Bölüm 48: Sophia

1.5K 178 85
                                    

Dövüş bitmişti ve çoğu kişi neler olduğunu anlamamıştı fakat kısa süre sonra hepsinin aklına Milius'un Karanlık Ki Formu İle Hera'yı yendiği gelmişti. Hera yenilmişti. Hemde ağır bir fark ile....

Milius kendi yerine geçti ve beklemeye başladı. Yapacak bir şeyi yoktu. Çünkü Aida daha iyileşmemişti ve şu anki yaraları ile iyileşmesi o kadar kolay değildi. Kıtada bilinen büyük doktorlar için bile bu yaralar hemen iyileşemezdi

Ama Milius için bu sorun değildi. Ona göre zaman veya mekan hiç fark etmezdi. Gerekirse bir volkanın tepesinde ya da gökyüzünün derinliklerinde. Hiç önemli değildi. Ona göre Aida hiç bir şekilde Milius'u yenemezdi.

Tabii Milius kendinde olsaydı...

Milius'un bilinci şu anda sisliydi ve o sadece bir kısım tarafını yönetebiliyordu. O şu anda zor bir durumdaydı ve kendisi bile Aida'yı öldürmeyeceğini söyleyemezdi.

O sırada bir çok insan Milius'un yanına geldi ve ona teklifler yaptı. Ama bunlar boştu. Çünkü Milius şu an Aris İmparatorluğunun Küçük Prenslerinden biriydi. Ve aynı zamanda Aida da onlar tarafından kurtarılmış ve Ian, Milius ve Aida'ya katılmaya gelmişti. Sadece Uzay ve Zamanın, Gökyüzünün, Aydınlığın ve Denizlerin Efendileri için şansları vardı.

Yarı Finaller bitmiş olduğundan bir çok insan heyecanlıydı. Aida her dövüşünü aklını kullanarak ve gücünü en uygun biçim de değerlendirerek kazanmıştı. Daniel ve Ian gibi güçlü kişiler kadın zihniyeti tarafından yenilmişti.

Ama herkesin fark ettiği bir şey vardı. Milius güçlüydü! Çoğu insan aralarında onun Aida ve Ian'dan daha güçlü olduğunu konuşuyordu. Bir kısım Feminist taraf ise Aida'yı desteklemeye devam ediyordu. Onlar kadın gücünün gezegende yeni bir yaşam başlatması gibi garip bir isteğe sahipti.

Milius sahadan ayrıldı ve Aida da daha iyi bir bakım için imparatorluk hastanesine götürülmek için hazırlandı. Milius arenadan ayrılırken bir çok göz ondaydı ama o kimseye bakmadı ve başı eğik bir  şekilde dalgalanan siyah saçları ile yürümeye devam etti. Geçtiği her yerde siyah bir iz bırakıyordu. Bu iz bir aura iziydi ve Karanlık olsa da kızların nedensizce bu auraya kapılmak gibi bir isteği vardı. Garip bir şekilde iyi insanları değilde kötü çocukları seviyorlardı.

Milius oradan uzaklaşırken aynı anda aynı kapıdan Aida çıkarılıyordu. Aida biraz iyileştirilmiş olsa da hala biraz yaralıydı ve hastane de dinlenmesi onun için daha iyiydi. Ne de olsa Aida bir Köken Vampirdi ve iyileşme hızı çok yüksekti. Ian ile yaptığı dövüşte dolayı iyileşme hızı yavaşlamış olsa da o sadece bir gün de eskisi kadar güçlü olabilirdi.

Aida sedyede yatarken bakışlarını kaydırdı ve sessiz adımlarla ilerleyen Milius'a baktı. Milius'un Siyah-Mor cübbesi dalgalanırken neredeyse hiçbir kimse onun nereye gittiğini bilmiyordu.

Milius bir süre boyunca yürümeye devam etti ve İmparatorluk şehrinde dolaştı. Aida ne kadar Aris İmparatorluğundan olsa da bir çok insan onun Alevlerin Efendisi olduğunu görmemişti ve açıkça Efendi Cübbesini de bilmiyorlardı.

Bu yüzden Milius ne kadar gezersen gezsin kimse onun kim olduğunu fark etmiyordu ve ona farklı bir davranış göstermiyordu. Etrafta bir çok 15 yaşında genç vardı fakat onlardan korkan pek bir insan yoktu. Bunun nedeni her gücün inanılmaz olmamasıydı.

2 Yıl önce insanlar güçler kazanmıştı ve bir çok kişi şehirleri yok edebilecek bir güç hale gelmişti ama bazıları bu kadar şanslı değildi. Bazı 15 yaşında olan gençlerin güçleri çok çok kötüydü.

Mesela Kabuk Soyma gücü ya da kilo almama gücü. Bunlar gibi bir çok saçma güç vardı ve bu yüzden de insanlar artık eskisi gibi bu genç insanlardan korkmuyordu. Çünkü bu insanların yarısı zaten kötü güçlere sahipti.

7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin