Milius Yuan Enerjisine Karşı basit gibi görülebilecek büyük bir savaş vermişti. Ve bayılmıştı ama bu bayılma sonrası doğrudan Xalion ve Mâlik'in Çin Daması oynadığı yere geldi. İlk geldiğinde bile zihninin yorgunluğundan dolayı burnu kaynıyordu. Yine de bunu umursamadan kıyafetinin kol kısmı ile burnundaki kanı sildi ve ikilinin yanına oturdu.
"Ne yapıyorsunuz?"
Milius onlara seslenene kadar bu 2 rakip Milius'u fark etmemişlerdi. Bir anlık şaşkınlıkla Milius'a baktılar. Milius'un bu kadar erken Yuan Enerjisini hapsetmesi şaşırtmıştı onları. Milius ise sanki grip olmuşçasına her dakika başında hapşurmaya başlıyordu. Burnu kaynıyordu ve teni bembeyazdı.
Mâlik Milius'un durumunu görünce ona doğru bir enerji kolu uzattı ve onun ruhunu iyileştirmeye başladı. Milius'un Lanetli Bedeni şu an Ruha Etki etmiyordu. Normalde olsaydı da iyileşirdi fakat bu çok daha uzun sürerdi. Mâlik'in enerjisi ile kısa sürede iyileşebilirdi.
"Yuan Enerjisini ele geçirmeyi başardın mı?"
"Evet fakat bunun bu kadar zor olmasını gerçekten beklemiyordum. Bedenim neredeyse iflas etti. Yuan Formuna ne zaman geçebilirim?"
Milius bir an önce güçlenmek istiyordu. Yin-Yang enerjisini elde ettiğinde zaten çok güçlenmişti. Onun gücü Ian ve Aida'yı zaten aşıyordu. Şimdi ise onlar 4. Evreye ulaşmış olsa bile Milius onlardan ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. Her şeye rağmen Milius'un asıl hedefi 7 Hükümdardı. Daha bir Hükümdar ile bile mücadele edemeyecek durumda iken nasıl olur da en güçlü Hükümdarlara karşı koyardı?
Mâlik ise sadece bir an Milius'a şaşırdı ve ardından geri damaya döndü. Xalion onun kadar iyi olmasa da Usta Mâlik'in tehlikeli oyunculuğu Milius'un yeteneğini unutmasını sağlamıştı. Bu karşısında ki adam gerçek savaşlarda generallik yapmış biriydi. Ve onun yeteneği Milius ve onu tamamen aşmıştı.
"Şimdi dinlenmek için evine git. Bedeninin Yuan Enerjisine alışması için zaman geçmesi lazım."
Mâlik'in sözleri son noktayı koydu ve Mâlik bir anda Milius'un önünde belirip işaret parmağı ile Milius'un alnına bir fiske vurdu. Aynı anda Milius geriye doğru uçtu ve kendi zihninden atılıp normal hayata geri döndü.
ARRGHHH...!!!
" Bu yaşlı adam hep beklenmeyen şeyler yapıyor! Gerçekten sinir bozucu!"
Milius en sonunda ayağa kalkabildi. Ve omuzlarını gevşeterek ağaçların arasından Şehre doğru ilerlemeye başladı fakat o anda değişen aurasını ve tamamen beyazlayan teninin farkına varamamıştı.
Milius şehire varınca onu gören şehir muhafızları şaşırmışlardı. Böyle güzel bir genç ve böyle güzel bir ten. Bir erkek olduğunu bilseler bile bu kişinin bir çok güzel kızı geride bırakabilecek bir güzellik olduğunu söylemek doğru olurdu.
Ama Milius'un sert bakışları ve erkeksi duruşu onun bir erkek olduğunun kanıtıydı. Onun Kaosvari aurası muhafızların bir anlığına titremesine sebep oldu.
Milius şehre girdikten sonra ne Aida'yı ne de Ian'ı aradı. Yaklaşık 2,5 ay sonra Prenses Elizabeth'i eğitmek için o İmparatorluk Şehrine gidecekti. Onun çocukluğundan beri olması gereken şehir ve saray..... Milius ne kadar sakin olduğunu söylese de meraklı ve endişeliydi.
Milius İmparatorluk ailesinden olduğunu öğrendiğimde beri içindeki boşluğu dolduramamıştı. Bu imparatorlukta gördüğü her şehirde aynı hissiyat bedenini sarıyordu. Burada iyi Bir şekilde karşılanabilirdi. O bir İmparatorluk Prensi olabilirdi. İnsanlar Aris İmparatorluğunun Küçük Prensinin nasıl biri olduğundan bahsedebilirdi. O Yetenekli bir dahi olup herkesin beklentilerini aşabilirdi. Şimdi neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasíaBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...