B: Küçük Serçe Parmak

52K 1.6K 234
                                    


  Saatlerdir sinir küpüne dönmüş bir halde odada volta atıyordum. Hatta bazen odanın içindeki eşyaları yumrukluyordum. "Bu iblisle evlenecek olmama ne demeli acaba?" dedim kendi kendime. "Bir de annemin yakışıklı damadı olacak!" Yatağa bir tekme atmamla birlikte serçe parmağımın burkulması bir oldu ve inleyerek yatağa oturdum. "Benim küçük serçe parmağım!" diyerek ayağımı kucakladım. Ama o acı inanılmaz bir şeydi. Aniden bütün vücut hücrelerinize yayılması ise daha beterdi. "O dangalak yüzünden benim küçük serçe parmağımla birlikte trilyonlarca hücrem acı içinde kıvranıyor!" İçimdeki intikam ateşiyle yanıp kavrulan ses 'Ondan bunun hesabını sormalısın Mehir Hazretleri.' Dedi. Acı yavaşça bedenimden çekilirken ayağımı yere bıraktım. Ve o sese kulak verip odamdan hızla çıktım.

Merdivenlere yönelirken birden durdum. Odasını bilmiyordum ki! Muhteşemdi gerçekten. Nasıl hesap sormayı bekliyordum? Annemlerin yanında mı yoksa annesinin yanında mı? İkisi de iyi bir fikir değildi. Tam vazgeçmiş odama doğru çıkarken elinde tepsiyle bir kadın bana doğru geliyordu. Sinsice gülümseyip neredeyse aynı yaşta olduğumuzu tahmin ettiğim kıza doğru ilerledim.

"Merhaba!" Kız soğuk bakışlar atarken ben onun aksine oldukça samimiydim. "Ben Mehir." Diyerek bu kez elimi uzattım. Yüzüne yayılan zoraki gülücükle tepsiyi yan tarafına alıp sol elini uzattı. "Sibel."

"Çok memnun oldum Sibel." Elimi çektiğimde kız biraz olsun rahatlamış gibi görünüyordu. Sanırım bu kadar samimiyete alışkın değildi. Ama o iblisin odasını öğrenmem için bu sıcaklık gerekliydi.

"Iıı şey," diyerekten başımı kaşıdım. "Ben İblisin." Hemen toparladım. "Yani Azat'ın odasını arıyordum da." Sibel kaşlarını havalandırıp dikkatle bana baktı. "Yanlış anlama bir şey soracaktım da onun için şey ettim ama şeyse..."

"Yok canım yanlış anlamadım. Ne de olsa evleneceksiniz." Dedi başındaki örtüyü düzeltirken. Maşallah, ben hariç herkes o iblisle evleneceğime o kadar emindi ki...

"Şu soldaki en son oda." Koridorun en sonunu işaret ettikten sonra yanımdan çekip gitti. Aynı kattaydık hatta odalarımız çaprazdı. Peki, oldukça sakinim.

Soldaki en son odanın kapısında durdum. Aynı zamanda da sabahki yaşadıklarımızı düşündüm bir de küçük serçe parmağımı ve kapıyı çalmadan odaya daldım. Ama dalmamla kapıyı geri kapatmam bir olmuştu. Çünkü Azat çıplaktı. Sadece beline küçük bir havlu bağlamıştı. Korkuyla kalbim teklerken bir yandan da kendime küfrediyordum. "Hey sapık!" diye bağırdım.

"Odama dalan sensin, sapık olan da benim öyle mi? Bence sen bir daha düşün."

"Etrafta çıplak dolaşan sensin!"

"Etraf dediğin yer benim özel odam. Odamdan başka nerede çıplak dolaşacağım acaba?" Sustum. Çünkü diyecek bir şey bulamadım, haklıydı. Yavaşça kapıya yaslanıp üzerini giyinmesini bekledim. Odaya daldığımda onu böyle göreceğimi düşünememiştim bile. Açıkçası o görüntü korkudan çok beni heyecanlandırmıştı. Elimi kalbimin üzerine koyup ritmini dinledim. Öyle hızlı atıyordu ki sanki kilometrelerce koşmuş sonra durmuşum gibiydi. Bu adamla ne yapacaktım?

Kapı açıldı. Bedenimi yasladığım kapı aniden açıldı. Hiç kuşkusuz yeri boyluyordum. Ama Azat kalçama sarılıp beni tuttu. Talihsizdim. Aslında yeri boylamamam bir talihti ama kalçamdan tutulmak talihsizliğin en babasıydı. Genelde filmler ve hatta kitaplarda bile erkek kadının belini kavrardı ama benim Play-boy iblis tam tamına kalçamdan kavramış kucağına düşmüştüm. Refleksle kollarımı da boynuna doladığımda muazzam bir görüntü oluşturuyorduk.

Sessizlik... İç çekiş... Kalp atışları... Sessizlik... Ağır ağır açılıp kapanan göz kapakları... Islak bir beden...

Dahası da yok! Ama sanırım ıslattığı dudaklarını atladım. Onu da eklemeliyim. Onun bakışları gözlerimde benimkiler ise dudaklarındaydı, ince kıvrımları olan vişneçürüğü dudaklarında.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin