63

158 27 0
                                    

Bölüm 63

Yok canım, sinirli değildi. Hiç değildi üstelik! Hem neden sinirli olmalıydı ki? Topuklarını yere vura vura, içeri girerken salondaki insanların dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı. Dişlerini sıkıyor, terleyen avuç içlerini elbisesinin eteklerine siliyordu. Şuan da gerçekten ama gerçekten Serap'ı öldürebilir, üzerine atlayıp saçını başını yolabilirdi. Gözlerini kısmamalıydı ancak herhangi bir tepki vermeden duramıyordu ki? Kıskançlıktan, sinirinden kuduruyordu! Dudaklarının üzerinde biriken ter damlacıklarını bir eliyle toparlarken derin bir nefes alarak "Hoş geldin" dedi. Serap, bilerek gülümsüyor sanki bilerek kendisini tahrik etmeye çalışır gibi bakıyordu. Kızın o ufacık boyuyla kendisine göz dağı verdiğini görebiliyordu.

"Hoş bulduk, canım. Nasılsın?"

Canın batsın, sarı cüce! Diye geçirdi içinden.

Ağzını fermuar gibi gerip "İyiyim. Sen? Görmeyeli epey oldu değil mi?" diye sorduğunda salonda bulunan diğerlerinin boğazlarını temizlemeleriyle birlikte Dilek öldürücü bakışlarını, bu durumdan bilhassa zevk aldığını belli eden Kaya'ya çevirdi. Genç adam, yumruğunu ağzının ortasına dayayıp, iki kere öksürdükten sonra "Sana su getirmemizi ister misin?" diye sordu. Dilek, boynunu iki yana kütletip derin bir nefes alıp, karşılarına geçip oturdu. Murat'ın olanlara aldırış ettiği yoktu. Zira öyle bir durum olmuş olsa şuan da tüm dikkati Dilek'in üzerinde olurdu ancak değildi. Önündeki kağıtlarda her ne yazıyorsa adam tüm dikkatini oraya vermişti. Ama tabi bu, kolunu omzuna atmasına mani değildi. Niye olsundu canım? Dilek, düşüncelerinin raydan çıktığını hissederken henüz yeni taşındıkları evin salonunda bakışlarını gezdirdi bir süre. Ardından dayanamayıp "Ne zaman geldin?" diye sordu.

Serap "Çok olmadı aslında ya," dedi saatine bakıp "Öyle kafam esti, geldim."

"Gelme." Dedi bunun üzerine Dilek. Serap, sanki ondan bu cevabı bekliyormuş gibi gülünce Dilek "Ne gülüyorsun?" diye tısladı. Murat da o sırada nihayet dikkatini ona vermişti. Kaya, kızın sözlerine gülmemek için dudaklarını ısırırken Serap "Söylediğin çok komiğime gitti de ondan." Dedi.

Dilek "Nesi komikmiş? Seni evimde görmek istemiyorum!" dedi sonra, "Pardon özellikle 'ben yokken' görmek istemiyorum. Bu ne ya?" diye ciyakladı. O sırada oyuncağıyla oynamakta olan Saruhan yerinden sıçradığında korkuyla etrafındakilere bakındı. Serap, bu durum üzerine gözlerini kısarken "Bana bak..." diye terslendi. Kaya, aralarına girmek istedi ama sonra bu fikirden hoşlanmayarak geri çekildi. Murat ise "Derdiniz ne sizin?" diye sorup iki kadının da kendisine bakmasına neden oldu.

Serap "Derdi olan o? Bilirsin ben derdimi bunlarla çözerim." Diyerek tırnaklarını işaret ederken Dilek "Derdim o! Ben evde yokken buraya gelmesi! Sizinle vakit geçirmesi!" dedi.

Murat "Dilek..."

Serap "Tatlım, ben senden önce de vardım. Bu evin düzeni böyle." Dediğinde Dilek "Artık değil!" diye tısladı "Saruhan, sana anne diyor olabilir ya da Jibit seni çok seviyor da olabilir ama bunların hiçbiri, buraya, ben yokken ya da varken habersiz çıkıp gelmene neden değil. Sana ihtiyaçları olursa aranırsın. Gelmen istenirse, gelirsin."

Serap, gülümsüyordu ancak buna rağmen ela gözlerinde tehlikeli parıltılar vardı. Dilek tam da dişine göreydi. Yamuk bir şekilde gülümserken "Ben onların annesiyim güzelim, boyunlarına tasma geçirdikleri süs köpekleri değil!" dediğinde Dilek "Öyle demek istemediğimi biliyorsun!" dedikten sonra "Ayrıca konu onların annesi olup olmaman değil! Özel hayatımıza saygı duymuyor olman. Çat kapı çıkıp gelmenden hoşlanmadığımı söylemek istiyorum. Senin evine zırt pırt gelsem, hoşuna gider mi? Eşini yarı çıplak görsem ya da sen yokken onunla yalnız kalsam?"

