Milius'un Kaos ve Kutsal dağın zirvesinde eğitime başlamasından beri 4 ay geçmişti. Bu sırada Raim loncanın mali işlerinden bir kaçı için İmparatorluk Şehrine gitmek zorunda kalmıştı. Ian kalbini eğitmek için Yeryüzü Dağından ayrılalı 2 ay geçmişti. Howard ve Guruha beraber Yeryüzü Dağını olabildiğince sağlam tutmaya çalışıyordu. Howard Milius'un düşüncesini Guruha ile paylaşmıştı. Bu durumda bu şişko çocuk görevini yerine getirmek için Howard'ın yanında eğitim almaya başlamıştı ve şimdiden bu hiç hoşuna gitmiyordu.
Ne yazık ki o eğitime girmek zorunda değildi. Onun ihtiyacı olan şey meditasyon gibi şeylerle bulunamazdı. Guruha sadece görevlere çıkarak güçlenebilirdi ve bu sıralar sadece bir kaç göreve çıkmıştı.
Aida, Milius ve Luis hala kendi dağındaydı. Turan eğitimden çıkmıştı. Kimse onun ne kadar güçlendiğini bilmese de sadece sıradan bir insan bile onun öncesinden farklı olduğunu anlayabiliyordu.
En önemli detay Turan şimdi daha neşeliydi.
Yüzü hala ciddiyetini korusa da onun yakın arkadaşları bu adamın artık daha rahat olduğunu ve daha mutlu olduğunu anlayabiliyordu.
Nedenini sorsalar da Turan sadece bir sürpriz olduğunu söylemişti.
Ian şu anda Aris İmparatorluğunun uç köşelerinden birinde 1. Kıtanın dallara ayrıldığı bir kaç nehirden birindeydi. Aslında nerede olduğunu ya da 1. Kıtanın aslında kıtaları birbirinden ayıran okyanus olduğunu bilmiyordu. Sadece burada biraz oturmak ve uzanmak istiyordu.
O sırada ufukta maviliğin arasında bir tahta parçası gördü. Tam olarak algılayamıyordu fakat yanında getirdiği bir dürbün vardı. Bu, yanında getirdiği bir kaç garip eşyadan biriydi.
Dürbünle o tahta parçasının üzerine baktığında orada bir kızın uzandığını gördü. Kız yaşça ondan küçük olabilirdi. Bu mesafeden bunu tam anlayamıyordu. Ama Ian bu kızın ondan küçük olduğuna inanmıyordu.
Bildiği çok fazla şey yoktu. Fakat bir okyanustan gücü olmayan birinin geçebileceğine inanamıyordu. Bu pek akla yatkın değildi.
Eğer Ian bu okyanusun tehlikesini bilseydi. Bu kızın güçlü bir Hükümdar olduğunu düşünür ve olabildiğince hızlı bir şekilde kaçmaya başlardı.
1. Okyanus tehlikeliydi. Denizlerin Hükümdarı Gambit bile bu okyanusu kontrol edemezdi. Ve hatta bu okyanusun içinde ondan nefret eden bir çok güçlü deniz yaratığı vardı. Eğer bu okyanusa girerse ölmesi sadece an meselesi haline gelecekti.
Zaten girmemesinin sebebi de buydu.
Suzuya'nın altındaki tahta parçası büyük yunus tarafından itiliyordu. Ian onun yöneldiği yere doğru koşmaya başladı. Ağaçların üzerinden bir ışık hüzmesi misali ilerliyordu. Oradan oraya sıçrıyor fakat bunu yaparken çok hızlı hareket ediyordu. Bir maymun gibiydi. Yabani bir insan gibi. Doğada çok fazla bulundukça ormanlara daha da çok alışıyordu.
Kesinlikle eskisinden daha hızlıydı.
Fakat tabii ki sadece 2 ay böyle yerlerde dolanmıştı. Eğer uzun yıllar böyle ormanlarda yaşasaydı vahşi hayvanlar kadar çevik olabilirdi. Ve de kalbi olabildiğince kirliliklerden arınmış olurdu. Saf ve eşsiz bir kalbe sahip olabilirdi.
Hızlıca ilerleyip yüksek bir ağacın tepesine çıktı. Oradan bakınca genç kızın kıyıya vurduğunu ve zorlukla kendini karaya atmayı başardığını gördü.
Ian hızlıca onun yanına gitti. O daha kızın yanına varmadan kız onu fark etmişti. Zaten Ian da kendini saklamaya çalışmıyordu.
"İyi misin? Senin denizde sürüklendiğini gördüm. Yardıma ihtiyacın var mı diye geldim."diye sordu Ian kızın önüne sıçrarken. Ian bu kızın önünde durduğunda onun gerçekten çok küçük olduğunu fark etti. Bu kız en fazla 13-14 yaşlarındaydı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasíaBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...