Azat'tan...
"Gazel evden kaçtı." Dedi babam. Ben ve annem altın sarısı koltuğa oturmuş onu dinliyorduk. Umursamayarak teşbihini sallıyor bir yandan da etrafta geziniyordu. Omuz silktim. Bundan bana neydi? Sonuçta Gazel yani ablam kendi kararlarını verebilecek yaştaydı. Gitmesi gerektiği için gitmişti. Uzatmaya gerek yoktu bence. Ama babam uzatmakta kararlıymış gibi görünüyordu. Tam karşımda durdu. Gözlerimi siyah lugan ayakkabılarından çekip yüzüne çevirdim. "Kan davası başladı!" dedi sesini yükselterek. Babam ve bağlı olduğu töreler...
İşte tamda bu yüzden kaçıp İngiltere'ye yerleşmiştim. İstediğim hayatı orada yaşayabileceğimi anladığım an Mardin'i terk etmiştim. Annem ve babam çok kez karşıma geçip göndermek istemediklerini söylemişti. Hatta babam evlatlıktan bile reddetmişti. Şimdi ise yaşanılanları unutmuş gibi beni apar topar buraya çağırmış ve ilgilenmeyeceğim konular hakkında konuşuyordu.
Ellerimi siyah saçlarımdan geçirip koltuğa iyice yerleştim. "Bunun benimle ne ilgisi var?" Bu davranışım çok umursamazca olmuştu. Ablamı seviyordum. O, annem veya babam gibi değildi. Sert, otoriter ve töre sahibi bir kız da değildi. Verdiğim birçok kararın sebebi ablamdı. Beni doğru yola yöneten kişinin annem olması gerekirken ablam olmuştu. Onu kesinlikle seviyordum.
"Demem o ki Azat, berdel olacaksın."
İşin benimle ilgili kısmı bu olsa gerekti. İyi de neden ben berdel oluyorum ki? Ben mi kaçın demiştim sanki?
"Ne demek berdel olacaksın? Hem berdel ne ki?" Mardinliyim diye her şeyi bilmem gerekmiyordu. Burası gibi töreleri ve adetleri de dikkatimi çekmiyordu. Ben burada boğulduğumu, sıkıştığımı hissediyordum. Ama bunu hissettirmek istemediğim için yapabildiğim en kolay şeyi yaptım ve yine umursamadım.
"Birazcık adam olsaydın töreni, atanı öğrenirdin. Savunduğun oğlunun halini görüyorsun değil mi Viyan?" Babam gece karası gözlerini öfkeyle anneme çevirdi. Ve zavallı annem başını öne eğip hiçbir şey diyemedim. İşte sizi tanıştırayım, benim mutlu ailem!
Her zaman her şey böyleydi. Babam evde bağırır, kızar, azarlar, yönetir ve diğerleri de uygular. Sorgulamadan, tartışmadan her şey babamın istediği gibi olur. Ama ben babamın oğlu değildim. Ben bir Mardin Ağası da değildim. Ben; hayalleri peşinden giden, sorunsuz bir hayat isteyen ve en önemlisi âşık olmak isteyen bir Azat Dağlı'ydım. Babamın da bunu kabullenmesini umut ederdim ama maalesef böyle bir şey söz konusu bile değildi.
Anneme bağırmasına ve onu azarlamasına dayanamıyordum. O yüzden oturduğum yerden kalkıp babamın karşısında durdum. "Anneme bağırma!" Babam alay eder gibi güldü. "Gâvur dağlarında iyi haltlar öğrenmişsin. Eğme başını! Dön bak oğlun karşıma geçmiş ne diyor!"
"Baba yeter artık! Beni niye çağırdınız, ne yapmaya çalışıyorsunuz bilmiyorum ama fazla sıkıcı olmaya başladı."
"Oooo, Azat Bey'imiz sıkılmış. Lan eşek, karşında kim var dikkat et. Ağzına çarparım şimdi!" Babam dirseğini bana doğru savururken annem araya girip babamı benden uzaklaştırdı. Karşımda kim olduğunu çok iyi biliyordum. Mardin'in en köklü aşiretinin ağası, Şemmas Ağa vardı. Ama hiçbir zaman baba olamayan bir Ağa.
"Şemmas dur, ne olur yapma! Daha yeni geldi çocuk."
"Çocuk mu?" diyerek annemi itekledi babam. "Şu mu çocuk? Evlendirsek çocuğu olacak herif bu."
Birden afalladım. Bir dakika ya, biraz önce ne demişti babam Berdel mi demişti, şimdi de evlendirsek çocuğu olur. Tabi ya! Bunlar beni evlendirmek için buraya çağırmıştı. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Yoksa oyun mu oynuyorsunuz?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Bu kez cidden sinirlenmiştim. Zaten yıllardır arkamdan iş çevirip durmuşlardı. Şimdiki planları da evlendirmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...