Kör bir kandil eşliğinde aşkı aramaya çıktı adam. Aşkı, ilk defa saçlarının uçlarındaki kavşakta aradı. Duraksız duraklarda beklemedi, aşk rüzgârını.Türkçe ayinli, naftalin kokulu aşklar alıyormuş aşk durağındaki eskici. Postmodern yalnızlık çeken aşklar kiralar masalcı nine. Sarışın ve kimliksiz kadehlerde kahkaha tufanı koparır taş plâklar.Aşkı, kavşakta aradı aşkı arayan adam.
Sevgi; aşka secde edip, rükûya varınca; sevgi eriyip aşka karışınca aşkı aradı adam.
Denizin susuzluktan dudakları çatladığı gün Halikarnas Balıkçısı ile 'Mavi Yolculuğa' aşkı aramaya çıktı adam.
Aşk, aşkı arayan adama aşkını sunmak için karanlığın tortusunda senfoniler karıştırdı.
Yeniden başladı arayışlar ve yeniden başladı haykırışlar.Bu muydu aşk?Bundan mı ibaretti hep?
Haykırıyordu sevdiği,gırtlağı yırtılana kadar,dört bir cihan duyana kadar..Ama bulamıyordu adam,duyamıyordu sevgilisinin sesini.Tek bildiği şey onun bedeninin acı çektiği,ruhunun ve kalbinin uyuştuğuydu. "Nerdesin sevgilim?Bak ben burdayım.Sen nerdesin?"dedi Azat.Sonbahar yağmurları da başlamıştı üstelik.Bu yağmurlar kışın habercisiydi.Fırtına gelecekti balıkçılar öyle diyordu.Ama vazgeçmek yoktu.Aşktan vazgeçilmezdi.Onu bulmuşken kaybedemezlerdi.Deli fırtınalarda da,sicim gibi yağan yağmurda da,çakan şimşeklerin altında da aradı.Birinin gözyaşları yağmura karışırken,diğeri küçük damlalardan bir okyanus yaratıyordu.
"Bul beni Azat.Kollarının arasına hapset.Hiç çıkmayayım ordan,hep orda kalayım.Söz,hiç sıkıldım demem.Yemin ederim demem."diye fısıldadı Mehir.O böyle fısıldarsa Azat nasıl bulacaktı.Ona bir şekilde işaret yollamalıydı.Çünkü Azat onu bulmaya ant içmişti.Ankara'da bir dağ evindeydi.Bildiği tek şey buydu.Azat'ın bildiği ama emin olamadı tek şey Ankara da olmalarıydı.
Mehir hayal etti bir kelebek olduğunu.Kanatlanıp aralık pencereden uçmuş özgür olmuştu.Nasıl bulacaktı Azat'ı?Gözyaşları içinde gülümsedi. 'Ben onu kokusundan tanırım'diye geçirdi içinden.Mavi küçük bir kelebek Azat'ın omzuna kondu.Bulmuştu işte.Yandan bakılınca ne kadar da yakışıklıydı.Küçük mavi kelebek aşık olmuştu.
Kelebekler bile sana aşıkken ben nasıl aşık olmayayım Azat...
Bir günlük ömrünün onun omzunda geçirdi.Şah damarı kadar yakındı.Azat sevdiğini arıyordu.Ama bilmiyordu ki o yanındaydı.Hep öyle olmuştu.
Kelebeklerin kalbi var mıydı?
Eğer varsa...eğer varsa bu küçük mavi kelebeğin kalbi saniyede bilmem kaç kere onun için atıyordu.Kelebek Azat'a daha çok sokuldu ve yanağına dokundu.Aslında dokunmadı öptü. 'Sonsuzluğunda özgürleşiyorum.'diye fısıldadı.Sonra kanat çırpıp sonsuzluk gemisine binip uzaklaştı.
Allah'ım ne olur ne olur bir şey olmasın ona.Ne olur.Ben yanına gidene kadar kimse dokunmasın ona.Bir köşede oturup beni beklesin. "Söz veriyorum sana meleğim,söz veriyorum seni çok bekletmeyeceğim.Bulacağım seni.Kendi ömrümü de senin ömrüne katarım.Ama seni yaşatırım."tekrardan koştu Azat.Dibi bile gözükmeyen kuyulara baktı.Karanlık ormana daldı.Kurtlara,baykuşlara ve hatta yarasalara bile sordu.Ama kimse bilmiyordu Mehir'inin nerde olduğunu.
Mehir soğuk pencereye biraz daha yaslandı.Su damlaları görüş alanını kısıtlıyordu.Zaten görmesi gereken bir şeyde yoktu.Sadece kurumuş ağaç dalları vardı etrafta.Acaba Azat benim kaçırdığımı biliyor muydu?Durul eve gelmeyince aramıştır belki..O zaman Azat da Ankara'ya gelip beni bulabilir.Hatta şu anda beni arıyordur.Bu düşünce bile içini sıcacık etti.Soğuk gece de içi sıcacıktı.Aşkı ısıtıyordu bütün benliğini.
Ama Çağrı tekrardan içinin buz gibi olmasına yetiyordu.Karşısına oturmuştu.Keskin bakışlarıyla Mehir'e bakıyordu.Mehir'in artık ona direnecek gücü kalmamıştı.Çok çırpınmıştı ve hatta kaçmaya bile çalışmıştı.Ama hiçbirinde başarılı olmamıştı. "Eğer dediklerimi yapmazsan gözlerinin önünde Azat'ı öldürürüm.Onun yokluğuna dayanır mısın?"demişti.Tabi ki dayanamazdı.O yanında olmadığı zaman konuştuğu halde özlüyordu.Şimdi yok olup gitse nasıl dayanırdı?Kokusu olmasa,o dudakları olmasa nasıl yaşardı?Bunu kaldıramazdı güçsüz bedeni.O yüzden artık direnmeyi bırakıp bir köşeye çekilmişti.Bu hikayenin sonunu bekliyordu.Kendi yazdığı hikayenin sonunu bilmiyordu üstelik.Sıkı sıkı tuttuğu kitabını Çağrı elinden almıştı.Artık o yazacaktı istediği her şeyi.
Çağrı oturduğu yerden kalkıp Mehir'in yanına çömeldi. "Azat'ı arayalım mı?"dedi.Mehir'in gözleri bir anda parladı.Ama anında söndü.Azat buraya gelirse Çağrı ona bir şey yapardı.Hasretini gidermek için aramayacaktı,kendi işini halletmek içindi.
Mehir sözcüklerin ağzından dökülmesini istemiyordu.Kendine hiçbir şeyi yakıştırmıyordu.
Çağrı ellerini Mehir'in saçında gezdirdi. "Sana soru sordum güzelim.Cevap vermeyecek misin?Yoksa bu tamam mı demek?"Mehir,Çağrı'nın kendisine dokunmasını istemiyordu.Azat'a ihanet etmiş gibi hissediyordu.Başını geriye atıp ondan uzaklaştı ve kafasını olumsuz anlamda sağa sola salladı. "Aaa!Yoksa özlemedin mi sen Azat'ı?Bak ben bile özledim."Çağrı yanından kalkıp telefonunu aldı.Şimdi Azat'ın sesini duyacaktı.Bu ağzına bir parça bal sürülmüş gibi hissettiriyordu.Çok güzel bir tattı.Ama hemen geçiyordu.Onda bağımlılık yapıyor,sürekli istiyordu. "Yapma."diye fısıldadı Mehir.3 saattir ilk defa konuşmuştu.Sesi artık güçlü değil yalvarır gibi çıkıyordu.Öyleydi de zaten.O,Çağrı'nın kölesiydi.Ona itaat etmesi gerekiyordu.Çağrı tekrardan Mehir'in yanına çömeldi. "Sesini özlemişim valla.Kaç saattir çığlıkların yankılanmıyor evde.Ama yapacağım güzelim.O pislik sevgilin cezasını çekecek.Ona acı çektireceğim."
Telefonu kulağına koyunca tekrardan ağlamaya başladı.Herkes zaten acı çekiyordu.Daha fazlasına ne gerek vardı ki?
"Mehir."Azat'ın sesini duyunca daha çok ağladı.Gözyaşları yağmur damlalarıyla yarışır nitelikteydi.Ama Mehir bir adım daha öndeydi.Çünkü onun gözyaşları daha hızlı akıyordu.
"Merak etme Mehir burda,yanımda.Ya da merak et!Çünkü biz onunla çok iyi anlaşıyoruz.Kaç saatir seni konuşuyoruz.Mehir benim daha çekici olduğumu söylüyordu.Öyle değil mi Mehir?"Çağrı yine o pis kahkahalarını attı.Hayır hayır!Mehir öyle bir şey dememişti.Azat buna inanabilirdi. "Şimdi kapatmam gerek Azat.Çünkü Mehir beni bekliyor.Onu bekletmek olmaz değil mi?"Mehir,Çağrı telefonu kapatmadan bağırdı. "Azat ben öyle bir şey yapmadım."ama telefon kapanmıştı.Allah kahretsin kapanmıştı. "Allah senin belanı versin!Ona olmayan bir şeyi nasıl söylersin?Senden iğreniyorum."Mehir bağırıyordu ama sesi kısık çıkıyordu.Çığlıklarını,haykırışları Çağrı'nın gülmeleri bastıyordu. "Olacak bir şeyi önceden söyledim diyelim.Yani yalan söyledim sayılmaz.Daha beni tanımadan iğrenmen ilginç.Ama ben bunu dert etmiyorum.Çünkü beni çok seveceğini biliyorum güzelim.Biliyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...