31

178 28 0
                                    

Bölüm 31

Elini yüzünü yıkayıp dışarı çıktı. Yorgun ve düşünmekle geçirilen günlere sahipti. Kaşlarını kaldırarak, çocukların odasına girdi. Jibit, yüzükoyun yatmış bir bacağını yataktan aşağı sarkıtmıştı. Uyanmasına hemen hemen iki saat vardı bu yüzden sessizce yanına giderek üzerini örttü ve geri dışarı çıktı. Bu seferki rotası Saruhan'ın odasıydı. Kapısını açtığı odadan içeri adımını attığı ilk anda kulağına gelen mırıldanma sesi gülümsemesine neden oldu. Beşiğinin başına giderek tepesinde durdu ve ona baktı. Bebek, ayağını tutmuş ağzına doğru çekiştiriyordu. Dilek, onun bu haline gülümserken Saruhan'ın ön dişlerini göstererek gülümsemesi daha fazla kıkırdamasına neden oldu. Eğildi ve bebeği kucağına aldı. Saçlarına asılan Saruhan, küçücük ağzını sonuna kadar açıp esnerken Dilek onun sırtını kontrol ediyordu. Terlememişti ama fazlasıyla acıkmıştı. "Gel bakalım." Diyerek onunla birlikte yatak odasından çıkarak yürümeye başladılar. Saruhan, kucağında sesler çıkarıyor, çekiştirip durduğu saçlarını göstererek bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Merdivenlerden aşağı inerek, mutfağa girdiler. Çocuğu bir koluyla sabitleyerek önce ocağı yaktı. Saruhan'ın verdiği tepkiyle iç geçirirken, çocuğun ateşe uzanmak istemesiyle "Cıs bebeğim." Dedi. Bebeği geri çekti. Demliğin altını doldurup, ocağın üzerine bıraktı. Sırada Saruhan'ın kahvaltısı vardı. "Hmm, ne hazırlayalım sana?" diye sordu. Buzdolabının kapısını açarak bebekle birlikte içeri eğildiler. Saruhan, meyve tabağında durmakta olan muzu iki eliyle yakalayınca Dilek ona bakarak gülümsedi ve birkaç meyve daha alarak doğrulup, dolabın kapısını kapattı. Bebeği, mutfak masasının üzerine oturtup, karşısına geçti. Elindeki meyveleri soyarken bir yandan da bebeği kontrol ediyordu. Muzu açmaya çalışan Saruhan hırsından kıpkırmızı olurken, Dilek soymuş olduğu elmanın ufak bir dilimini bebeğe uzattı. "Al bakalım." Dedi. Onun bir şeyleri kemirmekten hoşlandığını biliyordu. Saruhan, muzu bırakıp elmayı eline aldı. İlk önce inceleyip durduğu elmaya baktıktan sonra kaşlarını kaldırarak ağzına götürdü. Küçük bir ısırığın ardından yüzü şekil değiştirir gibi bir hal aldı. Kaşları çatılırken Dilek kıkırdayarak "Aferin sana." Dedi. Uzandı ve işaret parmağı ile bebeğin göbeğini okşadı. Çıkardığı sütün içine meyveleri atıp, karıştırmaya başladı. Bir tatlı kaşığı da bal koydu. İyice emdirdiği meyvelere bakıp, yeniden bebeğin karşısına otururken "Hazır mısın?" diye sordu. Saruhan, elindeki elmayı bir köşeye fırlatıp masanın üzerinde hareketlendi. Çok acıkmıştı ve bu iştahlı halleri kesinlikle her şeye değerdi.

***

Sırtında biri tepiniyordu. Belki de rüya görüyordu hala? Ama rüyasında kimse onunla tepişmiyordu ki? Homurdanarak, kemiklerini kırmaya ant içmiş kıza doğru baktı. Daha doğrusu bakmaya çalıştı çünkü yorgunluktan gözlerini açamıyordu. Jibit, uyanmış gözündeki çapaklarla birlikte gülerek yüzüne bakıyordu. "Jibit..." dedi iç geçirerek "Ne yapıyorsun, güzelim?"

