BÖLÜM 33
Sabah kahvaltısı çok sessizdi. Dilek, yabancısı olduğu bu evde çok çekiniyor, içinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Çocuklarla birlikte kendilerine verilen odada tüm gün kalabilirdi. Bunca karmaşanın içinde, tanımadığı insanlarla bir arada bulunmak can sıkıcıydı. Üstelik Murat'ı da çok özlüyordu. Patlamanın olduğu günden beri bir türlü yalnız kalamamışlardı. Adam o kadar yoruluyor ve eve öylesine tükenmiş bir halde dönüyordu ki Dilek onunla konuşmak istese de yapamıyordu. Belki biraz çirkeflik yapabilirdi ama Murat'ı ne zaman o halde görse kendi isteklerine gem vuruyordu. Kahretsin, onu çok özlüyordu. Evdeki patlamanın bir sabotaj olduğundan o kadar emindi ki; gerçeği bulmaları için görevlendirdiği adamlardan gelecek olan bilgiyi büyük bir ihtiyaçla bekliyordu. Dilek, onun bu halinden ürküyordu. Sanki tanıdığı adamın yerine bir başkası geçmiş gibi hissediyordu. Bakışları kararıyor, kavga etmeye hazır bir adamdan daha fazlası ortaya çıkıyordu. Murat'ın sadece bu yönünü görmek ve hissetmek, Dilek'i korkutuyordu.
"Eh!"
Dikkati dağılarak elini ittiren bebeğe baktı. Saruhan, daha fazla yemek istemediğini elini iteleyerek belirtirken tabağın yanındaki peçeteyi eline alarak, ağzını sildi. "Aferin sana." Dediği sırada yere inmek için debelenen Saruhan'ı kucağından indirerek yanına bıraktı. Merakla kendisine baktığını gördüğünde gülümseyen genç kadın, başını çevirip Jibit'e baktı. Kendisine bakıyordu. Kaşları yukarı kalkan Dilek, 'ne var?' der gibi bakınca Jibit "Çok tuhaf gözüküyorsun, Dilek?" dedi. Dilek, gülümsedi. Evin içinde badi badi yürüyen Saruhan'a göz atarak arkasına yaslandı ve Jibit'e baktı. "Bana mı diyorsun?" diye sordu. "Asıl sen benden daha tuhaf gözüküyorsun." Dedi "Su saçlarının haline bir bak."
Jibit'in yüzünde gözle görülür bir şaşkınlık belirdi. Gözleri irice açılmış Dilek'e bakarken, birkaç gündür yapmadığı bir şeyi yaparak, gülümsedi. Ardından kıkırdamaya başladı. Dilek de ona eşlik ederken Saruhan'ın toto üstüne düşmesiyle başını çevirip ona baktı.
"Hedeon!" diyerek yerinden kalkmak isteyen kızı elini sallayarak durduran Dilek, Jibit'in kendisine bakmasıyla "Bırak kendisi kalksın." Dedi.
"Ama o daha bebek." Dedi Jibit.
Dilek "Yürüyebilen ve dişleri olan bir bebek üstelik. Ne olmuş? Kendi kendisine kalksın ki güveni yerine gelsin"
Jibit, sesini çıkarmadan Dilek'in sözlerini tartarken genç kadın dönerek Saruhan'a baktı. Tam da tahmin ettiği gibi ellerini yere koymuş, o küçük tatlı poposunu havaya dikmiş ayağa kalkmaya çalışıyordu. Dilek, sevgiyle gülümserken gidip onu kucaklayası geliyordu. Bir bebek bu kadar tatlı olamazdı. Jibit "Olamaz." Derken Dilek "Olacak." Diyerek başını salladı. Birkaç düşüşlü denemenin ardından ayağa kalkmayı başaran Saruhan, sanki kendisini izleyenlerin farkındaymış gibi yüzünü onlara dönerek içini çekti. Ardından ön dişlerini göstererek sırıttı. Dilek, dayanamadı. Yerinden ok gibi fırlayıp bebeği kucaklamak için harekete geçtiğinde Saruhan çığlık atarak arkasını döndü ve Dilek o birkaç adım atar atmaz onu tuttuğu gibi havaya kaldırdı.
"Seni şebek seni." Diyen genç kadın bebeğin gıdığını koklayarak öperken "Ya ben de istiyorum." Diye sızlandı Jibit. Yanına gelmiş, bluzunu çekiştiriyordu. Dilek, ona baktı. Saruhan'ı sımsıkı kucağında tutarken bir eliyle uzanıp kızın saçlarını okşadıktan sonra eğilerek onu öptü. "Hadi." Dedi "Gidip saçlarını yapalım. Sonra üzerimizi giyinip, dışarı çıkalım."
Jibit'in gözleri heyecanla parladığında "Gerçekten mi? Nereye gideceğiz, Dilek?" diye sordu.
"Dondurma yemeye." Dedi "Biz kızların şuan da ihtiyacı olan tek şey bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...