BÖLÜM 76
Dışarıda edilen güzel bir kahvaltının ardından, bir alışveriş merkezine girmişlerdi. Vitrinleri göz alıcı bir şekilde süslenmiş olan mağazaları dolaşıp dururlarken Dilek, Jibit için en güzelini arıyordu. Şimdilerde genç kızların bedenlerini teşhir edecek kıyafetler ardı ardına piyasaya çıktığından Dilek bu tarz giysileri kızının giymesini istemiyordu. Bu hem yaşını olduğundan büyük gösteriyor hem de karşılaştıkları ilgiden dolayı kendilerini büyük hissetmelerine neden oluyordu. Alacakları her şey yaşına uygun olmalıydı. Bu kadar. Bir kolu Jibit’in omzundayken onunda bir kolu beline sarılmıştı. Birbirleriyle uzaktan yakından alakaları yoktu ama buna rağmen çok güzellerdi. Dilek, gözüne kestirdiği bir mağazadan içeri girmek için kızın omzunu sıktı. Derin bir nefes alıp mis gibi kokan mağazadan içeri adımlarını attıklarında, oldukça ilgili ve de şık giyinimli mağaza çalışanları tarafından karşılandılar. Jibit, biraz ürkse de Dilek’in verdiği güven sayesinde dimdik durmayı başardı. “Kızım için bir şeyler bakıyoruz.” Diyen Dilek kendilerine gülümsemekte olan çalışanlara başını sallarken “Öyle çok açık saçık, şatafatlı bir şeyler istemiyoruz ama.” Deyip peşlerinden yürümeye başladılar. Jibit’in omzundan elini çekerek onu serbest bıraktı. Onun ne istediğini, neyi beğendiğini göstermesini istiyordu. Bakışları kızın ışıl ışıl parlamakta olan çantaya baktığı tarafa yöneldiğinde “Oldukça güzel.” Dedi.
Jibit ona baktıktan sonra “Alabilir miyiz?” diye sordu.
Dilek, başını salladı. “Bu çantayı istiyoruz.” Dedikten sonra kızının çığlık atarak koşturduğu yere doğru yürüdü. Genç giyim için oldukça ideal bir yere gelmişlerdi anlaşılan. Özellikle Jibit ile ilgilenmekte olan genç çalışanların, kıza göstermiş oldukları ilgi, kızın öylesine hoşuna gitmişti ki Dilek bakışları üzerinde, durduğu yerden onları seyrediyordu. Birkaç tane kısa kot şort, üzerlerine uzun, kısa kollu tişört almışlardı. Tatlı mı tatlı elbiselerde bunlardan sadece birkaçıydı. Jibit, yanına gelip oturduğunda “Dolabımdaki her şeyi atacak mıyız?” diye sordu.
“Yo.” Dedi Dilek “Onları hala giyebilirsin. Ama eğer istemezsen ihtiyacı olanlara gönderebiliriz.” Derken önüne bırakılan kahveye bakarak kıza teşekkür etti. “Beğendin mi peki?” diye sordu.
Jibit “Çok beğendim.” Diyerek ona sımsıkı sarıldı. İçini çekip, yüzünü göğsüne gömdü. Dilek, onun sırtını okşarken dudaklarını saçlarına değdirerek “Karnın ağrıyor mu? İyi misin?” diye sordu.
Jibit “Uyuşuk hissediyorum kendimi.” Dediğinde Dilek kıkırdayarak saçlarını öptü. Bir süre sessizlik içerisinde oturdular. Dilek, kahvesini onunla paylaşırken Jibit “Bu çok acı, Dilek. Ağzımın içine toprak atılmış gibi.” Diye söylendi. Türk kahvesinin ağzında bıraktığı tadı beğenmemişti ama yine de Dilek’in onunla paylaştığı her şeyde olduğu gibi bunu da almadan duramadı. Ellerinde çantalarla mağazadan dışarı çıktıklarında, Dilek onu bir kozmetik mağazasına soktu. Oradan kendisine regl dönemlerinde lazım olacak pedleri aldılar. Dilek, her birini reyonun önünde, dizlerinin üzerine çökerek anlaması için Jibit’e anlattı. Derin bir nefes alan Jibit, anladığını belli edercesine başını salladığında “Bu olsun ya da olmasın, her neye ihtiyacın olursa bana söylemeni istiyorum. Çekinmeden tamam mı? Aramızda hiçbir şekilde sır olmamalı.” Diyen Dilek, Jibit’in yanaklarından öpmesiyle gülümseyerek ayağa kalktı. “Hadi gidelim,” dedi “İşimiz bittikten sonra Murat’ı arayacağımı söylemiştim. Öğlen yemeğini birlikte yeriz.”
