BÖLÜM 24
"Orada dur!"
Dilek, kan ter içinde kalmış bir vaziyette yere eğilmiş, kırılan vazonun parçalarını topluyor diğer yandan ise kendisine yardım etmek istediğini ısrarla belirten kızı, yerinde tutmaya çalışıyordu. Bazen Jibit'in yaşından büyük davrandığını düşünüyordu. Başını iki yana sallarken "İlk kural Jibit; evin içinde top oynamak yasak! Bu hem senin için hem de Saruhan için çok tehlikeli. Allah korusun ya bir yeriniz kesilseydi?" diye söyleniyordu. Başını çevirip kızın durduğu yere baktı. Jibit, kaşlarını çatmış bir halde kendisine somurtuyordu. "Ne?" diye sordu Dilek "Hiç öyle bakma."
Jibit, Dilek'in söylediklerini es geçerek parmak uçlarında yürümeye başladı. Dilek'in yanına gelerek yere çöktü ve "Cam kırıkları bize bir zarar veremez." Dedi. Eline almış olduğu kırık bir parçaya bakıp "Ben televizyon seyredeceğim." Diyerek ayağa kalktı. Dilek, omzunun üzerinden ona bakarken düşündüklerinde haklı olduğunu bir kez daha anladı. Bu kız kesinlikle göründüğünden fazlasıydı.
Bir saat sonra nihayet salonu toparlamayı bitirdiğinde kendisini geniş kanepelerden birine bırakmıştı. Kolları ağrıyor, bacakları çömelmekten ötürü sızlıyordu. Jibit, televizyon izlemeyi bırakmış boyama kitabında bir şeyler karalıyordu. Genç kız, dayanamadı. Sürünerek kızın yanına gidip başıyla omzunu dürttü. "Küs müyüz?" diye sordu. Jibit, kaşlarını çatmış önündeki kitaba bakarken "Bilmem." Dedi. Küçücük omuz başları hareket etmiş, Dilek'i gülümsetmişti. Kızın kollarından öpüp, ısıran Dilek onun kendisine bakmasıyla "Barışalım ne olur." Dedi. Jibit'in güzel gözleri buğulandı. Bakışlarında mağrur bir ifade vardı. Sonra usulca başını sallayıp, içini çekti. Dilek, onu çekiştirip kucağına oturttuğunda Jibit sesini çıkarmadan ona sarıldı. Dilek, şakağına, saçlarının üzerine öpücüklerini bırakırken gözlerini kapattı. Çocuk olabilirdi ama bazı şeyleri anlayabiliyordu.
**
"Seni neden buraya getirdiğimi eminim merak ediyorsundur?"
Karşısındaki kuş ağız açıldı, dışarı tükmükler saçarak konuşmaya çalıştı. Murat, içini çekerek gülümsedi. "Sende haklısın. Bunu senden saklamam imkansızdı. Bu kadar geç kaldığım için kızma, lütfen." Dediğinde oğlunun çığlık atmasıyla başını iki yana salladı. "Oğlum sen ne zaman konuşmaya başlayacaksın? Dişlerin çıkıyor, yürüyedebiliyorsun öyle böyle, ben nasıl beni onayladığını anlayacağım şimdi?" diye sorarken küçücük bebekle, kocaman insanmış gibi konuşuyor olduğunu fark edip, düştüğü duruma kahkaha attı.
"Görüyorsun ya? Mahvetti beni." Dedi ellerini iki yana açıp. Sonra parktaki banklardan birine oturdu. Bebek arabası da hemen yanında, oğlunu kendisine doğru çekiştiriyordu. Korumaları, parkın etrafını sarmış her hareketi dikkatle seyrederken Murat gerinerek temiz havayı içine çekti. "Şimdi nereden başlasam bilemiyorum?" dedi burnunun yanını kaşırken "Ama bilmeni istiyorum ki niyetim ciddi."
"Babba!"
"Evet, oğlum aynen öyle. Dilek'in nasıl akla zarar olduğunu az çok fark etmişsindir zaten." Deyip duraksadı. Oğluna bakıp "Ne diyorum ben ya?" diye söylendi ancak Saruhan'ın verdiği tepkiler hoşuna gidince kaldığı yerden konuşmaya devam etti. "İşte benim de aklımı çaldı. Sonra da kalbimi. Tabi o bunu henüz bilmiyor. Niyetim seni dadından ayırmak değil." Oğlu susmuş, gözlerinin içine sanki anlıyorum der gibi bakınca "Bakma bana öyle dik dik." Dedi "O beni ayarttı."
"Yuh!"
Kaya'nın sesiyle yerinden sıçradığında kıpkırmızı oldu, Murat. Dişlerini sıkarak arkadaşına döndüğünde Kaya'nın yüzündeki keyifli ifade daha da sinirini bozdu. "Kaya?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 ÜSTÜ 1 AŞK
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk, Ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." Dostoyevski/ Suç ve Ceza *** Murat Albayrak'ın tek istediği arkasını döndüğünde çocuklarının güvende olduğunu bilmekti. Böylece hayatlarını tehdit eden kişiyi bulabilecek...