7

327 41 0
                                    

Bölüm 7

Genç kız, sabahı zor etmişti. Akşam olanlardan sonra uyku bir türlü gelmek bilmemiş, soluğu salondaki ikili koltukta uzanmakta almıştı. Şimdiyse içini derin sıkıntılar sarmıştı. Murat Albayrak ile aynı evde yaşama fikri korkutuyordu. Nasıl bir dünyaya ait olduğunu az çok anlamıştı. Üstelik kuzenini de bırakamazdı ki! Hem duysa kesin kavga çıkarırdı. Teyzesini saymıyordu bile. İçini çekerek gözlerini kapattı. Kendisini daha önce hiç olmadığı kadar yorgun hissediyordu. Gözlerini açtı. Zübeyde'ye olanları anlatmak için ayağa kalktı. Güzel bir kahvaltı kuzeninin sinirlenmemesi için yeterli bir sebepti.

~~

Küçük bir valiz hazırlamıştı kendisine bir de diz üstü bilgisayarının bulunduğu çantasını almıştı yanına. Kapının hemen yanında, duvarın dibinde duruyorlardı. Dilek,çatılmış kaşlarla onlara bakmaya devam ederken arkasındaki odanın kapısı gürültüyle açıldı. Zübeyde, esneyerek dışarı çıkıyordu. Saçları birbirine karışmış, ağzı bir karış açılıvermişti.Dilek, gülümsedi. Kuzeni bazen olduğundan farklı davranabiliyordu. "Günaydın." Onun kendisine dik dik bakmasıyla gözlerini kırpıyorken gülümsemeye çalıştı. "Sana da günaydın,Zübüb!" dedi. Kuzeninin meraklı bakışları kısıldı. "Neler oluyor?" dedi. Dilek, gergin bir kıkırtıyla ona bakmayı sürdürünce, kuzeninin bakışları kendisinden kayarak hazırlamış olduğu valize kaydı. Kaşları havaya kalktı ve kendisini bir kaşık suda boğacakmış gibi bakarak sordu. "Nereye gidiyorsun?"

"Konuşmamız gerek" dedi Dilek. Ardından kuzenine elini, yüzünü yıkamasını söyleyip mutfağa girdi. Çok değil üç beş dakika içerisinde masadaki yerini almıştı bile. Sabırsız bir halde bacağını sallarken bir yandan da açıklama yapmasını bekliyordu. "Seni dinliyorum, Dilek. Neler oluyor?"

Genç kız, battı balık yan gider hesabı olanları dur durak bilmeden anlattı. Kuzeninin gözlerinden bakışlarını özellikle kaçırmıyordu ki korktuğunu düşünmesin. "Lütfen, teyzeme söyleme" dediğinde Zübeyde "Bu delilik. Bu işe sen onlarla aynı evde kalasın diye girmedin ki?" diye kızarken Dilek "Biliyorum. Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama yol çok sorun oluyor, kuzen. Gidip gelmesi nereden baksan iki saatimi alıyor"

"O zaman gitme!" dedi Zübeyde "Allah aşkına istanbul da başka iş mi yok sana?"

"Şuan için yok. Görmüyor musun? Aylarca normal bir iş baktığımı sen de iyi biliyorsun. Bulabilmiş olsaydım zaten şimdi bu durumda da kalmamış olacaktım" diyen genç kız, kuzeninin düşünceli haline bakarak iç geçirdi "Ben iyi olacağım"

Zübeyde, evde ikisinden başka kimsenin olmadığı halde sessizleşerek konuştu "Senin iyi olacağına nedense inanamıyorum. Kendi ağzınla söyledin ya! Bir ordu dolusu adam var evin etrafında diye? Ya sana bir şeyler yaparlarsa? Ya Murat denen o adam yaparsa? Nereden biliyorsun güvenilir olduklarını?"

Dilek, omuz silkti "Bilmiyorum. Tek bildiğim bu işe ihtiyacım olduğu."

"Annem, öğrenirse ikimizi de keser." Dilek, bunun da farkındaydı. Teyzesi, eniştesi ve hatta babaannesi... Düşündükçe karnındaki ağrılara bir yenisi daha ekleniyordu. Kaşlarını istemeden de olsa çatarken gitmek zorunda olduğunu biliyordu. Ilıyan çayından bir yudum aldı. Ağzının tadı bozulunca ayağa kalkıp, çayını tazeledi. O sırada da Zübeyde hem onu izliyor hem de düşünüyordu. Buna izin vermeli miydi? Dilek, kendisine döndüğünde derin bir nefes aldı. Başını iki yana salladığında "Dikkatli olacaksın" dedi. Konuşmasına devam ederken Dilek'in yanına gelip, boynuna sarılmasını, yüzüne sulu öpücükler bırakmasını umursamadı. Onun durmayacağını anladığındaysa etini sıkıştırıp, çekti. Dilek, canı yanarak geri çekilirken Zübeyde işaret parmağını yüzüne doğru salladı. "Uyarıyorum Dilek! Eğer yanlış bir şey olduğunu sezersem, o adamı alnının çatısından vururum ona göre!" diye uyardı.

