BÖLÜM 34
Dilek, fazla dondurma yemenin bir süre sonra midesini ağrıtacağını bilmesine rağmen bir tane daha yemekten kendisini alamamıştı. Üstelik kendi dondurmasına Saruhan'da ortak çıkıyorken. Jibit, yanlarında getirmiş oldukları boyama kitabını renkli boyama kalemleriyle boyarken, Dilek huşu içinde gülümseyerek yanlarında oturmakta olan Peker'e baktı. "Uzun zamandır mı Murat ile çalışıyorsun?" diye sordu. Adam, cevap vermeden başını salladı. Bakışları atmaca gibi etraflarında dolaşıyor olabilecek en kötü ayrıntıyı yakalamaya çalışıyordu. Dilek, onun bu tavrına gülümserken "Rahatla" dedi "Halka açık bir alanda ne olabilir ki?"
"Her şey."
Dilek, Peker'in bu sözleriyle sessizleşirken "Murat'ın hayatı bu kadar... Tehlikeli mi?" diye sordu.
Peker, ona baktı ama cevap vermedi. Yeniden etrafına bakınmaya başladığında "Murat Bey değil." Dedi "Zamanında iş yaptığı insanlar kötü. Öyle insanlardan kolaylıkla kurtulamazsınız. Bunun için bazı fedakârlıklar yapmanız gerekir." Dediğinde Dilek " Murat, yaptı mı?" diye sordu. Peker, ona ilişkileri hakkında bir soru sormadı ama bakışlarıyla bunu anlattığını umdu. Ardından yeniden sessizliğe gömüldü. Sol omurgasında ki ürperti oturduklarından beri kendisini rahatsız hissettirmeye başlamıştı. Cep telefonunu çıkardı. Kafenin önündeki adamlarından birini aradı. "Ters giden bir şeyler var." Dedi. Ardından cep telefonunu kapatarak derin bir nefes aldı. Bir doksan boyundaki bir adama göre fazla iri duruyordu. Dilek, gülümseyerek Saruhan'a baktıktan hemen sonra "Peki sen öncesinde ne iş yapıyordun?" diye sordu. Peker, gülümsedi. Bu muhtemelen 'konuşmak istemiyorum' gülümsemesiydi ama adam o kadar sabırlıydı ki bunu da büyük bir sakinlikle karşıladı. "Polistim." Dedi" Özel Timde."
Dilek, cevap veremeyince adam güldü. Bu anlık ve o anda Dilek'in beklemediği bir durumdu. Muhtemelen şok oluşuna gülüyordu ama yani tabi ki şok olmuştu. Bu adamların özgeçmişlerinin bu kadar... Vay ya! Diye ciyakladığında Peker "Lütfen." Diyerek başını iki yana salladı. Başka soru sormamasını istiyordu ama Dilek bunları duyduktan sonra nasıl sormazdı ki? Etrafında konuşup, dedikodusunu yapabileceği bir tane bile itici insan yoktu. Bu fırsatı kaçıramazdı! Kıstığı gözlerini genç adama odakladı "Kaç yaşındasın, Peker?" diye sordu.
"33." Diyen genç adama bir kez daha şaşkınlıkla bakarken "Sana isminle hitap etmemem gerekiyor." Diye söylendi.
Peker, yerinden kalkmak için hareketlendiğinde kıza kısa bir bakış attı "Konumlarımız tam tersini söylüyor, Dilek Hanım. Şimdi kalkın." Dedi. Dilek, ne olduğunu anlamadı. Sormaya fırsat da bulamadı. Bunun yerine Peker cebinden cüzdanını çıkardı ve dondurmaların parasını çıkarırken, kısık sesle "Çocuklarla birlikte kafeye girin." Dedi "Telaşlı davranmayın. Telaşlanmış olsanız bile! Beni anladınız mı?" diye sorduğunda Dilek derin bir nefes alarak ayağa kalktı. Jibit'i, uyarmak istemişti fakat kız sanki buna programlanmış gibi hareketlerini olağan tutuyordu. Saruhan'ı kucağına aldı. Birlikte içeri girerlerken Peker gözlerini kısarak arkasını döndü. Peşlerinden ilerlemeye başladı. Dilek, kafenin mutfağına girip Peker'e bakındı. Hemen arkasındaydı ve başıyla ona yürümeye devam etmelerini işaret ediyordu. Belindeki silahı eline almıştı. Çalışanlar onlara korkarak baksalar dahi seslerini çıkarmıyordu. Dilek, mutfak kapısından dışarı çıkarak derin bir nefes aldı. İki koruma kendilerini bekliyordu. "Sahil kenarında siyah bir Sedan'ın içinde şüpheli birileri var." Dedi korumalardan biri "Adamlar hazırda bekliyorlar."
Peker, bir çatışma yaşanacağının farkındaydı. Yeniden Dilek'e baktı. Kendilerini bekleyen araca doğru yürümeye başladılar. Peker, yanındaki adama "Siz önden gidin." Dediğinde "Şehrin göbeğinde çatışma çıkması başımızı ağrıtacak." Diyen adama baktı. Üstesinden gelirlerdi. Bunun için yeterli donanıma sahipti. Dilek ve çocukları arabaya ulaştırır ulaştırmaz kapılar açılmıştı. "Binin." Dedikten sonra caddenin öbür tarafında durmakta olan araç hareketlendi. Arabanın burnu kendilerine doğru döndüğünde Peker "Binin!" diye bağırdı ve gövdesini aracın kapısına sakladıktan sonra üç el ateş etti. İlki, yolcu koltuğunda oturmakta olan adamın alnınaydı. İkincisi, ön tekerleklerden birineydi ki bu arabanın burnunun ani bir manevrayla kendilerine dönmesini sağlamıştı. Üçüncü kurşunuysa direksiyondaki adama sıktı. Gözünü dahi kırpmadan. Etraftaki insanların çığlıkları ve gelen araçların uyarı niteliğindeki korna sesleri kaosu anımsatıyordu. Peker ve diğerleri araçlarına bindiler. Dilek, bembeyaz olmuş bir yüzle arabanın arka koltuğunda büzüşüp kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
Ficción General"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...