"Sabah oldu, Murat. Seni uyandırıyorum."

Genç adam, inleyerek yüzünü yastığına geri gömdü. "Mükemmel bir uyandırma şekli gerçekten." Dedi boğuk bir sesle.

"Murat, kalk!"

"Ah!" Eğer Jibit bir kez daha zıplayacak olursa Murat belinin kırılacağını hissediyordu. "Kızım..." dedi yalvarır gibi "İn üstümden!"

"Kalkacak mısın? Murat, ben çok acıktım!"

"La havle ve la kuvvete..." diyen genç adam uzun kollarını arkasına uzatıp, kızı tuttuğu gibi yan tarafına attı. Jibit, çığlık atarak onun ellerine tutundu. Gülüyordu. Murat, gerinerek ona baktı. Gözlerini kısmış ama yüzünde çok tatlı bir ifade vardı. Masum bir ifade. "Benim mutfakta ne kadar maharetli olduğumu mu hatırladın cadı?" diye sorarken doğrulup, oturdu. Bir eliyle yüzünü sıvazladı. Jibit "Yooo. Sen, bence mutfakta çok kötüsün ama uyanman lazımdı Murat, anlasana. Sen olmadan kahvaltı yapmak istemiyorum."

Murat, iç geçirerek güldü. Kız milletinden gerçekten korkulurdu. Gülerek yataktan aşağı indi. Jibit de ayağa kalkmış, yatağın içinde tepinerek gözlerinin içine bakıyordu. Sırtını dönerek kıza atlamasını işaret ettiğinde Jibit bir dakika bile düşünmedi ve adamın sırtına atladı. Murat "Kızım sen günden güne ağırlaşıyorsun" diyerek odanın içinde yürümeye başladılar. Banyoya girdiklerinde Jibit yanaklarından öperek tezgâhın üzerine oturdu. Murat, elini yüzünü yıkadıktan sonra kıza baktı. "Dişlerini fırçaladın mı?" diye sordu.

Jibit, hayır dedi. Murat da bunun üzerine "Kalkar kalkmaz ilk yapacaklarından biri bu, ufaklık. Aksi takdirde ağzın kokar." Dediğinde Jibit "Kokuyor mu?" diye sordu. Murat, başını sallayınca tezgâhın üzerinden zıplayarak aşağı indi. "Hemen gel, Murat." Deyip odadan koşarak çıktığında Murat "Başka nereye gidebilirim?" diye bağırdı arkasından. Gülüyordu.

***

"Murat, bana pasta alalım mı?"

Birlikte merdivenlerden aşağı inerlerken, Murat kız düşmesin diye adımlarına dikkat ediyordu. "Alalım. Neyli istiyorsun?" diye sordu. Jibit, cıkladı. "Öyle değil. Doğum günü pastası istiyorum. Doğum günümü yapalım mı?" diye sorduğunda genç adam kıza bakarak "Doğum günü mü istiyorsun?" diye sordu. Jibit, yanlarına geldiğinden beri doğum gününe dair bir şey yapmamışlardı. Aslında Murat onlara iyi bakabilmenin dışında hiçbir şey yapmamıştı. Aklına gelmemişti ki!

Kızı kucağından yere indirip merdivene oturdu. Şimdi yüzleri aynı hizadalardı. "Yapalım." Dedi. Jibit, ağlamaya benzer bir ses çıkararak boynuna atladığında birlikte ayağa kalktılar. "Seni kucağa almayı bırakmam lazım." Diyerek mutfağa doğru yürüdüklerinde ikisi de ne olduğunu anlayamadan geriye savruldular. Jibit, çığlık atarak Murat'ın kollarının arasında debelenirken genç adam, yüzü is olmuş bir halde mutfağa bakıyordu. Kaşları farkındalıkla çatılırken "Dilek! Saruhan!" diye bağırdı. Ortalık, ev savaş alanına dönmüştü. 

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin