Bölüm 8
Sabah evde yaşadığı gerginlik yetmiyormuş gibi bir de bunların gerginliğini yaşıyordu. Ne olduğundan haberi yoktu. Üstelik kendisine tuhaf bakıyorlardı. Bazen de düşmanlarıymış gibi. Dilek, insanları tanıdığını düşünürdü. Onca zaman barlarda çalışmış ve hemen hemen herkesle tanışmış olduğunu düşünmüştü. Ama yanılmıştı. Yanıldığını da bu insanlara bakarak anlamıştı. Geldiğinden beri suratları sirke satıyordu. Kaya, günlerdir böyleydi de Murat Bey'in neden böyle olduğunu ve arada kendisine neden üzerinde deney yapılması gereken bir hayvanmış gibi baktığını bilmiyordu. Bir de Sena vardı. Kız, başlı başına muammaydı Dilek için! Çok fazla muhabbetleri yoktu. Kızın, kendisiyle ilgilendiğini de düşünmüyordu ama bu kadar alaycı bakması da sinirlerini geriyordu yani! İçini çekerek, yanında oturmakta olan Jibit'e döndü. Onun alnına düşen bir tutam kıvırcık saçı avucunun içine hapsedip, okşayarak geriye doğru yatırdı. Bu saçların her birine renkli tokalar takmak çok güzel olurdu. "Neye gülüyorsun, Dilek?"
Tabi bir de bu kıza kendisinden büyüklere nasıl hitap edeceğini de öğretmesi gerekiyordu. Böyle daldığı zamanlarda, olmadık bir anda 'Dilek' demesi uyuz ediyordu bir yerde. Sabır dilenircesine içini çekerek, kızın gözlerine baktı. Çikolata kaplı fındık draje gibiydi gözleri. Sıcacık ve meraklı. "Saçlarına" dedi sonra. Kızın gözlerinin şaşkınlıkla açılması üzerine "Bir gün bu saçların hepsine rengarenk tokalar takmamız gerektiğini düşünüyordum. Çok yakışırlar" dedi.
Jibit, heyecanlandı. Ellerini birleştirip, hevesle Dilek'in gözlerine bakarken "Yakışır mı gerçekten? Ama Dilek benim saçlarım çok ki?" dedi. Elleriyle kızın kaşık gibi yüzünü sarıp, güldü. Burnunu burnuna sürterek "Eminim yakışır" dedi "Ayrıca saçlarının çok olması da önemli değil!"
Küçük kızın, kalbini kazanmıştı. Jibit, onu görür görmez benimsemişti. Ama şimdi... Dünyalar onun olmuştu. Keşke Jibit'in duygularını anlatabilecek bir kelime olsaydı ya da bir yöntem. On yaşındaki bir çocuğun, kız ya da erkek olsun hiç fark etmez, eksikliğini yaşadığı, mutluluğu hissettiği o anların anlamları anlatılabilseydi. Dilek, bunu öğrenmeyi çok isterdi. Gözleri dolarken dayanamayıp kızı kucakladı. "Acıktın mı?" diye sordu. Murat, onları bir köşeden sessiz sedasız izliyordu. Yüzündeki tebessümden de haberi yoktu. Jibit'in, Dilek'i elinden tutup çekiştirerek merdivenlerden çıkmalarını izledi. Sonra da dönüp Sena'ya baktı. Genç kız, kollarını göğsünde kavuşturmuş, gözünün içine bakıyordu. "Ne?" dedi Murat rahatsız olmuş bir halde "Biliyorum bu bakışı ben!"
Sena "İlgileniyorsun?"
Murat "Çocukların iyiliği için elbette ilgileniyorum." Derken sesi haddinden fazla yüksek çıktı.
Sena, dudaklarını büzüp güldü "Tabi,canım"
Murat, onu çok sevmesine rağmen şöyle ağzının ortasına bir tane vurabilmeyi istiyordu. "Ancak hayal aleminde" diyen Sena, genç adamı en sonunda güldürmeyi başarırken, oturduğu yerden kalkıp, yanına geldi. Kollarını genç adamın beline dolayıp, başını omzuna yaslarken "Seni seviyorum, Murat." Dedi. İçini çekmişti. Murat, kızın saçlarını okşadı. Henüz omuzlarındaydı ama gittikçe daha da uzayacağını bildiğinden saçıyla ilgili bir şey söylemedi. Kızın alnına bir öpücük bıraktı "Ne yazık ki ben de aynı duygular içerisindeyim" dedi onun yerine. Sena, bacağına vurup, geri kaçmaya yelteninde Murat onu kollarınıın arasına alarak, iyice sıktı. Bir süre sessizliği paylaştılar birlikte. Sabah olanları düşündüler. İkisi de bunun imkansız olduğunun farkındaydılar. Dilek gibi bir kızın hain olabilme düşüncesi nedense mantıklı gelmiyordu.
"O hain değil!" diyen Sena, söylediğiyle irkilirken "Bu kelimeden nefret ediyorum" diye tısladı. Murat, onun ne demek istediğini anladığında "Şş"dedi "Her şey geride kaldı. Düşünme. Üstelik sen haklısın. Dilek, öyle biri değil." Sena, başını sallarken içeriye Peker girmişti. Kaya, oturmaktan uyuşmuş bir tarafını yerinden kaldırdığında hem Murat hem de Sena oturuşlarını düzeltmiş, dikkatle Kaya'ya bakıyorlardı. Genç adam, Peker'in uzatmış olduğu zarfı aldı. Kaşlarını kaldırıp, zarfı aceleci bir tavırla yırtarken "Sağ ol, Peker" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...