6

353 41 0
                                    

Bölüm 6
Nefes nefeseydi. Peşinden gelen adamların ayak seslerini duyuyor, bir yandan da yakalamak için uğraştığı adamı gözden kaybetmemeye çalışıyordu. Sonunda onu bulmuştu. Tuzağına düşürmüştü. Ve asla kaçmasına müsaade etmeyecekti. "Abi!" Peker'in, kendisine seslenmesiyle kaşları çatıldı. "Kahretsin!" diye homurdanırken adamın hızını daha da arttırdığını görüp, dişlerini sıktı. Dalağı şişmişti koşmaktan, hızını arttırdıkça canı yanıyorken, kaçanın acımıyor muydu? "Dağılın!" diye bağırdı Kaya "Önüne çıkıp, yakalayın!"

Peker, başını sallayarak bir adım attı. Kaya, yanlarından koşan adamlarına yorgun bakışlarla bakarken, adam da durmuş onlara doğru dönmüştü. Yüzündeki maskeden onu seçemiyordu. "Abi!" diye bağırdı Peker can hıraş. O ana dek, kulağına kadar gelen sesi zor duymuştu. Yere düşen metalin yuvarlanışını donuk gözlerle seyrederken, yıllardır yanlarında olan adamlara doğru atılmak istedi. Peker, onu tuttu. Yakasından, sertçe. Birlikte yere, sırt üzeri düşerlerken hemen arkalarında, karanlığın içerisinde, gökyüzüne doğru bir alev topu yükseldi. Kaya, onu duydu. Güldüğünü ve bundan çok zevk aldığını işitti. Ayak sesleri koşmaktan uzak sakince, kendinden emin bir şekilde o ara sokaktan giderek uzaklaşırken Kaya gözlerini kapadı. Bu piç kurusu her kimse gözünü budaktan sakınmıyordu.

**

"Aguduk buguduk!"

Babasına, hatta Serap denilen o kadına gülücükler saçan çocuk kendisine gelince surat asıyor, yetmiyormuş gibi ağlıyordu. Dilek, çocuk bakımının bu kadar zor olacağını düşünmemişti. "Çok kaprislisin ya!" diye homurdanıp dudaklarını büzdüğünde Saruhan'ın verdiği tepki gülmek oldu. Jibit, hemen yanlarında oturuyor, okuması için vermiş olduğu hikaye kitabını okuyordu. On yaşında bir kız çocuğunun neden okula gönderilmediğini gerçekten merak ediyordu. "Az önce benim acı çeken aynı zamanda sinirli halime güldün mü sen?" diye sorarken yeniden dudaklarını büzmüştü. Saruhan, yeniden aynı tepkiyi verdi. Güldü. Bacaklarını havaya kaldırıp, iki eliyle birden ayaklarına asıldığında bu sefer Dilek de güldü. Hem de homurdanarak. Ne kadar istemiyorum, uyuz oluyorum dese de Saruhan bebek çok tatlıydı. "Şebek!" deyip onun poposuna yüzünü gömerek, başını iki yana salladı. Sanki Saruhan günlerdir bunu bekliyormuş gibi kıkırdamaya, ardından çığlıklar atarak Dilek'in saçlarına asıldı. Çığlık atan genç kız, doğrularak bebeğin kızarmış yüzüne bakıp dil çıkardı. "Biliyorum. Biliyorum. Sen de beni seviyordun değil mi? Ah siz erkeklerin tümü aynısınız zaten" diyerek bebekle tekli konuşmaya daldığında Jibit de okumayı bırakmış, onları seyrediyordu. Çok sonra gülmeye başlayıp, Dilek'in dikkatini üzerine çekmeyi başardığında elleriyle Dilek'in yüzünü avuçlamış, "Çok güzelsin, Dilek!" dedikten sonra kızın burnundan öpüvermişti. Dilek, yanından kalkıp giden kızın ardından şaşkın gözlerle bakarken, yanındaki bebeğin topuğunu göğsüne indirmesiyle gerçek dünyaya sancılı bir iniş yaptı. Ne garip çocuklardı böyle? Ve sevmesi ne kolay insanlardı? Dilek, onlardan zamanı geldiğinde nasıl ayrılacaktı?

*

Saruhan'ın ellerinden tutmuş, salonun içerisinde yürüyorlardı. Bebeği bıraksa kendi başına yürüyecek gibiydi. Sürekli yatmaktan kel kalan kafasının bir yanını başını eğip öperken, yüzünü gıdıklayan saçlara içini çekerek cevap veriyordu Saruhan. Ardından ağzını şapırdatarak paytak adımlar atıyor ve attığı her adımda başını geriye doğru yatırarak, takdir beklercesine Dilek'e bakıyordu. İki haftalık bir uğraşın sonunda, nihayet ateşkes ilan etmişti beyefendi. Elini tutuyor, kendisini gördüğü zaman artık acı çeker gibi bağırmak yerine, sevinçle haykırıyordu. "Kaya, geldi!"

Dilek, onu günün bu saatinde evde beklemediğinden kaşlarını çatarak doğrulmuş, Saruhan'ı da kucağına almıştı. Kaya, belki de tanıştıkları ilk günden bu yana ilk kez yüzüne bakmamış, direk merdivenlerden yukarı çıkmıştı. Jibit, onun peşinde deli divane gibi dolaşıyordu. Genç adam, belki de sabrının son demlerindeydi ama yine de kıza bağırıp, çağıramıyordu. Ve ona her baktığında onu ve Saruhan'ı koruyamayacak olma düşüncesi koca bir kütle gibi üzerine oturuyordu. Çalışma odasına girdi. Kapıyı arkasından usulca kapatırken, az sonra Jibit'in de geleceğini biliyordu. Masasının etrafından dolaşarak bilgisayarının başına geçti. O piç kurusu, şerefsizi öldürecekti. Kovaladıkları her geceyi kayıt altına alan kamera görüntülerine baktı. Kaya, sesini duymuştu. Bir erkeğin öyle sesi olmazdı. İstese bir gay'in bile olamazdı. Karşısındaki kişinin biz kadın olabileceği düşüncesi midesini bulandırırken, olasıklıkları düşünmek istemiyordu. Daha fazla Murat'ın önünde küçük düşmekte! Çünkü eğer öyleyse, bunu yapan bir kadınsa vay haline, vay ki vay hallerine! Maskara olurlardı elaleme.

6 ÜSTÜ 1 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin