"Azat beni anlat deselerdi ne derdin?"
Bu soru nerden aklıma geldi bilmiyorum ama birden gelivermişti.Beni nasıl anlatacağını çok merak ediyordum.
Betty Bump,cadı ve prenses?
Hazır cevap,çok bilmiş,aşık?
Kollarının arasından ona doğru döndüm.Uzattığı bacağının birini kendine çekti.Sonra gözlerini kısıp düşünür gibi yaptı.
"Sanırım anlatmazdım."
"Anlatmaz mıydın.Neden?"
"Seni anlattacağım kişiden kıskanırdım.Ama seni sana anlatırdım."yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve kulağıma fısıldamaya başladı. "Yaşayıpta yitirdiğim değil yaşamayıpta bilmek istediğim, konuşmasını beklediğim kızıl dudaklarına hasretlendiğim hasreti ile eridiğim, yanımda iken bile özlediğim gittiği yolu kıskandığım aydınlık günlerimi aradığım kadınsın derdim."o sustuğunda sanki her şey susmuş,her şey durmuştu.Burnumdan değilde kalbimden nefes aldığımı anladım. "Peki beni bana anlat desem ne derdin?"kulağına küçük bir öpücük kondurdum ve onun gibi fısıldadım. "Sen, yüreğinde deryaları taşıyıpta tek bir dünyalıya konuşamayan, o sınırsız sevgi deryasında yelken açıp giderken sevgisini kalbime gömen biri derdim."yüzümü onun yüzünden uzaklaştırdığımda gözlerinin dolduğunu gördüm.Benimde ondan kalır yanım yoktu.Gözümden bir damla yaş yanaklarımdan süzüldü.Gözyaşımın aktığı yerin üzerinden parmağıyla geçti. "Akmasın bir daha bu damlalar,Mutluluktan bile olsa.Sadece sarıl.Bugün yaptığın gibi sımsıkı sarıl.Tamam mı küçüğüm?"
Tamam kalbimi fetheden Fatih'im.İstanbul'u aldığın gibi aldın kalbimi..Sen yeter ki iste;kopmamacasına sarılır bırakmaz küçüğün...Asla bırakmaz seni.
Dediğini yapıp sarıldım delice.Kucakladım dünyamı.Belki küçücüktür benim dünyam.Ama sığmıyor sevgim içine.Sığdıramıyorum ne mutluluğumu ne de huzurumu.Doluveriyor bütün odacıkları bir anda.Dışarı sızıveriyorlar.Kayboluyorlar uzay boşluğunda.Hayır hayır kaybolmuyorlar aslında.Yıldız olup parlıyorlar gece mavisi gökyüzümde...
Tekrardan eski pozisyonumuza döndük.Kalbimizden sızan mutluluğumuzun oluşturduğu yıldızları seyrettik. "Sana bir hikaye anlatacağım."dedi.
Hikayelerine,efsanelerine,masallarına vurulduğum adam...Sen anlat ben yazayım kalbime senin kaleminle..İnandır beni o mutluluklara...Sevgimin ucuna bağlayayım hikayelerini,uçuralım göklerde beraber.Okuyalım o kitapları,kapatalım kapaklarını beraber...Yazalım kendi hikayemizi.Kim bilir; belki biri alır eline hisseder seni ne kadar sevdiğimi sayfalarında.Kitap bitince de kaldırır benim gibi kalbinin en yukarısına...
"Seni dinliyorum."
"Çok eskiden yeşil bir vadinin içinde bir ırmak kıyısında kurulu bir köy varmış,taa dünyanın öbür ucunda. O zamanlar gündüzleri pek güneşli geçermiş, yağmur yağmadıkça; geceleri hep yıldızlı olurmuş,bulutlar olmadıkça, köy sakinleri tarımla uğraşırlarmış, hayvanlar avlarlarmış, uçsuz bucaksız arazilerinden, suların kaynağı çok uzakta olan, köylerinin içinden geçen, ırmaktan alırlarmış. Köyde herkes birbirini sever, sayarmış. Köyde bir tek kişinin kalbinde öyle büyük bir sevgi varmış ki bütün köyünküne bedelmiş; Dolun'un Intera'ya olan aşkıymış bu. Kız Dolun'u bilirmişte tanımazmış yakından. Dolun dayanamamış bir gün gitmiş kızın yanına. Sormuş Intera'ya onunla evlenip evlenmeyeceğini.
Intera demiş ki Dolun'a: "Evlenirim evlenmeye ama benim isteyenim çoktur, her gelen kişiden aynı şeyi ister benim babam.Ancak babamın bu isteğini yerine getiren benimle evlenir."
Dolun şaşırmış: "Sensin benim kalbimim sahibi" diyerek baslamış sözüne, "Senin dileğin benim için bir emirdir, söyle isteğini hemen yapayım" demiş aşkına.
Intera demiş ki:"Bir çiçek vardır yaprakları gümüşten tomurcukları elmastan, onu ister babam benle evleneceksen eğer".
Dolun; "Bekle beni" demiş Intera'ya, "hemen gidip getireyim o çiçeği ama nerededir yeri?"
Intera parmağıyla göstermiş akan ırmağı "İşte bu ırmağın kaynağındadır der babam, kırk gün yürümek gerekirmiş oraya varmak için ama bir giden bir daha gelmedi şimdiye dek çünkü oralar büyülüymüş derler,giden geri gelmezmiş çünkü buralardan çok daha güzelmiş oralar.
Dolun; "Senden daha güzel ne olabilir ki bu dünyada" demiş Intera'ya "Döneceğim, o çiçekle, döneceğim çünkü seviyorum seni, çünkü sensiz anlamı olmaz benim için o güzelliğin".
Dolun çıkmış yola sonra. Kırk gün yürümüş ırmağın yanından. Hep ne kadar sevdiğini düşünmüş Intera'yı yol boyunca.Tek aklındaki Intera'ymış, tek amacı ise o çiçek.Kırkıncı gün kalkmış Dolun sabah erkenden, yüzünü yıkamış ırmaktan, anlamış ki çok yaklaşmış kaynağına ırmağın suyun serinliğinden. Devam etmiş yoluna sonra. Biraz sonra varmış kaynağa, bütün yeşilliklerle çevrili bir göl varmış kaynakta, gölün ortasında bir adacık, adacığın üstünde de o çiçek duruyormuş. Anlamış Intera'nın anlattığı çiçek olduğunu güzelliğinden.Yüzmeye başlamış adaya doğru hemen. Adaya çıkınca karşısında bir adam belirmiş Dolun'un.
Adam Doluna: "Her gülün bir dikeni, koruyucusu, olduğu gibi bende bu çiçeğin koruyucusuyum, eğer almaya geldiysen ben, Salut, izin vermem buna" demiş."
"Ay inanmıyorum!Ne yapmış peki Dolun."sabırsızlanarak bekliyordum hikayenin sonunu. "Anlatıyorum ya Mehir'ciğim.Bekle biraz."derin bir nefes alıp tekrardan devam etti.
"Dolun şaşkın ve de kararlı bir tonla; "Ben o çiçeği alacağım sonra aşkıma kavuşacağım" demiş "Hiç bir şey beni kararımdan çeviremez". "O zaman beni biraz dinleyeceksin" demiş Salut;"sana neden koparmaman gerektiğini anlatacağım, eğer hala ikna olmazsan o zaman izin veririm almana".
Dolun ikna olmuş ve çökmüş yoncaların üstüne, başlamış dinlemeye... "Eğer bir şeyi çok fazla istersen ve engelin yoksa önünde onu alırsın, hayatta böyledir,insan engelleri aşarsa yaşamına devam edebilir. Bu çiçekte sadece yaşam için bir şeyler yapacaksan engelleri kaldırır önünden çünkü onunda bir görevi var, bu çiçek sadece 28 gecede bir açar yapraklarını ve döker parlayan tohumlarını göle, bu sayede buradaki sular yükselir ve ırmaktan taşar gider zamanla. Bu ırmak sayesinde yaşar bu doğadaki yeşillikler, insanlar, hayvanlar." demiş Salut.
Dolun başlamış düşünmeye, eğer çiçeği koparırsa kavuşacaktır sevdiğine ama kuruyacaktır ırmakları bunun yanında. Sonunda çiçeğin başına çöker kalır Dolun. Gümüş yapraklarında kendini görür Dolun çiçeğin. Yanında Intera vardır ama niye mutsuzdur ikisi de. Aslında kalbindeki tek endişeyi görür Dolun. Zaman geçtikçe Dolun'un düşünceleri yoğunlaşır kafasında. Mutsuzluğunu düşünür, çiçeksiz Intera'sız bir yaşam düşünür. Koparamaz çiceği günlerce. Dolun artık yaşamaktan zevk almaz şekilde sadece aşkını düşünerek beklemeye başlar olacakları.
Bir gece çiçek tohumlarını bırakırken göle bir tomurcukta Dolun'un sertleşmiş kalbinin üstüne düşmüş, aniden Dolun kalbindeki aşkının büyüklüğü kadar kocaman bir taşa dönüşmüş, taş o kadar büyükmüş ki dünyaya sığmamış gökyüzüne yükselmiş ve Dünyayla dönmeye başlamış. Böylece Ay olmuş Dolun'un kalbi Dünyaya. O günden sonra sadece 28 gecede bir göstermiş Dolun kalbinin tüm yüzünü, aşkının bütün parıltısını diğerlerine; sadece o gecelerde aydınlatmış dünya'yı, aynı çiçek gibi."hikaye bitmesine rağmen hala etkisinde kalmıştım.Vay canına!Adamın sevgisi ne yere sığmış ne de göğe.Tıpkı bizim aşkımız gibi.
Bir günde 7 bölüm yazan Yazar olarak Wattpad rekorlar kitabına girmeye hazırlanıyorum desem asla yalan olmaz.Dayanamayıp bölümler yayınlıyorum.Hikayeleri özene bezene seçip,özene bezene cümleler yazıyorum.Hikaye içinde hikaye yazmayı sevdim valla.Beğeniyorsunuzdur umarım bölümleri...Hepinize tatlı rüyalar,iyi geceler,bol kitaplı ve bol Berdel'i Wattpad'ler diler bugünlük son noktayı koyarım.Yarın görüşmek üzere Berdel kurtçuklarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...