Beyaz ve Siyahın düzen içinde durduğu bir alanda Beyaz saçlı ve Mor gözlü yakışıklı bir çocuk yerde yatıyordu. Yüzü bembeyazdı ve ölü birinden pek farklı görünmüyordu.
"Xalion!"
Milius bir anda yattığı yerden sıçradı ve derin derin nefes alırken haykırdı. O kadar hızlı nefes alıyordu ki neredeyse kendi nefesinde boğulacaktı. Elini boğazına ve ardından bedeninde gezdirdi. Yüzünde kısa sürede şaşkın bir ifade belirmişti fakat ardından yeniden bakışları soğumuş ve hüzünlü bir hal almıştı.
"Xalion..... Öldü."
"Kim ölmüş?"
Milius bir anda duyduğu sesle başını çevirdi ve simsiyah cübbenin içerisinde ona doğru şaşkın bir şekilde bakan siyah saçlı ve gözlü genci gördü. Xalion gerçekten de oturduğu yerden kalkmış şaşkın şaşkın ona bakıyordu.
"Sen yaşıyorsun!"dedi Milius.
"Sen nasıl yaşıyorsun?!"dedi Xalion.
" Ha? Bilmiyorum tabii ki de. Kılıç senin yüzüne doğru geliyordu. Bir anda kendimi burada buldum. "
" Ben de kırıldıktan sonra çok derin bir acı hissettim. Gerçekten ölüm çok acı bir şeymiş.... "
Milius Xalion'a bakarken ne kadar acı çektiğini anlayabiliyordu. Xalion şimdi bile o acıyı düşününce titriyordu. Milius istemeden de olsa ne kadar acı çektiğini merak etmişti.
" O kadar acı çektiğini söylüyorsun ama nasıl hala hayattasın? "
" Acıyı çekerken bazı şeyler görebiliyordum. Kılıç sana doğru ilerledi. Ve ben bir anda kendimi burada buldum. Seninle aynı zamanda."
Milius elini çenesine koyarken çevresine bakıyordu. Garip bir şekilde her zaman baskın olan Karanlık bu sefer kenara çekilmiş gibiydi. Açıkça Işık daha baskın gibi görünüyordu.
" Bir atılım yapmadığına emin misin? Belki Aydınlığın Efendisinde 4. Evreye ulaşmışsındır."
Görünüşe göre Xalion da ışığın baskınlığını fark etmişti. Üzerindeki cübbe her zamankinden daha açık renkliydi.
"Hayır. Atılım yapsaydım böyle bir tepki almazdım. Ve o zaman bile ölümden kaçamazdım."
Milius ve Xalion biraz daha düşündü. O sırada ise hala ölmemişlerdi. Bedenleri hala yaşıyor gibi görünüyordu. Bu da nedensiz yere bedenlerinin zihinlerinden çekilme gibi ihtimallerini eliyordu. Burası zihinlerine çok benzese de Zihin Dünyası değildi.
"Peki ölüler Dünyasına gelmiş olabilir miyiz? Hem o yaşlı bunak da burada değil."
Xalion'un sözleri aslında en mantıklı olan cevaptı. İkisi de ölümün kıyısında iken buraya gelmişti ve Üstat Malik de etrafta yoktu.
"Yine de o bunak her zaman çıkabilir. Sadece canı istemiyor da olabilir."
Milius aslında bunu sadece bir bahane olarak kullanmıştı. Ölmek istemiyordu. Artık ölmek istemiyordu. Hala alması gereken bir intikam vardı ve gerçekten Easterr'ın yanına döneceğinin de bir garantisi yoktu. Bu yüzden en ufak umuda tutunmak istiyordu.
" Peki ne olduğunu tahmin edebiliyor musun Peter? Etrafına bir bak. Burası ne kadar Zihin dünyamıza benzese de orası değil. Sen asla bu kadar kutsal enerjiye sahip olamazsın."
Milius da bunun farkındaydı. Başını eğdi ve düşünceli bir hale büründü. Başını kaldırdı ve tam konuşacaktı ki ayak sesleri duyulmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasyBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...