71

154 24 0
                                    

BÖLÜM 71

Zübeyde, ailesini uğurlarken bu sefer yanında Dilek ve Murat da vardı. Pek tabi çocuklar da. Havalanının kapısında durmuş, çocukların özellikle de Jibit’in, Zübeyde’nin babasını öpücüklere boğuşunu izliyorlardı. Murat, bir yandan gülüp bir yandan konuşsa da sesindeki gerginlik Meliha Hanım’ın genç bir kız gibi kıkırdamasına neden oldu. “Kendisinden yaşça büyük olsa da bir erkeği böyle öpmemesi konusunda, onunla konuşmalıyım.”
Meliha Hanım “İşin gerçekten çok zor, Murat. Şimdiden başarılar.” Dediğinde Murat “Çok sağ olun.” Diyerek başını salladı. Sonra kızı yakasından tuttuğu gibi kendisine çekti. “Hayatım boyunca bu kadar kıskanç hissetmemiştim kendimi, Jibit.” Dedi “Neden adamı ikide bir öpüp duruyorsun?”

Jibit, yüzünü saklayarak gülümserken Raif Bey “Kızı üzme.” Diyerek Murat’a takıldı. Sonra içini çekip elini uzattı. “En kısa zamanda sizi bizlere bekliyoruz.” Dedi. Murat, Peker’in; Elmas babaanneyi tekerlekli sandalyede içeri götürdüğünü görünce “İyi yolculuklar,” dedi Raif Bey’e. Adam, başını salladı. Dilek’e döndü. Kız bir buz dağı kadar soğuk ve kaskatıydı. Hala ne yapması gerektiğinden emin olamadığı için bir put gibi durmuş, gözlerinin içine bakıyordu. Raif Bey, onu anlayarak başını sallayıp omuzlarından kavradı. “Kendine dikkat et.” Dedi. Dilek, onların nikaha kalmalarını söylemek istese de dilini sanki bir şey ısırmışçasına hareket ettiremiyordu. Tutuk bir hareketle başını salladı. Kem küm, ederek belirli belirsiz bir şeyler söylemiş olsa da sonrasında izledikleri hayal meyaldi. Arabaya nasıl bindiğini, nasıl yola çıktıklarını hatırlamıyordu. Jibit, en arkada, Saruhan, bebek koltuğunda emniyet kemerine bağlı bir halde oturuyorken genç kız, kucağındaki ellerini çevirip avuç içlerine baktı. Nişan yüzüğü parlıyordu. Gözlerinin dolduğunu hissederek ellerini yumruk yaptı. Yol boyunca tek kelime edemedi.

Zübeyde ise daha duygusaldı. Arabayı kullanan Peker olmasaydı diye düşünüyordu içinden. Annesi giderken evdeki fazla eşyalarını da almıştı. Böylelikle İstanbul’dan taşınırken çok fazla bir şey getirmek zorunda kalmayacaktı. Gözünden akan yaşları elinin tersiyle silerken “evdeki eşyaları satacak bir yer bulmam lazım,” dedi.

Peker, sağa dönerken “Ne acelesi var?” diye sordu.

“Babamı duymadın galiba? Yazın geri kalanını orada geçirmemi istiyor. Kaldı ki tezim onaylanırsa zaten yeni dönemde orada olmam gerekecek.”

Peker “Onlar gittiği için mi bu kadar agresifsin yoksa buradan ayrılacağın için mi?”

Zübeyde ona şiş ve kızarmış gözlerle baktı. “Duygusuz musun Peker? Kafana aldığın darbenin şiddeti yeni yeni mi kendini gösteriyor? Her ikisi içinde üzülüyorum.” Dedi “Burada kaç senemi geçirdim ben.”

“Özledikçe gelirsin.” Diyen Peker “Kapimuz sağa her zaman açuk.” Dediğinde Zübeyde iç çekerek gülmeye başladı. Özleyeceği kesindi.

**
Onu burada tutabileceklerini düşünüyorlarsa, yanılıyorlardı. Sırf yaralandı ve de çok kan kaybetti diyerek gözetim altında duramazdı. Üstelik kalmasının nedenini bu olarak göstermiş olsalar bile. Kaya, her ne istiyorsa açıkça belirtmek zorundaydı. Hoş, Belemi bu konuda ne yapabilirdi emin değildi.

“Rahat dur.”

Habil, son yarım saattir kollarındaki bandajlarla uğraşıyordu. Kurşun yarasının pansumanı çok kolay ve hızlı olmuştu ancak diğer yarası için aynı şey söz konusu bile değildi. Resmen içini oyuyorlarmış gibi hissediyordu ve Habil elini biraz daha hızlandırmazsa eğer, ağrı eşiğini yükseltmek için onu ısırmayı planlıyordu.

“Bitir artık şunu.” Diye tısladı.

Habil “Deniyorum. Ondan fazla dikiş var burada, Belemi. Ne yapmamı bekliyorsun, canının yanmasını umursamadan çekip almamı mı?”

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin