BÖLÜM 53
Buraya neden geldiğini bilmiyordu. Aslında biliyordu ama kabullenmemek işine geliyordu. Bina, ilk geldiğinden daha iyi durumdaydı. Her kat işlevseldi ve etrafta koşturup duran insanlar vardı. Tuhaf insanlar... Kaya, adımlarını binanın yirmi üçüncü katında atmaktaydı. Çünkü kız, bu kattaydı. Yapımından sorumlu olduğu sistemi buradan yönetiyordu. Derin, öyle söylemişti... Derin bir nefes alarak etrafına bakındı. İstanbul, olabilecek en küçük ve karmaşık haliyle gözlerinin önündeydi. Bir süre kapının önünde zaman öldürüp, bekledi. Daha çok sakinleşmeyi bekliyordu. Çünkü kızı birkaç gündür görmüyordu. Birkaç gündür dediyse; bu topu topu iki ila üç gündü. Kaya, onun tarafından taciz edilmeye öyle çok alışmıştı ki şimdi birden ilgisinin çekilmesiyle boşluğa düştüğünü hissediyordu. Ya da bu da kızın oyunlarından biriydi. Bilmiyordu. Tek bildiği keklik gibi avlanmak üzere olduğuydu ve avcısının ayağına da kendisi gidiyordu. Seni salak!
Kapıya bir kere vurduktan sonra kolunu kavradı. Gel demesini beklemiyordu çünkü demeyeceğinin farkındaydı. İçeri girip kapıyı arkasından kapatırken etrafına bakındı. Görünürde yoktu. Peki, neredeydi?
Odanın ortasına gelene kadar kızın nerede olduğunu anlayamadı. Karşısına çıkıncaya dek.
"Yolunu mu kaybettin taş parçası?"
Başını çevirip kitaplığa yaslanmakta olan kadına baktı. Saçı başı dağılmış, gözlerinde uykusuz ve yorgun olduğunu gösteren ifadelerle ona bakmakta olan kadına baktı. Belemi, tek kelime dahi etmiyordu.
"Seni arıyordum aslında." Dedi Kaya "Neredesin?"
Kendi sorduğu sorunun aptallığına içinden yumruklar atarken kızın ne cevap vereceğini beklemeye koyuldu. Sanki onun bir şeyi oluyormuşta sahipleniyormuş gibi sormuştu.
"Buradayım. Tam karşında."
Kaya, ellerini ceplerine sokarak ona bakmayı sürdürdü "Onu demek istemiyorum." Dedi bunun üzerine "Tüm bir hafta boyunca nerelerdeydin?"
Belemi, gözlerini kısarak gülümsedikten sonra "Tatlım, başına darbe mi aldın? Çünkü sorduğun sorular çok yersiz. Tam iki günümü Mine denilen kadını parçalamakla geçirdim. Ertesi gün bir sonraki güne kadar uyudum ve kalkıp etrafa saçılmış olan ölü bedenleri toparladım. Şimdi de buradayım. Hatta beni toplantıda gördün. Yani?" diye sorduğunda sesindeki bir şeyler Kaya'nın içinde üzerine gitme isteği doğurdu.
"Tüm bunların farkındayım." Dedi Kaya da "Ama yine de eksik olan bir şeyler var."
Belemi, kaşlarını kaldırıp içini çekti "Ne gibi? bak ne gibi bir sorunun var bilmiyorum ama şimdi seninle uğraşamam! Bu işi bir an önce bitirip buradan gitmeyi istiyorum!" dedikten sonra kitaplığın rafını kendisine doğru çekerek, açılan kapıdan içeri girdi. Kaya da onu takip etti. İçeri girmiş olduğu oda, bir araştırma odasıydı. Duvarlarda, içeride yer alan masaların üzerinde pek çok proje vardı. Kaya, dikkatli baksa ne olduklarını anlardı ama şuan da tek dikkati, kendisinden kaçmaya çalışan kızı kıskıvrak yakalamak, onu kıvrandırmaktı.
"Bence sen benden kaçıyorsun?" dedi etrafına bakarken "Neden?"
Belemi, yerine oturmadan hemen önce ona baktı. Bakışları uyarı veriyordu. Hemen uzaklaş der gibiydi. Ama Kaya bunu yemedi. Kız ona saldıracaksa aynı şekilde karşılık verirdi, bunu biliyordu. Kavga anında kadınlara el kaldırmam gibi saçma bir kuralı yoktu. Ancak Belemi gözlerinin içine nasıl bakarsa baksın, saldırmayacağını biliyordu. Hem de o kadar iyi biliyordu ki.
Avuç içlerini masaya yaslamış olan kadın gözlerini kapatarak burnundan soludu. "Hadi diyelim ben senden kaçıyorum? Peki sen neden buradasın? Benimle sevişmeyi istemiyorsun. Ama buna rağmen etrafımdasın ve etrafında olmadığım için rahatsızlık duyduğunu gösteren ifadelerle karşımda dikiliyorsun. Sen söyle." Dedi çenesiyle onu işaret edip "Niye buradasın? Yoksa ilgim ilgini mi çekti? Teselli edilmeye mi ihtiyacın var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...