78

186 26 2
                                    

BÖLÜM 78

Nikah sonrasında gelen herkesle birlikte bir kutlama yemeği yenmişti. Eve döndüklerinde yorgun olmalarına rağmen yüzlerinde tatlı bir tebessüm vardı. Sanki her şey sona ermiş, tüm sorunlar yok olmuş gibiydi. Bir tutam mutluluğun bu kadar güzel hissettirmesi çok tuhaftı. Dilek, elindeki çiçeği koltuğun üzerine bırakırken Murat da ceketini çıkarmakla meşguldü. Dilek, ona bakarak gülmeye başladığında Murat gözlerini kıstı ce hareketlerini keserek ona bakmaya başladı. “Ne?” diye sordu. Gömleğinin eteklerini çekiştirerek pantolonunun içinden çıkardı. Dilek “Kendimi kuş gibi hafif hissediyorum.” Dedi “Bu çok tuhaf.”

Murat, ona bakarak başını iki yana sallarken kızın aniden üzerine doğru koşmasıyla bir adım geriledi. Dilek, boynuna atladığında onu tuttu ve sımsıkı kucakladı. “Basit bir imzanın bana kendimi bu kadar güzel ve muhteşem hissettireceğini düşünmemiştim.” Diye mırıldandı. Dilek, dudaklarını genç adamın boynuna değdirerek iç çekti. Ardından onun üzerine tırmandı. Murat, kızın bu çıkışı karşısında keyifle gülerken onu tutup, kucağına aldı. Elbisesinin kısa ve de geniş olması işine gelmişti doğrusu. Elleri kızın narin teninin üzerinde kayarak kalçalarını bulduğunda iç geçirerek gözlerinin içine baktı.

“Kırk yıl düşünsem evleneceğimi düşünmezdim.” Dedi gülümseyerek.

Dilek, onu yanağından öperken “Seni seviyorum.” Dedi.

“Seni seviyorum.” Dudakları tatlı bir temasla birbirlerini buldu. Murat, yürümeye başladı. Üst kata çıkan merdivenlere doğru ilerlerken “Aklımda bulunsun.” Diye mırıldandı kızın teninin üzerinde “Yatak odasını bir dahaki sefere alt kata taşıyacağım.”

Dilek, gömleğinin düğmelerini açarken homurdandı. “Kesinlikle, öyle yapacağım.”

**

Burası çok büyüktü. Düşünüldüğünde şehir içinde başka bir şehir gibi duruyordu. kaya, bu yeri seviyordu. Şehrin gürültüsünden uzak, sessiz, sakin ve huzurlu bir yerdi. Limon ve gül ağaçlarının tatlı kokuları zihnindeki tüm kötü düşünceleri bertaraf ediyordu. Bugün Murat ile Dilek evlenmişti. İkisinin mutluluğuna şahit olmak onun için paha biçilemez bir durumdu. Derin bir nefes alırken arkasına yaslandı. Sessizlik ve içinde bulunduğu durum şu an ihtiyacı olan tek şeydi.

“Selam.”

Tabi bu kadar kalabalık bir ailenin yaşadığı yerde tek başına kalacağını ummak ancak aptallara göreydi. Başını çevirerek karşısındaki şezlonga oturan adama baktı. Gün içerisindeki kıyafetlerinden kurtulmuştu. Doruk Pehlivan, kazık kadar adam dahi olsa, şu haliyle hiç büyümeyen bir çocuk gibi görünüyordu. Kaya, gülümseyerek başını çevirdi. “Neden bu saatte ayaktasın sen?” diye sordu.

“Behrem biraz huysuz.” Dedi Doruk “Geceleri uyutmak zor oluyor.”

Behrem… Bazen bu adamın -çocuğun- iki tane bebeği olduğuna inanası gelmiyordu. İkisi de öyle güzel ve de tatlılardı ki… Doruk’un bir zamanlar  -çok değil- onlara tek başına baktığını bilmek yüreğini burkuyordu. İyi iş çıkarmıştı gerçi. Hiç şikayet etmeden, hayatının en pis döneminde harikalar yaratmıştı.

“İyi misin ağabey?” diye sormasıyla düşüncelerinden sıyrılarak ona baktı. Başını salladı. Doruk’un, Belemi’nin kuzeni olması şu anda hissettiklerini kolaylaştırmıyordu.

“Gitti.” Diyen Doruk suratını buruşturup “Bilmek istersin belki diye düşündüm.” Deyince Kaya ona sırıtarak baktı. “Sen neden üzülüyorsun?” diye sordu.

Doruk “Belemi’nin sıra dışı bir kadın olduğunun farkındayım ama ne bileyim… İkinizin bir hayatı paylaşacağınıza inandım sanırım. Onun gitmesine izin vermemeliydin ağabey.” Dediğinde Kaya “Durmak istemiyordu.” Dedi.

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin