32

178 29 0
                                    

Bölüm 32

Saruhan'ın mamasını yedirdikten sonra kahvaltıyı hazırlamak için hareketlenmişti. Ancak bu sabah diğerlerinden farklı olarak başka bir şeyler hazırlamak, yemek istiyordu. Saat henüz sekiz bile olmamıştı o yüzden en yakın fırına ne kadar sürede gidebilirlerdi merak etti. Ocağın altını kapatıp, Saruhan'a döndü. Bebek elindeki oyuncağı kemirmekten vazgeçerek gözlerinin içine bakınca Dilek gülümsedi ve "Gel bebeğim." Diyerek kollarını Saruhan'a doğru uzattı.

Yazın o sıcaklığı henüz sabaha ulaşmadığından Dilek, üzerlerine ince birer hırka almıştı. Peker, avlunun içinde volta atıyordu. Kendilerini fark edince durup, başıyla selam verdi. "Günaydın, Dilek Hanım." Dedi "Bir şey mi istediniz?"

Dilek, Saruhan'a bakarak iç geçirdi "Evet, Peker. Bizi en yakın fırına götürebilir misin?"

***

Şimdi

Delirmişti. Kelimenin tam anlamıyla delirmişti. Jibit, oturduğu yerde titreyerek ağlıyor, eve gelen itfaiye ekipleri mutfağın içerisindeki yangınla ilgileniyordu. Tabi soruşturma için gelen polisleri saymıyordu. Murat Albayrak için bundan daha beter bir gün başlangıcı olamazdı. Şuan da yüreği ağzında atıyordu. Atıyordu çünkü oğlu ile Dilek ortalıkta yoktu. Aslında rahatlaması gerekirdi çünkü ikisi de mutfakta değillerdi. Peki, ama neredeydiler?

Kaya, bir polis memurunun sorularını sabırla yanıtlarken olay yeri incelemenin patlamanın neden meydana geldiğini öğrenmelerini istiyordu. Tıslayarak polis memuruna gülümserken Murat'ın, Jibit ile ilgilenmek isteyen sağlık görevlilerine bağırmasıyla izin isteyerek onlara doğru yürüdü. Adam, kıpkırmızıydı. Haklıydı çünkü ödü kopmuştu. Bu bir kaza ya da sabotaj olabilirdi. Allah kahretsin ki her şey olabilirdi. Kaya, Murat'ı omzundan tutarak kendisine doğru çekti. "Kızı korkutuyorsun." Dedi. Murat, derin bir nefes aldığı sırada bir başka sağlık görevlisinin kendisine hitaben konuşmasıyla ona baktı. Genç bir hemşire yüzünde ılımlı bir ifadeyle gözlerinin içine bakıyordu.

"Sanırım kaşınız yarılmış. Eğer müsaade ederseniz bir bakalım."

Murat, içini çekti. Gidip kızının yanına oturdu. Şuan da elinden bir başkası daha gelmiyordu zaten.

**

"Nam nam nam. Seni ham yapacağım."

Dilek, arabanın arka koltuğunda Saruhan'ın yumruk ellerini ısırıyor, bir yandan da şarkılar söylüyordu. İki tane hamur almak için gittikleri fırın cehennemin bir ucundaydı. İnsanlar bir saatte uçakla ülke değiştirirlerken, kendileri sabahın bir körü olmasına karşın basit bir fırına gidememişlerdi. Evin olduğu sokağa girdiklerinde duydukları siren sesleri ve gördükleri araçlarla nefesi kesildi. Dikiz aynasından kendisine bakan Peker "Bir şey olmuş." Dediğinde Dilek'in beti benzi attı. Araba durur durmaz, emniyet kemerini açıp bebekle birlikte dışarı çıktılar. Onları durdurmak isteyen adamlara kızıp, bağırdı. "Burada yaşıyoruz." Dedi. Peker'in öncülüğünde köşkten içeri girdiklerinde mutfak tarafından yükselen siyah dumanlarla nefesi tıkandı. "Aman Allahım." Diye inledi. Koşmaya başladı. Saruhan, o koşarken kıkırdadığı için Dilek gerisini önemsemedi. Ardına kadar açılmış olan sokak kapısından içeri girdi. Ve onları gördü. "Murat! Jibit!" diye var gücüyle bağırdığında sanki o patlamada bir köşeye fırlayan kendisiymişçesine dizlerinin bağı çözüldü. Kaya ile Murat, kız yere düşmeden harekete geçerken Dilek çığlık atıyordu.

"Sakin ol." Diyordu Murat kıza ama kendisi ondan daha beter bir durumdaydı. Gözleriyle oğlunu kolaçan ediyor, elleriyle de Dilek'i yokluyordu. "Neredeydiniz Dilek? Allah kahretsin, aklım çıktı burada!"

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin