Tam 15 dakikadır Azat'ın karşısında oturup ağzından çıkacak bir kelimeyi merakla bekliyordum.Babasına neden bu kadar kızdığını neden, şu anda Çağan'ın evinde olduğumuzu gerçekten bilmiyordum.Ama sezgilerim her ne olduğuysa bunun benimle ilgili olduğunu söylüyordu.Korka korka "Azat"dedim. "Bana neler olduğunu anlatmak ister misin?"Kafasını ellerinden kaldırıp bana baktı. "Şemmas Ağa işte Mardin de herkesin hayatına sahip olduğu gibi benim hayatıma da sahip olmak istiyor."Ona anlamayan gözlerle baktım. "Offf!"dedi parmaklarını saçlarından geçirerek.Allah'ım çok yakışıklı mı oluyordu bu çocuk gitgide.Yarabbim sen benim kalbime,zihnime mukayyet ol. "Dün kavga ettik.Evlilik yüzünden."İşte şimdi iş ilginçleşiyordu. "Benim yurtdışında eğitimim bitti.Bu yıl mesleğime başlayabileceğim.Biliyorsun işletme mezunuyum.Üzüm fabrikalarımız var ve babam beni şirketlerin başına geçirmek istiyor.Ama ben,bunu istemiyorum.Ben,sen nerede yaşamak istiyorsan orada yaşamak istiyorum.Yaşadığımız yerde küçük bir fabrika kurmak kendi işimin sahibi olmak istiyorum.Ama babam her şeyi ayarlamış bile.Ya düşünebiliyor musun,bizim oturacağımız evi bile ayarlamış. '1 yıla kadar Mehir'in okulu biter hemen evlenirsiniz.'diyor."dedi.Bu gerçekten de sinir bozu bir durumdu.Azat çok haklıydı.Ama şu an da yapacak bir şey yoktu.Hem annem ne demişti 'AŞK fedakarlık ister'bende tam şu anda bunu yaptım.Oturduğum yerden kalkıp Azat'ın oturduğu koltuğa oturdum ve onun elerini avuçlarımın içine aldım. "Azat.Bak çok haklısın.Babanın bizim almamız gereken kararları alması hiç hoş bir durum değil ama..."dedim ve derin bir nefes aldım. "İnan ki yaşadığımız yer benim için hiç önemli değil.Sadece sen ol yanımda ben heryerde yaşarım.Sen babanın dediği gibi fabrikanın başına geçersin bende okulum bittiğinde tayinimi buraya isterim ve burda görevimi yaparım."dedim.Aslında o bu tepkime çok şaşırmış görünüyordu.Ama ben gerçekten de böyle düşünüyordum.Evet belki Ankara da ya da İstanbul da yaşasak daha iyi olabilirdi ama ben gerçekten sorunsuz bir hayat istiyordum. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsu?"diye sordu.Avuçlarımdaki elini daha da sıkı sıkı tutarken başımı salladım. "Gerçekten böyle düşünüyorum.Ben sorunsuz bir hayat istiyorum.Bu basit sorunlarla babanla aran açılsın hiç istemiyorum.Lütfen Azat babanla barış."dedim ona rica ederek. "Aşk sanırım böyle bir şeymiş.Bazen sorunlar onun senin yanında olduğu zaman bir sivrisinek gibi geliyormuş."dedi.Bu benzetmesine güldüm. "Sivrisinek ha.Bu çok iyiydi."dedim gülerek.O da güldü.Çağan hala gelmemişti.O gelmeden gitsek iyi olurdu. "Gidelim mi?"diye sordum. "Gidelim Canım"dedi.Ya bu çocuk sürekli bunu benim yüzüme burmak zorundamıydı.Annem gibi karnını çimcikledim.Birden elini karnına götürdü. "Elinde ağırmış."dedi karnını ovalayarak. "Eeee nede olsa annemin kızıyım ben."dedim övünerek.
Evden çıkıp arabaya doğru yürümeye başladık.Kapıdaki arabayı görünce gözlerimfal taşı gibi ayrıldı.Çünkü bu araba Range Rover'dı.Hayallerimin arabası.Bir anda durunca Azat'ta durmuştu.Kaşlarını çatarak "Ne oldu?"diye sordu. "Hiçç.Hiçbir şey olmadı.Bu araba senin mi?"Ya senin mi demek ne demekti herhalde onundu.Salaklaşıyordum git gide. "Evet benim ama değiştireceğim."dedi gülümseyerek ve kapımı açıp binmem için bekledi.Tatlı tatlı gülücükler saçarak arabaya bindim o da binip arabayı çalıştırdı.Sonra bana dönüp "Torpidodan gözlüklerimi verir misin?"diye sordu..Torpidoyu açıp gözlüklerini uzatıp ona versim.Simsiyah Rayban gözlükler bir insana bu kadar mı yakışırdı.Ben taksam ne kadar çirkin olurdum.Çocuğun genlerinde vardı demekki yakışıklılık.Hayranlıkla ona bakarken "Çok mu çirkin oldum?"diye sordu.Yok devenin nalı.Çirkin oldun desem yüzde bir milyon çarpılırdım.Tövbe Tövbe "Hıhı ne demezsin."dedim dişlerimin arasından. "Anlamadım" "Yok canım çok yakışıklı oldum."dedim birden.Allah'ım ben ne yaptım gene ya.Elimle ağzımı birden kapatıp yüzümü başka yöne çeviridim.Azat katıla katıla gülüyordu. "Ya sanırım bende patavatsızlık var.Beynimden geçenleri sesli düşünüyorum şu aralar."deyip ortalığı kurtarmaya çalışırken daha da batırdım. "Sen benim hakkımda böyle mi düşünüyorsun?"diye sordu bu kez.Kendi tükmüğüyle boğulmak diye bir şey var mıydı?
Eğer varsa ben şu anda tam da bunu yaşadım.Çünkü kendi tükmüğümle boğuldum.Hayvan gibi öksürmeye başladım.Ben şiddetli bir şekilde öksürünce Azat arabayı durdurmak zorunda kaldı. "Mehir iyi misin?"dedi sırtımı sıvazlarken kafamı olumsuz anlamda salladım.O da arabadan inip sanırım su almaya gitti. "Ya salak mıyım ben ya.Ben bu kadar aptal değildim bence.Yoksa aptallık kanımda mı vardı da ben bunu yeni mi keşfediyordum?"dedim. "Al işte kendi kendine konuşmayada başladın Mehir.Şampiyonluk yolunda hızlı adımlarla ilerliyorsun."Azat elinde bir şişe su ve bir paket peçeteyle geri döndü.Suyun kapağını açıp ağzıma kadar götürdü.Onun elinde şişeyi alıp içmeye başladım.Peçeteyle de ağzımı sildim ve gülümsemeye çalışarak "Daha iyiyim."dedim.Ahh keşke iyi olmasam keşke yerin dibinin dibine girsemde bir daha çıkamasam. "Beni çok korkuttun."dedi rahatlamış görünmeye çalışarak.Sonra eve doğru arabayı hızlıca sürdü.Böyle saçma saçma konuşmaya devam edersem sanırım boş mezara kendimi gömebilirim.
Bugün çooook güzel bir gündü.Sabahtan akşama kadar bölüm yazdım.Sanırım benim ilham perilerim baya geç geliyor o yüzden bölümleri geç yayınlıyorum.Ama bugün tam 3 bölüm yazdım.Bazı yerleri yazarken gülmekten kendimi alamadım.Umarım sizlerde hem kıkırdayıp hem okumuşsunuzdur.Bu bölümü güzel bir okurumuza ithaf ettim umarım o da sizde beğenirisiniz.Güzel yorumlarınız benim yazma sebebim oldu.Hepinizi çoooooook seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...