BÖLÜM 15
Gelen geçmiş olsun dileklerini kabul etmek, çalışmaktan, bir oda dolusunca adamla toplantı yapmaktan daha zordu. Neden gelmek zorundaydılar sanki? Evet, bir kaza geçirmişti ama bunun gizli kalması da gerekmiyor muydu? Sıkıntıyla ofladı. Hastaneye gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Ay sonu raporlarını baş hekimin sekreterinden aldığından beri, okuduklarına göz gezdiriyor, kimileriniyse daha sonra incelemek için bir köşeye ayırıyordu. Aylık cirosu da, hastane masrafları da olması gerektiği gibiydi. Murat, her ne iş yapıyor olursa olsun, insanların hayatlarının eminde olmasını isterdi. Kaşlarını çatıp, alnının ortasını ovalamaya başladı. Başı çatlıyordu. Eve gitmek istiyordu. Gitmek ve oradaki huzurla sarmalanmak. Kendi kendisine sırıtırken, dışarıdan gelen bağırışmaları duydu. 'Olamaz' diye düşündü. Kapı hiddetle açılırken asistanı Derya'ya baktı "Önemli değil, Derya." Dedi.
"Özür dilerim Murat Bey." Deyip dışarı çıkan kızın ardından bakışları kendisine sinirle bakan kadına kaydı. Fikret Albayrak'a. Annesine.
~
Sanki elinden bir şey gelebilirmiş gibi ikide bir ne yapabilirim diye sormuyor muydu? Murat, deli oluyordu. Annesinin sitemlerini duymazlıktan gelmeye çalışırken bir de bu yanıyla uğraşmak çok zordu. "İyiyim. İyiyim dedim ya." Diyerek kadının elini ittirmeye çalıştığı sırada, annesinin elinin üzerine vurmasıyla derin bir nefes aldı. "Buraya neden geldin?" diye sordu "Eşin ya da kayın pederinin haberi var mı?""Onlar senin ailen Murat. Bu şekilde onlardan bahsedemezsin." Kadının dolu dolu olan gözleri Murat'ın içini çekmesine neden oldu. Annesini zamanında özlüyordu. Babasını hatta ait olduğu evini, ailesini... Ama yaşadıkları, yaşamak zorunda kaldıkları ve tercih ettiği hayat, ona daha başka şeyleri özletmiş, çok daha başka duygulara sahip olmayı öğretmişti. Şimdi annesinin gözlerinin içine bakarken iki yabancıdan farksız görüyordu aralarındaki ilişkiyi. Bir anne olarak onun endişesini haklı nedenleriyle anlayabilirdi ama Murat, onların oğlu olmaktan çok uzun zaman önce vazgeçmişti. Sessizlik bir süre sonra ikisini de rahatsız ederken "O çocuklar..." dediğini duydu annesinin. Elbette biliyorlardı. Ne kadar uzakta olsa, ailesinin kendi hayatını didik didik ettiğini biliyordu.
"Çocuklarım." Dedi tok sesiyle. Dişlerini sıkarak annesine döndü. Gözlerinin içine baktı.
"Evlenip, her şeye rağmen kendi çocuğuna sahip olabilmek varken...""Onlar benim çocuklarım!" dedi Murat dişlerini sıkarak "Benim kanımı taşımalarına gerek yok! Onlara ben bakıyorum! Ben büyütüyorum! Onlar benim çocuklarım! Benim onlardan hiçbir şikayetim yok! Dolayısıyla senin de olamaz, anne!" deyip ayağa kalktı. Gergin bir halde odanın içerisinde dolaşırken "Kaya söylemeseydi öğrenemeyecektim." Durdu ve annesine baktı. Gülümsedi "Buna inanacağımı mı sanıyorsun? Sen ve o mükemmel ailenin, benim kusurlu hayatıma göz diktiğinizi, her hareketimden haberinizin olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Kaya, yaralandığım tüm o süre zarfı boyunca benim yanımdaydı! Söyleyeceğin hiçbir şey beni ne sana inandırır ne de ona duyduğum güveni yok eder. Nefesini boşa harcama, anne." Dediğinde kadının ayağa kalkmasıyla duruşunu dikleştirdi. Yıkılmaz, geçilmez duruyordu. Kadın ne söylerse itiraz edecek, onun tezlerini, suçlamalarını çürütecekmiş gibi bakıyordu.
"Seni tanıyamıyorum, oğlum." Diyen kadına başını salladığında "Zaman" dedi. İçini çekip, kapıya doğru ilerlemeye başladı. Niyeti annesini kelimeleriyle kırmadan evvel buradan göndermekti. Ona bakmak içinde bir yerlerin sızlamasına neden oluyordu. Aynı odanın içinde olup ta aynı havayı solumak, zehirden farksızdı. Dayanamıyordu.
"Seni böyle olmaya iten kişi, Asi'ydi!" diyen kadının sözleriyle eli kapı kolunda dururken, durup derin bir nefes aldı. "Asi, öldü." Dedi. Annesine döndü. Gözlerinin içine baktı. "Eğer iyi bir dost olsaydım ona yardım edebilirdim. Hiçbir şey yapamadım. Beni bu duruma iten kişi, Asi değil anne. Sen ve senin ailendi." Kapıyı açtı. Bakışları karşısındaki camdaydı. Bu konuşmanın bittiğini, annesinin gitmesi gerektiğini gösteren bir işaretti. Kadının ayak sesleri yankılandı önce. Sonra yaklaştı. Yanından geçip giderken Murat yüzüne bakma cüretinde bile bulunmadı. Ailesiz olmayı çok önceden kabullenmişti. En çok ihtiyaç duyduğu anda yanında olmadılarsa neden onları benimsemek gibi bir duruma düşsündü ki? Kaşlarını çattı. Bir elini sızlayan yarasının üzerine koyduğunda, ofisinde duramayacağını anlayıp eşyalarını toparladı. Odanın kapısını açıp "Derya!" diye seslendi. Genç kız, odasından telaşla çıkıp yanına geldiğinde "Eşyalarımı arabaya kadar götürür müsün?" dedi. Kız başını hızlı hızlı sallarken Murat'ın tek istediği bir an önce evine gitmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...