Kasadaki işlerini bitirdikten sonra Murat’la Saruhan’ın gelmesini beklerken kendilerini, terası olan bir kafeden içeri atmışlardı. Soğuk içeceklerinin gelmesini beklerken, Jibit lavaboya gidip geleceğini söyleyerek yanından ayrılırken, Dilek ona göz kırparak bekleyeceğini söyledi. Bir şeyleri, özellikle de kendi başına halletmesi gereken şeyleri yapmasının hiçbir sakıncası yoktu. Bu iyiydi.
**
“Beni akşam alacağını sanıyordum,” Belemi kaldırımda yürürken bir yandan da pamuk şekerini yiyordu. Her yerini yapış yapış yapmıştı ama umurunda değildi. Afra’nın yanındaki doktor kontrolü iyi geçmişti. Bu da iyi hissetmesi için yeterli bir nedendi. Artık evine dönebilirdi. Kaya olmadan. Tek başına!
“Bazı sorunlar çıktı.” Dedi Kaya. Yanında yürüyor, görünüşü yüzünden yoldan geçen pek çok insan onlara bakıyordu. Belemi, gözlerini devirerek masmavi denize baktı. Kokusu fena değildi. “Deniz kokusundan hoşlanmıyorum.” Diye söylendi. Kaya bir an durup ona baktıktan sonra “Deniz, güzeldir.” Dedi. Belemi, cevap vermedi. Akşam neden gelmediğini öğrenmek için Kaya’yı konuşturduğunda, yorulduğunu fark ederek yürümekte olduğu kaldırımın kenarına oturup derin bir nefes aldı. “Zavallıcık.” Diyerek Jibit’in duygularıyla dalga geçtiğini belirtirken Kaya yanına oturarak ona baktı.
“Neden Dilek ile Murat’ın nikahına gelmiyorsun?”
Belemi gülümsedi. Tek kaşı havaya kalkarken dönüp Kaya’ya baktı. “Bu bir davet mi?” diye sordu. Kaya, ona bakmaya devam ederken Belemi iç geçirerek önüne döndü. “Bu eskisi gibi bana heyecan vermiyor. Aramızda olan bir şey var bu doğru ama aynı zamanda bu şey beni rahatsız ve de mutsuz hissettiriyor.”
Kaya “Bırakıyorsun?”
Belemi omuzlarını silkti. “Sen uğruna ölünecek bir adam olabilirsin Kaya ama ne yazık ki ben bunu yapamayacak kadar kendisine aşık olan bir kadınım. Söz konusu kendi mutluluğum olduğunda, arkama bakmadan çekip gidebilme kapasitesine sahibim. Kalamam, seninle burada yaşayamam. Beni sokmaya çalıştığın o kalıbın içine giremem, uymam.”
Kaya “Ben seni kalıba mı sokuyorum? Olmanı istediğim kişi zaten bu! Bundan daha başkası olmanı istemiyorum. Eğer sana böyle hissettiriyorsam…”
Belemi “Bunlar bir işe yaramıyor.” Dedi “Gördüklerim. Yaşadıklarım. Bunlar bahane değil ama ben diğerleri gibi değilim. Ne Ecel ne de Habil. Burada kalıp seninle yaşayamam. Bunu yapamam.”
Kaya sinirlerinin gerilmeye başladığını hissederek sordu. “Yapamaz mısın yoksa yapmaz mısın?”
Belemi cevap verirken düşünmedi bile. “Yapmam.”
Elindeki tahta çubuğu yanına bıraktıktan sonra ayağa kalktı. Kaya’ya baktı. Ona uzun bir süre sesini çıkarmadan baktı. En sonunda “Kendine iyi bak.” Dedi “Bundan daha iyisini hak ediyorsun.” Arkasını dönüp yürümeye başladı. Dönüp bakarsa, kendisine ilk defa ihanet edeceğini biliyordu. Bu yüzden bunu yapmadı. Kaya’yı gergin, sinirli bir halde orada bir başına bırakıp yoldan çevirmiş olduğu bir taksiye binip, oradan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...