Herkes acının gücünü hissetmişti ve bu sahne çeşitli klanların liderlerinin ayağa kalkmasını sağlamıştı. Her birinin gözünde derin bir şaşkınlık ve Korku vardı. Böyle bir güç... Onlar o an anlamışlardı. Fazla dikkat etmeye gerek yoktu. Bu Karanlığın bir yan dalıydı. Acıydı.
Kimse bunun hakkında fazla bir şey bilmiyordu ama yine de ne kadar güçlü olduğu gözler önündeydi. İnsanlar sadece bunun Milius'un kendi zihniyetinden mi yoksa yan dalın gücünden dolayı mı olduğunu bilmiyorlardı.
Ne de olsa Milius yavaş yavaş okları çıkarsa da bedeninde sayılamayacak kadar savaş yarası vardı. Buna rağmen o ayakta duruyordu ve rahat bir şekilde bu acıya dayanıyordu. Diğerlerinin bu acı karşısında düştüğü durumun aksine Milius'un umursamazca okları çıkarması halktaki bir çok kişinin nefesini tutmasını sağlamıştı.
"D-d-daha..... Bitmedi!"
O an Milius ince ve acı dolu bir kız sesi duydu. Başını kaldırdığında onu gördü. Dövüşün başından beri kendine güvenmişti ve en büyük dahi ünvanını alacağını düşünmüştü. Durmadan dövüşse de, çalışsa da Milius ortaya çıktığı gibi onun yeteneği sönükleşmişti.
Neden olduğunu bilmiyordu ama kalkmalıydı. Bedeninden gelen kırılma seslerini duyabiliyordu. Baskı yüzündendi bu. Alışık olmadığı bu auraya hem zihni hem de bedeni dayanamıyordu ikisi de çöküyordu.
Bu kız başından beri Qasım'ın yanında durmuştu. Ama şimdi ayağa kalkıyordu. Baş kaldırıyordu. O bu şekilde yenilmeyi göze alamazdı.
"Neden ayağa kalktın? Acı yeterli değil miydi yoksa?"
Milius bu sefer saldırmadı ve sordu. Bu acıya dayanan kadını gerçekten merak etmişti. Tabi buna dayanmak denirse. O yarım adım ölüme ayak basmıştı zaten.
"Nasıl olabilir!?! Senin gibi biri!?! Senin gibi şehirde büyümüş basit bir tüccar çocuğu nasıl benim gibi bir prensesi yenebilir!?!"
Leona başını kaldırırken gözlerindeki kan bir çok duygu içeriyordu. Nefret bunlardan biriydi ama yalnız da değildi. Aşağılanma hissi yaşıyordu. Onun gibi bir prenses nasıl basit halktan biri gibi yaşamış Milius'dan daha güçsüz olabilirdi?
O an Milius doğrudan Leona'nın gözlerine baktı. O gözlerin içindeki kibir Leona'yı yok ediyordu.
Eskilerin bir sözü vardı.
Ne kadar yükselirsen o kadar sert düşersin diye.
İşte bu Leona'yı anlatan asıl cümleydi.
"Çünkü ben daha fazla acı çektim. Çünkü ben daha fazla çalıştım. Çünkü ben daha zekiydim. Çünkü ben daha yetenekliydim. Çünkü ben daha kararlıydım. Üzgünüm ama burası senin için yolun sonu."
Leona Milius'un sözlerine dinlediğinde titredi ve dizlerinin üzerine düştü. Qasım kalkmaya çalışıyordu. Bütün acıya dayanıp ayağa kalkamaya çalışıyordu fakat zihnini bile zar zor sağlam tutuyordu. Saf Yang Bedeni yolunda Karanlığın Yan dalının ona yaptığı baskı eşsizdi.
Leona'nın bakışları boşaldı ve değişti. Umutsuzluk tüm bedenini sardı ve kaybetmenin acısını hissetti. Bedenindeki bütün acı yok olmuş gibiydi. Ama o an.... Zaten her şeyini kaybetmişti.
"LEONA!!!"
Qasım sahip olduğu bütün güç ile bağırdı. Ama bir anlamı var mıydı? Milius elini kılıcına atmıştı. Leona'nın bakışları Milius'un eline kayınca gözlerinde korku belli olmuştu.
" İşte Aramızdaki fark bu Leona...."
Rüzgar esti ve Milius kılıcını geri kınına takarken Leona ve Qasım da dahil herkesin gözleri şokla dolmuştu. O an Milius Leona'nın arasındaydı. Bir rüzgar gibi Leona'yı esip geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 BÜYÜK GÜÇ : KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ
FantasíaBir Efsanenin Doğuşu 7 BÜYÜK GÜÇ serisinin ilk kitabı KARANLIĞIN YÜKSELİŞİ sizi bekliyor. ~~~~~~~~~~ İnsanlar gariptir. Onlar hiçbir zaman hayatlarından memnun olmadı. Kitaplarda, masallarda ve hikayelerde anlatılan kahramanl...