BÖLÜM 28
Daha önce hiç bu şekilde kaldığını hatırlamıyordu. Az önce ne olmuştu öyle? Murat, kapanan kapının arkasından bakarken beyni sanki işlevini yerine getiremiyormuş gibiydi. Bütün bedeni ani bir çökme hissiyle baş başaydı. Yanı başında duran adamın ikide bir 'abi' deyip durmasına bile bir tepki veremezken, kucağındaki kızın kıpırdanması gerçek dünyaya dönmesine neden oldu. Yutkunarak Peker'e baktı. "Saruhan'ı odasına götür" dedikten sonra kendisi de sakin adımlarla peşinden ilerledi. Önceliği çocuklarıydı. Jibit'in odasına girip kızı yatağın üzerine bıraktıktan ayakkabılarını çıkardı. Üzerine örttüğü yorganla kızın açık bir yerinin kalmadığına kanaat getirdikten sonra hızla dışarı çıktı. Aklı şimdi yerine geliyordu. Dilek'in kuzeninin sergilediği tavır genç adamı sinirlendirmişti. O kim oluyordu ki? Ne sanıyordu kendisini? Dişlerini sıkarak koridorda yürürken peşinden gelen adama bakmadı. "Bu gece ben gelene kadar içeride kal!" dedi. Peker, başını sallayıp "Emredersin abi." Dediğinde Murat merdivenlerden şimşek hızıyla iniyordu. Şimdiye kadar hayatında böyle bir durumla karşılaşmamıştı. Her şeyi yoluna koydum derken, aptal bir kızın hayatını mahvetmesine de izin verecek değildi. Bu Dilek'in kuzeni olsa bile...
**
Dilek, bavulunu kapının kenarında bırakmıştı. Zübeyde ile tek kelime dahi etmiyordu. Ona hem kırgın hem de kızgındı. Yaptıklarından ve yaşadıklarından asla pişmanlık duymuyordu. Doğru olanı yapmıştı. Murat'ı sevdiği için onunla birlikte olmuştu. Ona güvendiği için. Ondan başkasının kendisine dokunduğunu hayal bile edemiyordu. Bu yüzden Zübeyde ne derse desin vazgeçmeyecekti. İstediği gibi kendisini şikayet edebilirdi,umurunda değildi artık. Bu zamana kadar kendi başına gelmişti. Kendi başına ayakları üzerinde durmuştu. Eğer Murat ile birlikte olduğu için yargılanacak, reddedilecek ise bu umurunda bile değildi. Yanan gözlerini sımsıkı yumarak yatağa uzandı. Kollarını kendisine sararken içeriden gelen sesle kaşları daha çok çatıldı. Zübeyde, kendisine sesleniyordu. Onunla konuşmayacaktı.
Odasının kapısı usulca açıldığı sırada Dilek ağlıyordu. Murat'ın o hali gözlerinin önünden bir türlü gitmek bilmiyordu. Şaşırmış, öylece peşlerinden bakakalmıştı. Bunu açıklayacak zamanı bile olmamıştı. Zübeyde, ona bir söz hakkı bile vermemiş, karga tulumba her şeyini toplayıp, beraberinde götürmüştü. "Dilek?"
"Beni yalnız bırakır mısın?" diye soludu. Ağlamaktan nefes alamıyordu. Burnu tıkanmış, göğsü hırıl hırıldı.
"Beni anlamak zorundasın, canım. Seni düşündüğüm için yapıyorum bunu." Dedi Zübeyde. Ses tonu gün içerisinde olduğundan daha yumuşaktı. Bir eli Dilek'in koluna değdiğinde genç kız "Dokunma bana." Diye tısladı "Onunla konuşmama fırsat bile vermedin ya!" diye bağırdı. Yattığı yerde doğrularak kuzenine baktı. "Sanki kötü bir şey yapmışım gibi beni çekiştire çekiştire buraya getirdin! Bana nasıl baktığını görmedin mi?" diye sorarken Zübeyde'nin de gözleri dolmuştu "Ben sadece seni korumak istiyorum."
"Bu şekilde mi? Böyle mi Zübeyde? En azından onunla konuşmama izin vermeliydin. Bu şekilde ayrıldığım için ne kadar üzülmüştür, biliyor musun?" diye sorduğunda burnunu çekerek gözlerini ovaladı. "Beni yalnız bırakır mısın lütfen." Dedi "Dinlenmek istiyorum."
Zübeyde, uzanıp yanağından öptü. Dilek, sesini çıkarmadan oturduğu yerde kaykılarak yatağa uzandı. Örtünün boşta olan kısmını üzerine çekip, derin nefesler alırken ağrıyan şakaklarını parmak uçlarıyla ovalamaya başladı. Çok değil birkaç dakika sonra da uyuyakaldı.
**
Zübeyde, kendisini toparlayabilmek için mutfakta sigara içerken Dilek'in üzerine çok gidip gitmediğini düşünüyordu. Ama doğru yaptın diyen tarafı da bir yanına ağır geliyordu. O adamları görmüştü. Sahip olduklarını. Dilek'i sevebilir, ondan hoşlanadabilirdi ama onunla bir geleceği paylaşmak istediğinden emin değildi. Öyle adamların bir gelecekleri olur muydu bilmiyordu. Sigaranın dumanını ağır ağır üflerken kapının vurulmasıyla yerinde sıçradı. Elindeki sigarayı balkonun kenarındaki küllüğün içine bastırıp, içeri girdiğinde kaşları çatılmıştı. Başını çevirip duvardaki saate baktı. Gecenin on biri... Demek bu saatte gelecek kadar gözünü karartmıştı öyle mi? Derin bir nefes alarak kapıyı açmaya gittiğinde göz ucuyla Dilek'in odasına baktı. Işığını yaktığını fark ettiğinde daha da sinirlendi ve hiddetiyle kapıyı ortadan ikiye ayırmak üzere olan adama kapıyı açtı. "Ne oluyor?" diye sordu "Gecenin bu saatinde ne yaptığını sanıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...