**

Murat, bu sabahki kahvaltıyı kendisi hazırlamıştı. Kaya, dünün stresini yaşadığında buna takılmamış, suratsız bir halde sofraya oturarak yemeğini yemişti. Jibit, Murat'ın yanından bir an olsun ayrılmazken, Dilek'in ne zaman geleceğini soruyor, hareketleriyle Murat'ı yormakta olan Saruhan'ı daha da huzursuz ediyordu. "Güzelim, bir dur. Gelecek dedim işte! Trafiğe takılmıştır, nereden bileyim ben?" diyen Murat kızın gelip gelmeyeceğinden emin değildi. Burada yaşamasını istemekle ne kadar doğru yapmıştı bilmiyordu. Başını çevirip, oğluna baktı. Kaşlarını çatmış, gözlerinin içine bakıyordu. "Vallahi gelecek, oğlum" dedi gülerek. Çocuklar bile bu kadar onu benimsemişken gelmemezlik yapmaz diye düşünüyordu. Jibit'i iteleyip, masaya doğru yürürken zilin çalmasıyla küçük kız fırladı. "Bekle!" deyip yerinden kalkan Kaya, Murat'ın "Sakin!" demesine aldırış etmeden kapıyı açan kızın peşinde durdu. Sena, tek kaşı havada önce kendisine ardından da gülümseyerek Jibit'e bakmıştı. "Selam, güzellik. Nasılsın?"

"Dilek hala gelmedi, Sena?" dedi Jibit. Dudaklarını aşağı doğru sarkıtmıştı. Sena, gülümsedi. Onun saçlarını okşayıp, içeri girdikten sonra kapıyı kapattı ve "Kahvaltını yaptın mı?" diye sordu.

Jibit, başını iki yana sallayınca "Önce kahvaltı. Yallah!" diye bağırdı. Ellerini birbirine vurup bir Murat'a bir de Kaya'ya baktı. "Bakıcı kızı hanginiz kaçırdınız?" diye sordu imayla. Adamların ikisinden de ses çıkmayınca "Her neyse" dedi "Çok da önemli değil." Kaya'nın, Murat'a gergin bir ifadeyle baktığını gördüğünde "Sanırım şu Trabzon meselesini merak ediyorsunuz?" diye sordu.

Kaya "Sabredemedin değil mi abi?" diye kızarken Sena "Ne yapsaydı? Durup beklese miydi? Hem ben de onunla gitmiştim, hatırlarsan?"

Kaya "İşime yarayacak bir şey olmadığı müddetçe sen ve Trabzon hatıralarınız umurumda değil!"

Sena "Özel gününde falan mısın? Ne bu hassasiyet? Asabiyet? Otur şuraya!" diyerek başıyla karşısındaki koltuğu işaret etti. Murat da yanlarına gelip oturdu. Sena, elindeki dosyaları önündeki sehpanın üzerine açarken, o günkü saldırıda bulunanları, öldürülen ve kazara ölenlerin isimlerini söyledi."

Kaya "Belki birileri intikam istiyordur?"

"Ne için? Saldırıda kazara ölmüşse bunun ne gibi bir intikamı olabilir ki? Bulunduğumuz yer zaten saldırıya açık bir bölgeydi. Yani o insanların orada olmaması gerekiyordu."

Kaya "Aklım almıyor" dediğinde Sena "Göze görünmeyen bir şeyin olduğu kesin. Geriye dönüp bakacağım, tamam mı?" deyip Murat'a baktı "Sen ne düşünüyorsun?" dedi. Murat, hiçbir şey düşünmüyordu. Canını almak isteyen her kimse doğrudan karşısına çıkmadığı için, onu çok fazla önemseyemiyordu da. Bu yüzden Sena'ya cevap verirken omuzlarını silkmekle yetindi. Kaya "Burnumuzun dibine kadar gelmiş bile olabilir" dediğinde Sena alayla "Bir kadın olduğunu düşünürsek her şey olabilir" dedi "Hatta sizin şu bakıcı kızınız bile!"

İki erkeğin de kafaları aynı hızla kendisine dönünce Sena "Ne?" diye sordu "Olamaz mı? Bazen en tehlikeli yer, en güvenli yer olabilir. Bunu geçen sene yaşadığımız olaylarda birebir gördük!" dediğinde Murat taş kesmişti sanki. Kucağında kımıldanan oğlunun hareketlerini bile hissetmiyordu. Kaya "Olamaz" dediğinde "Bence de" diye yanıtladı onu Murat "Bu tarz işler için fazla masum görünüyor!"

"Sen de çok yakışıklısın ama buna rağmen adam öldürüyorsun Murat!" diyen Sena arkasına yaslanırken Kaya "Araştırdım kızım ben o kızı!" diye bağırdı.

Sena da bunun üzerine "Ben de size onun aradığınız kişi olduğunu söylemedim zaten! Bir ihtimalden bahsediyorum!" diye karşılık verdi. Onlar birbirleriyle kedi- köpek gibi dalaşırken, dış kapının kapandığını duymadılar. Dilek, elinde valiziyle salonun girişinde durmuş, Jibit'in kendisini görmesiyle gülmeye başlamıştı. "Geç kaldım, kusura bakmayın" diyerek salondaki insanlara baktığında onların tuhaf bakışlarından rahatsız oldu. Kaşlarını çatmak istese de yapamadı. Kaya, Sena'nın söylediklerine karşılık gülümsedi. Dilek'in bu işler de bir bezi olamazdı. Yoktu da zaten! Ama yine de, bir kez daha bakacaktı familyasına! Ne olur ne olmaz diye.

Murat ise bambaşka bir alemdeydi o sıralar. İkiye bölünmüştü düşünceleri. Dilek'in 'o' kişi olma ihtimaliyle, olmama ihtimali içine yerleşmişti yerleşmesine ama ona bakarken buna inanası da gelmiyordu. Biliyordu. Hissediyordu. Kız, dürüsttü. Ağzına geleni söylemekten sakınmıyordu. Bu yüzden Dilek masumdu. 

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin