47

212 27 0
                                    

BÖLÜM 47

Dilek'in, normal odaya alınmasının ardından gün içerisinde ziyaret edenlerin sayısı had safhaya ulaşmıştı. Önceliği her ne kadar Zübeyde ile yalnız kalmak olsa da Dilek gelen insanların varlığından memnun aynı zamanda çekiniyordu. Cesaretinden ötürü her birinden övgüler alırken ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Yaptığının cesaretle uzaktan yakından alakası yoktu. Aklı başında olan bir insan böyle bir deliliğe cesaret edemezdi. Bedenindeki ağrıları ve neredeyse öldürülüyor oluşunu hiçbir zaman unutmayacaktı. Daha önce böyle dayak yememişti. Daha önce vurulmamıştı da. İçini çekerken en çok Jibit'i merak ediyordu aslında. Onu, Saruhan'ı... Üç gün geçmiş olmasına rağmen sanki aylardır onlardan uzaktaymış gibi hissediyordu. Etrafındaki insanlar yavaş yavaş yanından ayrılırken, Dilek arkasına yaslanarak gözlerini kapatmış, biraz dinlenmeye çalışıyordu. İçeri giren hemşire, serumunu kontrol ederken "Ağrım olması normal, öyle değil mi?" diye sordu. Dikişleri çok sızlıyordu ve gerilmeden ötürü canını yakıyordu.

"Şimdi serumuna bir ağrı kesici koydum." Dedi hemşire enjektörü çekerken "Bu iyi gelecektir. Herhangi bir şikayetiniz var mı?" diye sordu. Boşalan serum torbasını, setten ayırarak yerine yenisini takmıştı. Zübeyde, içeri girip cama doğru yürüdüğünde "Eğer midesiniz bulanmaya, başınız dönmeye başlarsa hemen bize haber verin." Dedi hemşire. Camları açan Zübeyde "Kritik dönemi atlatmadı mı?" diye sordu. Endişe yüklü bakışları kuzenine çevrilmişti. "Henüz değil. Her zaman yüzde onluk bir risk vardır." Diyen hemşire geçmiş olsun dedikten sonra yanlarından ayrılırken, Dilek iç geçirerek Zübeyde'ye baktı. "Murat'ı gördün mü?" diye sordu.

Zübeyde, kollarını birbirine bağlayarak cama yaslandı. "Canım benim, ben de seni çok seviyorum. Söylemene gerek bile yok." Dediğinde Dilek gülerek ona baktı. "Kuzen." Dedi.

"Ölümlerden dönüyorsun ve söylediğin şeye bak," dedi Zübeyde "Burada senin için endişelenen benim."

Dilek, dudaklarını büzünce "Aman iyi! Tek ben değildim, oldu mu?" diye söylendikten sonra yaslandığı yerden ayrılarak yanına yürüdü. Yatağın ucuna oturduktan sonra "Daha önce hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum, Dilek. Yemin ederim bir ara annemi aramayı bile düşündüm." Dedi. Dilek, ona korkmuş gözlerle bakmaya başlayınca da "Arayamadım elbette" dedi "Ne diyecektim kadına? Anne, Dilek vuruldu. Sevgilisinin peşinde olan bir kadın yüzünden mi?" Gözleri dolduğu sırada Dilek'in elinden tutmasıyla "Kabus gibiydi" dedi "Seni öyle görmeyi beklemiyordum. Daha da korkuncu Murat'ı da öyle görmeyi beklemiyordum. Gözlerimin önünde yere yığılıp, bir ağlamaya başladı. Ne hissedeceğimi şaşırdım." Dilek, Zübeyde'yi dinliyordu ama bu uyuması için kulağına söylenen tatlı bir ninni gibiydi. İç geçirerek gülümsediğinde "Her şey sona erdi." Diye mırıldandı. Dudaklarını hareket ettirebilmek bile gittikçe zorlaşıyordu. Zübeyde, tam bir şey daha söylüyordu ki Dilek'in elinin boşluğa düşmesiyle derin bir nefes alarak başını iki yana salladı. "Canım benim." Diye fısıldadı.

**

Murat ise Jibit'in çıkışını tamamlamış, onu çıkarmaya hazırlanıyordu. Tabi bu sandığı kadar kolay olmuyordu. Serap ve kızlar, onlarla gitmeleri için baskı yapıp duruyor, Jibit ise Dilek'i görmeden gitmeyeceğini söylüyordu. Gün içerisinde bir uzmanla görüştükten sonra, ondan hiç beklemediği şekilde sessizleşmişti. Murat, Jibit için endişeleniyordu. Daha fazla etrafındaki seslere kayıtsız kalamadı. "Yeter!" diye bağırdı. "Kimseyle gitmiyoruz. Tamam mı? Yardım etmek istediğinizi anlıyorum ama herkes işine baksın. Bu benim sorumluluğum."

Serap "Kusura bakma ama şuan da gurur yapacak durumda değilsin. Bir elin sargıdayken çocuklarla nasıl ilgilenmeyi düşünüyorsun?"

Murat "Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Aynı şeyi zamanında Doruk'a da yapmaya çalıştınız ama hayır. Anlamak zorundasınız, tamam mı? Şimdi çenelerinizi kapatın. Cidden." Derin bir nefes aldıktan sonra "Gel güzelim." Dedi elini uzatıp "Gidip Dilek'i görelim."

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin