9

406 40 1
                                    

BÖLÜM 9

Önünde duran boş sayfaya bir şeyler karalıyordu. Kendince önemli olan şeyleri... Buraya taşındığı günden beri, keyfi yerindeydi. Çocukları seviyordu ve onlara sandığından fazla alışmıştı. Ama yine de aklını kurcalayan, sürekli sorular halinde dolaşmasına neden olan bir şey vardı. Jibit... Neden okula gitmiyordu?

Kalemin tepesini dişlerken tam da bunu düşünüyordu. İçi içini yiyordu. Bunun konusunu Murat Bey'e açmak konusunda istekli olsa da adamın ne tepki vereceğini bilmediğinden, geri adım atmak zorunda kalıyordu. Bu... Çok canını sıkıyordu. Oturmakta olduğu tabureden aşağı atlayıp, derin bir nefes aldı. Kağıda yazdıklarını aldırmak için, yürümeye başladı. Sokak kapısını açıp, verandaya adımını attığı anda, daha birkaç gün öncesine kadar gözüne korkutucu gözüken adamlar, şimdi kendisinden kaçar olmuştu. Dilek, yüzünde şeytani bir gülümsemeyle onlara doğru ilerledi. İçlerinde en çok Peker'i seviyordu. Zavallı adam ne derse yapıyor, sinir bile olmuş olsa sesini çıkarmıyordu. Elindeki kağıdı uzattı. Peker, bakmadan ceketinin cebine koyup Dilek'e "Hemen mi alınması gerekiyor?" diye sorduğunda genç kız "Akşama kadar alınmış olurlarsa çok sevinirim" diye cevapladı. Adamın gözlerinden belli bir yorgunluk işareti geçti. Dilek, gülümsedi ve arkasını dönerek eve doğru yürümeye başladı. Havalar tam olarak ısınmamıştı ama içi için aynı şeyi söylemek, söz konusu dahi değildi.

Kapıyı kapatıp içeri girdi. Jibit, elindeki boyama kitabıyla üzerine doğru koşuyordu. Fırlatıyordu da olabilir... Kızı, kollarının altından yakalayarak durdurup gözlerinin içine baktı "Bitirdin mi?" diye sordu. On yaşındaki bir kızı neyle oyalayabilirdi ki? İçinden dudaklarını büzüp, kaşlarını çatarken Jibit "Dilek, ben çok sıkılıyorum" dedi "Bunlar çabuk bitiyor."

"Biliyorum, canım ama baban da dışarı çıkmamıza izin vermiyor. Hem Saruhan da var biliyorsun?" diyen genç kız, Jibit'i kollarının arasına alıp, sarıldı. Bir eliyle saçlarını okşamaya başladığında diğeriyle de pat pat sırtına vuruyordu. "Ben bu akşam babanla konuşurum, tamam mı?" diye sordu. Jibit, geri çekilip yüzüne baktı. Kıkırdadı. "Tamam. Ama Murat benim babam değil" dedi yeniden gülerken "Birbirimize hiç benzemiyoruz!"

Dilek de güldü. Kızın sesindeki ton içini gıcıklıyordu. Burnunu tutarak sıktığında "Çok bilmiş" diye mırıldandı "Hadi gidip Saruhan'a bakalım."

Merdivenlerden çıkmaya başladıklarında Jibit "Bence oyun evini yıkmıştır." Diyordu. Dilek ise bunun olmamış olması için dualar ediyordu. Ama nedense o küçük tatlı canavara inanası gelmiyordu. Hem de hiç.

**

Akşam yemeğinden hemen önce gelmişlerdi. Ev iki haftadır aşina oldukları kokularla kokuyordu yine. Ve eve gelen her iki adamın da bundan şikayet eden bir halleri yoktu. Jibit, elindeki kumandayı koltuğun üzerine fırlattıktan sonra, koşarak Murat'a atıldı. Onu yanaklarından öptüğünde "Hoş geldin, Murat" dedi. Sesi cıvıl cıvıldı. "Hoş buldum, güzelim. Günün nasıldı bakalım?" Onun çenesini sıkıp, okşarken bakışlarıyla da gözlerini tarıyordu. "Murat, ben evde çok sıkılıyorum. Serap'lara gitmek istemiyorum artık."

"Ne yazık ki dışarısı şuan için güvenli değil, güzelim. Yanında ben yokken dışarı çıkamazsın"

Jibit, ona gür kirpiklerinin altından küskün gözlerle baktı "Ama Murat dışarı çıkmazsam nasıl daha iyi konuşabilirim? Hem arkadaşım da yok! Cesur ve Safira çok küçükler. Sürekli bağırıyorlar. Sıkılıyorum!" Murat, onu anlıyordu. Dinliyordu ama gözünden sakınıyorken, onu bile bile tehlikeye atamazdı. "Biliyorum canım" dedi şakağından usulca öperken "Ama inan şu işlerimi bir yoluna koyayım, söz seninle istediğin kadar dışarıda vakit geçireceğiz."

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin