Bölüm 29
Öyle rahatsızdı ki. Sabahı zor etmişti. Tepesinde dikilip duran, ikide bir her hareketini kontrol eden adama karşı katıksız bir kin güdüyordu. Ne telefonu ne de evinin anahtarlarına sahipti. O adamın kuzeniyle sabaha kadar ne yaptığını düşünmek dahi istemiyordu. Salonun ortasında oradan oraya yürürken "Yeter!" diye bağırdı Kaya en sonunda. Çocukların uyanması an meselesiydi ve saatlerdir yarım yamalak bir uykuyla ayakta duruyordu. İkide bir sinir krizi geçiren bu ruh hastasını öldürmemek için neredeyse kendisiyle savaşıyordu. "Otur şuraya!" diye bağırdığında kızın kendisine bakmasıyla kaşlarını çatmaya devam etti. Kadınların geneli yumuşak başlı olmaz mıydı? Eğer bu doğru değilse şuan karşısındaki kadın her şeyiyle bu tezi çürütüyordu. Kaya, sabırlı bir adam değildi. Sessizlik içerisinde işlerini halleden, sakinliği seven bir adamdı. Gürültü çıkaran, sürekli bağırıp çağıran insanlar ona göre değildi. Elbette kızı kendisine göre değerlendirmiyordu ama bu hali de ağzının ortasına vurmak istemesine yol açıyordu. "Otur dedim!" diye tekrarladı "Saçma sapan hareketlerde bulunup benim canımı sıkma artık!"
Zübeyde "Evime gitmek istiyorum!" dediğinde Kaya "Gideceksin!" dedi "Ama izin verildiği zaman."
Kız derin nefesler alarak arkasındaki koltuğa otururken önündeki sehpanın üzerinde durmakta olan bebefondan gelen ağlama sesiyle Kaya'ya baktı. Genç adam, gözlerini ovalayıp ayağa kalktığında "İşte başlıyoruz." Dedi. Zübeyde, onun peşinden ayağa kalktı. Birlikte merdivenleri çıkarken aslında hala öfkeli olmasına rağmen sesini çıkarmadan, bebeğin odasına doğru yürümeye devam etti. Kaya, bebeğin odasına girdiğinde Zübeyde iç geçirerek peşinden ilerledi. Genç adam, Saruhan'ın alnını okşarken Zübeyde omzunun üzerinden aşağı bakarak çocukla göz göze geldi. "Terlemiş." Diye homurdandı. Kaya, eliyle Saruhan'ın dolabını işaret etti. Kız, çocuğun dolabından birkaç parça kıyafet aldıktan sonra koridordan gelen kız sesiyle yerinde sıçradı.
"Murat, neredesin?"
Jibit, uyanmıştı.
Kaya, ofladı. Kızın sesi aksiydi. "Buyurun cenaze namazına." Deyip Saruhan ile kızı baş başa bıraktığı sırada Zübeyde onun arkasından bakmış sonra dönüp kıpırdanmakta olan bebeğe gülümseyip "Selam, bok torbası!" dedi.
**
Cinnet geçirecekti. Gerçekten. Bu kızı işe alması için Murat'a baskı yaptığı güne içinden küfrediyordu. Dilek'in yanında ruh hastası kuzenini de getireceğini hiç hesaba katmamıştı. Üstelik kız o kadar itici ve dik başlıydı ki Kaya cidden kıza dalmak istiyordu. Konuşulmuyor, ne söylemek istediğini bir türlü anlatamıyordu. Kızdaki geçmek bilmeyen öfke, Jibit'in huysuzluğu ile birleşmişti. İkisi de bağırıp çağırıyor, onları bir köşeden seyretmekte olan Saruhan ise gülümseyerek şebeklik yapıyordu. Jibit "Murat neden gitti?" diye sorup dururken Zübeyde "Ara şunları!" diyerek tepesinde dikiliyorlardı. Kaya, ya sabır çekti. Zübeyde'ye laf anlatamıyordu ama Jibit'e de ne diyeceğini bilmiyordu. Derin bir nefes alırken kızın ellerinden tutarak kendisine çekti. Kucağına oturttuğu kızın gözlerinin içine bakmadan önce "Otur şuraya, ruh hastası!" diye homurdandı. Zübeyde, sinirle gözlerini kısmaya devam etse de Kaya'nın tehlike arz eden bakışlarına dayanamayıp, kendisine söylenileni yaptı. Kaya da bu sırada sık nefesler alıp veriyordu.
"Seni dinliyorum." Diyen Jibit elleriyle yanaklarına dokunurken genç adam "İşi çıktı." Dedi "Dilek, biraz rahatsızlanınca gitmek zorunda kaldı"
Kız, Kaya'nın gözlerinin içine,yaşına göre oldukça ciddi bir bakışla bakıyordu. Genç adam, onu öpmek istedi. Ama yapmadı. Sessizce Jibit'in konuşmasını bekledi. Küçük kız oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandıktan sonra "Onun yüzünden mi?" diye sordu. Yanağındaki ellerinden birini aşağı indirerek, işaret parmağı ile Zübeyde'yi gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...