3

379 49 0
                                    

Bölüm 3

Güne erken başlamak için hiç bu kadar hazır olduğunu hissetmemişti daha önceden. Erken kalkmak her zaman için kendisine sorun olurken bu sabah gözlerini kendiliğinden, uyanması için kurduğu alarmından açmıştı. Yatağın içinde şuan ki durumuna hayretler ederek tavanı seyrederken bugün kendisini bekleyenlerin ne olduğunu düşündükçe ayak parmakları içe doğru kıvrılıyordu. Heyecan mıydı yoksa o adamın karşısında yeniden yenik düşecek olmanın korkusu muydu hissettikleri bilemiyordu. Bildiği tek şey, bugün hayatının miladı olacağıydı.

Yataktan çıkmaya karar verip, duş almak üzere banyoya girdi. Suyun altında geçirdiği kısa bir zaman diliminin ardından kuzenini uyandırmamaya özen gösterip, evin içinde dolaşırken olabildiğince sessizken, mutfağa girip ocağın başına gitti. Çay suyunu demliğe doldurup, ocağı yakıp üzerine bıraktıktan sonra normal bir insan gibi sabah kahvaltısı yapmayı istedi. Uzun zamandır günü gecesine karışmış olduğundan öğünleri hep düzensizleşmişti. Hem emindi ki kuzeni de uyanmış olduğunda kahvaltıyı gördüğünde çok şaşıracak, sevinecekti. Dilek, saçındaki havluyu çekip mutfaktan çıktı. Odasına girip kapıyı kapadıktan sonra üzerini giyinmek için hazırlanmaya başladı.

**

Yarım saatin ardından nihayet üzerini giyinmiş, saçlarına şekil verebilmişti. Dizlerinin üzerinde biten, etekleri kiloş ve yarım kollu bir kot elbise giyinmişti. Yüzündeki makyajı olabildiğince az yapmış, gerektiğinde güzel görünmesini sağlayacak olan gülümsemesini sonraya sakladığını kendisine belirttikten sonra kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa gitmişti. Çayın kavrulmuş kokusu, çok geçmeden demlenip tüm mutfağa yayıldığında ister istemez sinir hücreleri gerilmiş, canlanmış ve içmek için can atan iştahıyla kahvaltıyı hızla hazırlamaya başlamıştı. On beş dakika sonrasında kahvaltı sofrasını hazırladığında kuzeninin odasından esneyerek çıktığını, ayaklarını parke zemine sürüyerek mutfağa doğru ilerlediğini duyup gülümsedi. Onun ağzı beş karış açık esnemesi ve kapının ağzında durup, şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemeyen haline bakarken kıkırdayarak "Günaydın, kuzen" dedi. Zübeyde'nin sabah mahmurluğunun üzerine eklenmiş olan şaşkınlığı o kadar taze ve güzeldi ki Dilek, başka zaman olsa onunla bu hali karşısında uğraşabilirdi. Ama bunu yapmak yerine "Hadi gidip yüzünü yıka" dedi.

Kuzeninin tek kelime etmeden yüzünü yıkamaya gitmesinin ardından kendisi de dolaptan çıkarmış olduğu fincanlara; demlenmiş olan çayları doldurmaya başladı. Eline almış olduğu fincanları, masanın üzerine bıraktıktan sonra sandalyesini çekip oturdu ve Zübeyde'nin de gelmesiyle kahvaltısını etmeye başladı. Genç kız, kuzeninin kendisine dik dik bakması üzerine "Yesene!" derken onun, "Biri falan mı öldü Dilek?" diye sormasıyla kıkırdamış, çayından bir yudum aldıktan sonra başını iki yana sallayarak "Hayır" demişti.

"O zaman ne oldu? Sen genelde sabahları kalkmazsın?"

Dilek, domatesini keserken yutkundu "İş görüşmesine gideceğim" dedi "Hem ne varmış erken uyanmam da istediğim zaman erken uyanabiliyorum ben" diyerek homurdanırken Zübeyde'nin "Bir dakika, ne dedin?" demesiyle derin bir nefes alarak çatalını elinden bırakıp arkasına yaslandı. Dün gece olanları her ince ayrıntısına kadar anlatırken kuzeninin yüzünde beliren o aptal ifadeyi tutup gözlerinden öpmek istedi. En nihayetinde derin bir nefes aldığında, kuzeninin "Dengesiz biri bu adam bence Dilek, gitmesen mi?" demesiyle omuzlarını silkti "Denemeden bilemem"

"Mağazadan kıyafet mi deniyorsun Allah aşkına, Dilek! Belki sapığın ya da şizofrenin tekidir. Ya sana bir şey yaparsa?"

Dilek, gülümsemeye devam ediyordu. "Hiçbir şey olmayacak." Diye güvence verdi. Kendi sesindeki inanca olan tavrı da en az kuzeninin şaşkınlığı kadar gerçek ve samimiydi. İçini çekip, kaldığı yerden kahvaltısını yapmaya devam etti.

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin