Bölüm 148: Ölümsüzler Ve Hırsızlar

576 86 41
                                    

Milius geri döndü. Artık Moren şehrinde yapacağı bir şey kalmamıştı. Geri dönmekten başka çaresi kalmamıştı. Yolda dönerken Nax ve diğer kurtadamlar ile karşılaştı. Onlardan Daniel'in kaçırıldığını ve ayrıntıları öğrendi. Milius onların anlattıklarını duyunca Daniel'i kaçıran kişinin en azından bir Hükümdar olduğunu anlamıştı. Nax ve diğerleri ile beraber Daniel'in kaçırıldığı bölgeye gidip alanı inceledi. Başını eğmiş yerdeki izleri inceliyordu. Milius bu izleri gördükçe bir şeylerden emin oluyordu.

"Size karşı hiç saldırı yapmaya çalışmadılar değil mi? Auraları yoğunlaşmadı veya saldırıya odaklanır bir hale gelmediler mi?" diye sordu Milius. Bu duruma Nax'in yerine kurtadamlardan biri cevap verdi.

"Bize karşı bir kere hamle yaptılar ama bunda güçlerini dizginleyerek hareket etmişlerdi. Yani buna karşın herhangi bir iz bırakılmamış olmalı." dedi kurtadam. Milius'un neyi düşündüğünü anlamışa benziyordu.

Fakat Milius bunu duyunca kaşlarını çattı. Bir süre düşündükten sonra kararını verdi.

" Buradan itibaren Daniel'i geri alma planınızı unutun. Loncaya dönüyoruz. "dedi Milius.

O anda ilk tepki gösteren Nax olmuştu. Ardından diğerleri de teker teker şikayetçi olmaya başladı.

Ne yazık ki Milius onlara dikkat ediyor gibi görünmüyordu.

Aurası onların üzerine çöktüğünde Nax bile hareket edemez hale gelmişti.

" Size bir seçenek sunmuyorum. Gidiyoruz. Bu bir emir. Gerekirse döverek götürürüm. "

Milius'un böyle karar vermesi Daniel'i geride bırakmak istediğinden dolayı değildi. Bundan başka çaresi kalmadığından dolayıydı. Yerde ayak izleri vardı. Bu ayak izleri ilk bakışta toprağı parçalayabilecek bir aura tarafından yapılmış gibi görünüyordu fakat gerçek böyle değildi. Kurtadamlar onların özel olarak auralarını ortaya çıkarmadıklarını söylemişti. Yani bu izler aura tarafından yapılmamıştı. Bunlar sadece onların baskısı ile oluşmuş izlerdi. Ve bu iz açıkça bir uyarıydı. Milius böyle izleri yapabilecek insanlarla dövüşemezdi. Çünkü kendisi bunu yapamazdı. Belki sadece mühürü kullanarak böyle bir şeyi yapma ihtimali doğabilirdi.

Bu adamların ondan çok farklı bir seviyede olduğunu idrak etmeyi başarmıştı. Ve bu adamların bu izleri gönderme sebebi de büyük ihtimalle Daniel'i almak için aptalca bir şey yapmalarını istemiyor oluşlarındandı. Kendilerini bu yüzden kontrol etmemiş ve baskılarını rahat bir şekilde çevreye yaymışlardı.

Milius bunu görebiliyordu. Uyarıyı da ondan daha ötesini de görebiliyordu. Çünkü burada olan tek şey yerdeki bu çatlak izleri değildi. Nax ve diğerleri yavaş yavaş bölgeden ayrılırken Milius başını çevirdi ve biraz ilerdeki bir kaç metre büyüklüğündeki devasa taşa baktı.

Etrafta kimse kalmayınca Milius oturduğu yerden kalktı ve taşa doğru ilerlemeye başladı. Taşın altından etrafa doğru yayılan sayısız çatlak izini görebiliyordu. Ormanın içinde ilerlemeye devam eden izler... Bu izler sonsuzluğa uzanıyor gibiydi. Milius elini uzattı ve taşı kaldırdı. Uzaktaki ağaçların olduğu bölgeye fazla ses çıkarmadan yerleştirdi. Ardından da bu çatlağa baktı.

"Nasıl insanlarla karşı karşıya kaldın Daniel?"

Bu taşın altında devasa bir çatlak izi vardı. Çatlaklar birbiri ile birleşiyor ve kendi içlerinde sayısız daireye dönüşüyordu. Hepsi birbiri ile bağlantılıydı. Sanat eserini andırıyordu. Gerçekten kusursuz bir resim gibi görünüyordu. Sanki bu bir savaşçının, bir dövüşçünün baskısıyla değilde bir sanatçının küçük ince bıçağıyla yapılmıştı. Çatlaklar ilerledikçe genişliyordu. Milius ne kadar ileri uzadığını göremiyordu.

7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin