79 (FİNAL)

474 35 4
                                    

BÖLÜM 79 (FİNAL)

Daha önce bu kadar gerildiğini hatırlamıyordu. buradan giderken hissettiği o rahatlamanın tam aksini yaşıyordu üstelik. Dilek, korkuyordu. Burası çocukluğunun tamamının geçtiği yerdi. Acıyı tattığı, ağladığı, güldüğü, korktuğu ve yalnız kaldığı yer. Dişleri birbirine vuruyordu. Belki de Zübeyde’nin teklifini kabul etmemeliydi. Hah! Aklından ne geçiyordu ki? Yapmış olduğu duygu sömürüsüne resmen kanmıştı! Gözlerini kapatarak içini çekerken, omzunda hissetmiş olduğu elle başını çevirip Murat’a baktı. Onun endişeli aynı zamanda içini rahatlatan bakışlarını gördüğünde birazcık da olsa gülümsemeye çalışarak konuştu.

“Sorun yok.”

Göz ucuyla başını çevirip uyumakta olan çocuklarına baktı. Uçaktan indiklerinden beri ikisi de yarı uyur haldeydiler. Şimdiyse Trabzon’un temiz havasından nasipleniyorlardı. “Onlarda iyi.” Diyen Murat bir elini uzatarak kucağında duran eline uzandı. Sımsıkı tuttuktan sonra derin bir nefes alarak “Ha bu akan dereler denizlere dolacak. Söylesene güzelim sonumuz ne olacak.” Dediğinde Dilek “Hayır,” diye fısıldadı gülümseyerek “Gerçekten mi?”

Murat, omzunu silkerken Dilek başını iki yana salladı. “Ah duman kara duman sardı dört yanımızı. Ander kalsun sevdaluk oy alacak canumizi.” Dedikten sonra Murat’ın başını eğerek elinden öpmesiyle içini çekti. “Karadeniz sardı dört bir yanımızı.” Dedi.

“Aslında burada endişe etmesi gereken benim,” diyen Murat kızın kendisine tip tip bakmasıyla gülmeye başladı. “Kızlarının aklını çelip, koynuna alan benim ne de olsa.”

Dilek şaşkınlıkla irileşen gözlerle bakıyordu. “Sen… Ne?”

Murat, omzunu silkti ve bir anlığına da olsa direksiyonu bırakıp yanağını kaşıdı. “Sizinkilerin beni vurma olasılığı yüzde kaç?” diye sorduktan sonra eliyle direksiyonu kavradı. Dönüp kıza baktı. Dilek, düşüncelerinden ayrılmış, dikkatle onu izliyordu. ‘Güzel’ diye düşündü genç adam kızın aklını çelmeyi başarmıştı sonunda.

“Böyle bir şey olmayacak.” Dedi Dilek. Bunu söylediğine kendisi bile inanamıyordu. Murat gülene kadar da neler olduğunu idrak etmesi biraz zamanını aldı. Aç karnına sabahın kör bir vaktinden beri yollara düşmüşlerdi. Tam beş araba – ne gerekse- köye gidiyorlardı. İnsanların dikkatlerini çekmek için birebirdi. “Bize artık şu meşhur muhlamanızdan yaparsın herhalde?” diye soran Murat kızı çekiştirmeye başladığında Dilek “Ne? Ben mi yapacağım?” diye sordu.

Murat “Karadenizli olan ben değilim,” diyerek omuz silkti ardından “Mutfağınıza girecek kadar da delirmedim henüz.” Dediğinde Dilek yeniden suratını astı. “Mutfağınız” diye mırıldandı kendi kendine. Araklı da Trabzon’un pek çok ilçesi gibiydi. Şehir merkezi denizle iç içeydi ve uzaklaştıkça dev ağaçların sıra sıra dizildiği bir alana yayılıyordu. Murat, dikkatle etrafına bakarken bir yandan da gülümsüyordu. “Burada insanın hasta olması  imkansız, şunların güzelliğine bakar mısın?”

Dilek de o sırada ona katılıyordu. İçinde hissettiği tüm fırtınaya rağmen buranın eşsiz güzelliklerinin o da farkındaydı. Koltuğunda yan dönerek konuşmaya başladı. İşaret parmağıyla çam ağaçlarını ve çam fidanlarını işaret ederken “Burası Turup,” dedi “Şu küçük çam ağaçlarını görüyor musun? Burası Atatürk Orman Çiftliği olarak bilinir. Bir doğa harikasıdır.” Dedi. Camdan içeri dolan kokularla içini çekerken göz ucuyla yeniden çocuklara baktı. “Açlıktan ölmüş olmalılar” dedi Murat’a “İner inmez doyurmam lazım ikisini de.”

Murat’ın tek yaptığı gülümsemek oldu. Derin bir nefes alırken cep telefonu sabah kalktıklarından beri kırkıncı kez çalıyordu. Dilek, kaşlarını çatarak cep telefonuna uzandı. Arayanın Doruk olduğunu görünce “Neden hepsi arayıp duruyor?” diye sordu. Önce Poyraz sonra Rıza, Emre derken şimdi Doruk’un arıyor olması Dilek’i şüphelendiriyordu. “Kötü bir şey mi oldu?” diye sorarken Murat’ın kaşlarını havaya kaldırıp “Sanmıyorum.” Demesiyle gözlerini kıstı.

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin