum fakat Milius, Aydınlığın Efendisi daha Loncaya bile gelmemişken onun ataması gereken Yardımcı Lider pozisyonuna Marais'i yerleştirmemiz doğru mu? Marais'in gücü o seviyede olsa da bizim buna karışmamız doğru değilmiş gibi hissediyorum. "
Bu bir kaç aylık sorunlardam biriydi. Madem boş zamanları vardı. Sormaları iyi olurdu.
Aida'nın sözlerini duyan Milius garip hissetmişti. Marais'in Yardımcı Lider olup olmamasını önemsemiyordu. Fakat o gerçekten bu göreve çok uygundu. Ne de olsa Marais bir Lonca yönetmişti. Aydınlığın Efendisi onu seçiyordu.
Aynı şekilde Marais de garip hissetmişti ve içinden Aida ile dalga geçiyordu. 'Bunu söylediğin kişi zaten Aydınlığın Efendisi.'
Yine de bunu sesli söyleyemezdi. Bu yüzden yüzü iyice buruşmuş ve tadı kaçmıştı. Aida onun bu buruşmuş ifadesini görünce bir an kötü hissetmişti. Ama yanlış anladığını hiç bilmiyordu.
"Merak etme Aydınlığın Efendisi Loncaya geldiğinde isterse yeni birini Loncaya getirebilir. Bizim endişelenmemiz gereken herhangi bir şey yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasyBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...