Murat, olanları şaşkınlıkla izlerken Kaya "Vay anasını." Diyerek Serap'ın yanına oturup, yerde oynamakta olan Saruhan'ı kucağına oturttu. "Bırak oğlum oyun oynamayı, annelerin burada yılın gösterisini sunuyor bizlere" dediğinde Saruhan "Baat!" diyerek elindekini gözüne sokmak ister gibi yüzüne doğru savurdu. Kaya, onu başının tepesinden öperek gözlerini olası bir kazadan korumaya çalışırken Serap da bu sırada "Söylediklerinde haklısın, tabi." Diyordu "Ben de olsam aynı tepkinin bin kat fazlasını gösterirdim. Sen bize geleceksin ve de benim kocamı yarı çıplak göreceksin öyle mi?" Bir an düşündükten sonra "Kız ikinizin de üzerine kezzap döker sonra da çakmakla ateşe verirdim yemin ederim." Dedi.

Dilek, ona suratını buruşturunca Serap dizlerine vurarak ayağa kalktı. "Aman iyi tamam." Dedi "Bundan sonra gelmeden önce telefon ederim, olur biter." Döndü Saruhan'ı kucağına aldı. "Oğlum bu gece bende kalacak ama na'ber?" dedikten sonra çocuğun hazırlamış olduğu çantasını omzuna asarak Kaya'yla birlikte dışarı çıktılar. Murat, bir eliyle çenesini sıvazlarken "Bu da neydi?" diye sordu. Dilek, ona öyle bir bakış attı ki genç adam şaşırarak kirpiklerini kırpıştırdı. Yerinden hışımla kalkan genç kız, küt küt sert adımlarla yukarı çıkarken Murat arkasından gülümseyerek bakıyordu.

**

"Başın dönecek!"

Jibit, akşam yemeğinin ardından hızla odasına gidince Murat ile Dilek de baş başa kalmışlardı. Yeni evlerinde geçirdikleri üçüncü gündü bugün. Dilek'in teyzesinin gelmesine de, evlilik meselesinin konuşulmasına da az bir zaman kalmıştı. Eh haliyle Dilek de geriliyordu. Kavrulmuş mantarları bir bir ağzına atarken bir yandan da söylenip duruyordu. "Nerede kalacaklar? Burada mı? Yoksa Zübeyde de mi? Hayır, ben de mi onlarla kalmak zorundayım? Ben onlarla kalırsam çocuklarla kim ilgilenecek?"

"Hayatım," Masanın üzerinden uzanıp elini tutan adama baktığında gözlerini kısarak baktı. Ardından yüzünde bir gülümsemeyle "Sana böyle şeyler söylemek yakışmıyor. Söyleme." Dedi. Murat, gülerek başını sallarken "Tamam ama bu kadar dert etme, lütfen." Dedi "Önce bir gelsinler ondan sonra ne yapacağımızı düşünür, konuşuruz. Eminim halledemeyeceğimiz bir sorun çıkmayacaktır." Dediğinde Dilek'in gözlerinde anlık bir ifade belirdii. Murat, onun elindeki kadehi dudaklarına götürüşünü ardından içindeki tüm şarabı tek nefeste içtiğini seyrettikten sonra boynunu bükerek ona tatlı tatlı gülümsedi. Dilek, yerinden kalkarak gelip kucağına oturduktan sonra "Bu kadar sakin olman sinirlerimi bozuyor" dedi.

"Senin de bu kadar aksi olman beni heyecanlandırıyor." Diyen Murat kızın çenesine bir öpücük kondururken "Bugünkü gösteri gerçekten çok hoştu." Diye mırıldandı. Dilek, kıkır kıkır gülerken genç adam kızın belinden tutarak onunla birlikte yere indi. Halının üzerine yatırdığı kızın üzerindeki yerini aldığı sırada Dilek "Hoşuna gittiğine sevindim. Ama ben o zaman gerçekten sinirliydim" dedi "Ne o öyle? Yırtık dondan çıkar gibi, sürekli etrafımızda bitmeler." Murat, bluzunun düğmelerini açarken iç geçirerek omuzlarını hareket ettirdi. Kollarını kurtarıp, genç adamın boynuna sarıldığında Murat onu öpmeden hemen önce konuştu. "Biz ne olursak olalım, Serap'a ve onun sinir bozucu, tatlı varlığına alışmak zorunda kalacaksın. Çünkü bir kere ondan hoşlanmadığını sezerse inat olsun diye her gün gelir. Buraya kamp kurar. İnan bana." Dedi.

Dilek, onun omzuna bir şaplak indirdikten sonra "Of," diye mızıldandı "Öpsene artık beni, Murat." Dedi. Genç adam, gülerek dudaklarına eğilirken yarın sabahın daha eğlenceli olacağından habersizdi. Eh ne de olsa Zübeyde ve ailesi geliyordu.

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin