2

510 50 4
                                    

Bölüm 2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 2

Yol boyunca süregelen sinirinden eser kalmamıştı. Yorulmuş, kendisini öylesine hırpalanmış hissediyordu ki... Her defasında bu kadar sinirlenmenin kendisine bir yararı olmadığını biliyor ama ne yaparsa yapsın önüne de geçemiyordu. O anda sanki bedenini başka biri ele geçiriyordu. İçeriden sadece bakmakla yetiniyor ve dudaklarından dökülen her bir kelimeyi hayret ederek dinliyordu. Elindeki anahtarları avucunun içine sıkıştırdığı sırada alnını da bezmiş bir ifadeyle kapıya yasladı. Şimdi ne yapacaktı? Bir işi, geçimini sağlayacak bir geliri yoktu. Kalmamıştı! Dudaklarını birbirine bastırıp alnını dayadığı yerden çekip ayakkabılarını çıkardı. Kuzeninin evde olmadığını anladığında kendisini biraz daha iyi hissederek yatak odasına gitti. Kapıyı arkasından kapatıp, yüz üzeri yatağına uzandığında yastığını kucaklayarak, bacaklarını kendisine doğru çekti. Tecrübeli insan arayan işverenlerin bu tecrübeyi edinmelerine izin vermeyişlerine katlanamıyordu. Gözünün kenarından bir damla yaş akarken bunun ağlamak istemesiyle bir ilgisi yoktu. Kesinlikle öylesineydi.

İçini çekerek yatağın içinde sol tarafına döndü. Yapmış olduğu konuşmalardan çok adamın kendisine karşı takınmış olduğu tavrı incelerken buluyordu kendisini. Sesinin tonu, bakışları, mıh gibi aklına kazınmıştı. Görüntüsü saatler öncesinde gördüğü gibi canlı ve tazeydi. Kızına nasıl dokunduğunu, nasıl sevgiyle baktığını görmüştü. Öyle bir adamın zaten güvenilir olmayan birine çocuklarını emanet etmek istemiyor oluşunu anlayabiliyordu ama yine de bu... Ona kızmasına, sayıp sövmesine engel olmuyordu. Hiçbir şey bilmediğini iddia ederek onu cevapsız bırakmıştı. Elini kolunu bağlamış, güvenini kırmıştı. Burnundan soluyarak öbür tarafına dönerken, en iyisinin uyumak olduğunu düşünüyordu. Aksi takdirde başı ağrıyacak ve bu işleri daha beter bir duruma sokacaktı. Zira Dilek'in şuan sağlam bir kafaya ihtiyacı vardı. Aksi takdirde hayatının iplerini elinden kaçırır ve bir daha da tutamazdı. Düşünceleri silikleşir, göz kapakları ağırlaşırken aklındaki tek düşünce yeni bir iş bakmaktı.

**

"Dur oğlum!"

Saruhan, uyandığından beri huzursuzdu. Bu yüzden Murat'ı ne bırakıyor ne de ona rahat bir nefes aldırıyordu. Çığlık atarak ağlamaya benzer sesler çıkarıyor, kendi kendisine bir şeyler mırıldanırken bir yandan da esneyip, uyumak istediğini belirtiyordu. "Bir anlasam dilinden" diyen Murat kucağında oğluyla salona girdiğinde Kaya'yı, Jibit'in yanında patates kızartmalarını mideye indirirken gördü. "Gelmişsin" deyip yanlarına doğru yürüdüğünde Kaya, başını kaldırıp yüzüne baktı. Sonra yeniden kaldığı yerden patatesleri mideye indirmeye devam etti "Görüşme nasıldı?" diye sordu. Başparmağına bulaşan tuzu emerken bakışları merakla Murat'a kaydı.

"Senin tabirinle bakıcı 'kadın' toy bir genç kız çıktı" diyen Murat, Kaya'nın kaşlarını çatması üzerine "Tecrübesiz ve çok konuşuyor" dediğinde Kaya uzanıp bir peçete aldı. Parmaklarını teker teker silerken "Hoşlanmamışsın" diye homurdandı. Bu duruma canı sıkılmıştı.

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin