Bir anlık bakışma bile her şeyi değiştirmeye yetermiş.Duygularımı,düşüncelerimi aşkın sarhoşluğuna kaptırmaya ilk defa karar verdim.Benim için sürprizler yapan,yaşama sebebim olan,her nefesimi onun yanında alıp verdiğim adamı asla yalnız bırakamazdım.Bu çok bencilce olurdu.
Gözlerimde biriken yaşlar adeta bir çığ kütleleri gibi bir bir yanaklarımda süzüldüler.Koşarak onun yanına gittim ve boynuna sarıldım.Ben olmam gereken yerdeydim.Benim yaşam alanımdı Azat'ın kolları.Onun yaşama sebebiydi benim varlığım.Hıçkırıklarım arasından fısıldayarak "Seni seviyorum,seni çok seviyorum.Sen ne yaparsan yap,kim olursan ol çok seveceğim."dedim.Yüzünü avuçlarım arasına alıp "Sen benim Miladımsın Azat.Her şeyimin başlangıç noktasısın.Senden öncesi yok.Senden sonrası var.Beni sakın bırakma Azat sakın.Ben kendimi sana kaptırmışken senden ayrılamam.Uzak kalamam.Ya-şa-ya-mam."Gerçekleri söylemek beni rahatlatmıştı. "Bende bıraktığın izleri kendime mühürlemişken seni nasıl bırakabilirim ki?!Seni kaybetmek söz konusu bile olamaz.Sen sadece ellerimi sımsıkı tut."
"Bende öyle yapıyorum ya zaten."dedim ve ellerini sımsıkı tutup göğüsüme bastırdım. "Yemekleri daha fazla soğutmadan yiyelim istersen."dedi.
Sandalyemi çekip oturmamı sağladı.Sonra da karşıma kendi oturdu.Yeşilliklerle süslenmiş koca bir tabak vardı önümde.Ve tabi ki bir balık.Kadehlere konmuş kırmızı şarap ve şamdanlar masaya son dokunuşlarını yapmışlardı.Masanın kenarında ise bir demet beyaz gül duruyordu.
"Bu kadar şeyi hangi ara yaptın?"
"Hasan Amcayla dolaşmaya çıktığımız zaman bana çok güzel bir fikir verdi sonra da hazırlamaya başladım.Beğendin mi?"diye sordu. "Beğenmek ne kelime "BA-YIL-DIM."beğendiğimi vurgulaya vurgulaya söyledim.Onun bana bu kadar sürprizler yapıp benim hiçbir şey yapmam tuhaftı.Ve benim yapmam gereken tek şey ise onun sevgisine karşılık vermekti.Sessizce yemeklerimizi yedikten sonra masadan kalktı.Beyaz gülleri eline alıp yanıma geldi.Bende oturduğum yerden kalktım. "Belki bu beyaz güller senin kadar saf,masum veya temiz değildir ama seni en iyi yansıtan bu güller senin için."diyerek gülleri bana verdi.Çok güzel kokuyorlardı.Onları saatlerce koklayabilirdim ama onları koklamak yerine Azat'ı koklamayı tercih ederim.Güllerin içine elini daldırdı ve beyaz bir kutu çıkardı.Tıpkı yüzük kutusu gibiydi. "Sanırım geç kaldım bu an için.Evlilik teklifini ettim ama ben bir daha sormak istiyorum."tek dizinin üstüne çömeldi.
"Mehir'im benimle aynı soyadı paylaşmak, Karım olmak,krallığımda hüküm sürmek ister misin?"
"Beni güldürenin de ağlatanın da sen olmanı,kendimi senin bir parçan gibi hissetmeyi,sana ait olmayı,seninle aynı soyadı paylaşmayı,Karın olmayı ve krallığında hüküm sürmeyi sonsuza kadar istiyorum."dedim ve çömeldiği yerden kalkıp tektaşı parmağıma nazikçe geçirdi.Ellerimi sımsıkı tutup "Bu yüzüğü adam gösterdiğinde şöyle dedi 'bu yüzüğü takanın çıkardığı görülmedi.' Sen de bu yüzüğü her ne olursa olsun benden delice nefret etsende çıkarma.Eğer çıkarırsan her şeyin büyüsü bozulur ve bir daha o büyüyü yakalayamayız."Hayatımın bir parçası olduğunu bu yüzük simgelerken ben onu hiç çıkarır mıydım? "Asla öyle bir şey yapmam,yapamam.Zaten senden nefret etmemde imkansız."Başımı göğsüne yaslayıp saçlarımın arasına öpücükler kondurdu.Bende onun belini sımsıkı tuttum.Beni kendinden uzaklaştırıp "O zaman ilk dansımızı yapmalıyız."dedi ve içeri gitti.Bir süre sonra içerden Sinan Özen'den Seni Çok ama çok seviyorum şarkısı yükselmeye başladı.Biraz eski bir şarkıydı.Ama yine de güzel bir şarkıydı.Elimden tutup beni kendine yasladı.Aramızda hiç boşluk yoktu.Elimi omzuna koyup sadece gözlerinin içine baktım.
"Sana bir şey söylemek istiyorum kulak ver bana"
"Seni çok ama çok ama çok seviyorum"
"Ve bunu bağıra çağıra söylemekten hiç utanmıyorum."
...
"Sen benim yanımdayken hiçbir şeyden korkmuyorum."
...
Bazen insanlar söylemek veya anlatmak istediklerini şarkı sözleriyle dile getirirler.Şu anda bizim yaptığımız gibi.Bazı şarkıları dinlerken 'Sanki bizden bahsediyor'diye düşünürüz.Kendini o sözlerin arasında bulup seçmek zordur.Ama biz hiç zorlanmadan notaların arasında bulabiliyorduk kendimizi.
Şarkı bittikten sonra belimde duran ellerini yanağıma koydu ve iki eliyle yanaklarımı sımsıkı tuttu.Başımı daha dik tutmaya çalıştım.Gözlerinden hiçbir şey okunmuyordu.O da ne isteğini bilemiyor gibiydi ya da istediği şeyi söylemek istemiyor gibi bir hali vardı.Hiçbir şey demeden kafasını birazcık eğdi.Dudaklarımsa istemsizce aralandı.Dudağımdaki boşluk onun dudaklarıyla doldu.Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı.İçimde bir yerlerde bir şeyler vardı.Nasıl desem...Sanırım kaybetme korkusuydu.Bir an ansızın gitse,tuttuğu ellerimi bıraksa...Anılarımla beni başbaşa bıraksa.Ah hayır.Dudaklarının arasında bir hıçkırık koptu.Kendimi geri çektim ve koşarak güverteye girdim.Azat'ın bu hareketim karşısında şaşırdığından emindim.Yatta çok oda yoktu.Kendimi yatak odasına attım.Hıçkıra hıçkıra ağlarken Azat odaya geldi.Başımı önüme eğip durmak bilmeden ağlıyordum.Başımı parmaklarıyla hafifçe kaldırdı. "Yapma."belli belirsiz çıkan sesimde yalvarma vardı. "Neden böyle yapıyorsun Mehir.Her an içinde karamsarlık var.Benimle olmak istemiyor musun?"Hala başım önümde duruyordu.Hıçkırıklarımı ve gözyaşlarımı kilitli bir kutuya koyup kalbimin derinliklerine yolladım. "Korkuyorum."diyebildim titrek sesimle. "Hemde çok korkuyorum."
"Ben senin yanındayken neyden korkuyorsun ki Mehir?"dedi gözlerimin içine bakarak.Aptal. "Zaten yanımda olmandan korkuyorum ya."boğazıma kadar gelen ağlama hissini bir süre daha tuttum.Kuruyan dudaklarımı ıslatıp ellerini tuttum. "Azat,bir gün...bir gün mutlaka ayrılacağız.Sen beni bırakmasan ölüm bizi ayıracak."Gözlerimden akan yaşlar akıp ellerimizi ıslatıyordu.Yutkundum. "B-ben o zamanın erken gelmesinden korkuyorum.Geçirdiğimiz bu güzel anıları yalnız hatırlamak istemiyorum ya da senin yalnız hatırlamanı."Başka ne diyebilirdim ki içimdeki boşluk git gide beni içine çekerken.
Gözlerimdeki yaşları parmağıyla sildi. "Sana yemin ediyorum ki o gün erken gelmeyecek.Seni asla bırakmam asla.Senin de beni bırakmana izin vermem.Hem bir insanın yaşama nedeni varken neden erken terk etsin ki dünyayı.Yeryüzündeki en güzel varlığı tek bıraksın.Yemin ediyorum ki bırakmam seni."Hala parmakları gözlerimden akan yaşların üzerindeyken kolu sıkıca tuttum. "Benim için yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgi arasında sen varsın.O yüzden ölemem.Ölsem bile seninle aynı anda ölürüm."dedim gülümseyerek.Yanağımı okşadı.Hiç söylemek istemediğim son şeyi söylemek için dudaklarımı araladım. "Azat."
"Efendim meleğim."
"Eğer...eğer bir gün...Olurda beni bir kadın için bırakmak istersen ilk benim haberim olsun olur mu?"
"Böyle bir şey olmayacak."dedi kararlı bir sesle.
"Olmayacağını biliyorum.Sana güveniyorum.Ama olur ya olursa ilk benim haberim olsun.Bu benim canımı çok acıtmaz.Bana söz verir misin?"Cevabımı bekler gibi uzunca ona baktım. "Mehir..."
"Lütfen Azat."
"Söz veriyorum."İstediğim cevabı almış olmak beni mutlu etmişti.Başının altına ellerimi koyup dudaklarını dudağıma bastırdım.Ve yine bana huzur veren karanlığa gömüldüm.
Sanırım biraz duygusal bir bölüm oldu.Sonunda 2 gündür uğraştığım bölümü şu anda bitirdim.
Yarın Ramazan bayramı...İnanılmaz mutluyum.Bu bayram sizlerle ilk bayramımız.Hepinize şeker gibi tatlı bir bayram diliyorum.Hepinizi çok öpüyorum.Hepinizin Ramazan Bayramı kutlu olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...