BÖLÜM 40-Yüzük

13K 543 5
                                    



 Azat'dan...

Aslında bugün Mehir'e sürpriz hazırlamamın iki sebebi var.İlki o gün gece hiç romantik değilsin demesiydi.Mehir bana kapalı kapılarınıaçmıştı.Onu mutlu etmek,güzel günler geçirtmek benim ilk görevimdi.İkinci sebebi ise onu Hasan Amcaların yanına götürdüğümde yüzündeki mutluluğu gördüm.Onu mutlu etmek çok kolaydı.Her şeyden mutlu oluyordu.Yanındaki insanlardan,bakışınızdan,kollarınızın arasına almanızdan...her şeyden.Onu yanımdayken mutlu görmek bana yetiyordu.Hasan Amcayla dolaşmaya çıktığımızda benimle konuşmak istediğini anlamıştım.

"Azat,sen benim oğlum gibisin bende senin baban gibiyim.Öyle değil mi?"

"Kesinlikle öyle Hasan Amca.Ben çok küçüktüm bizim eve geldiğinizde.Annem babam gibiydiniz."dedim.Hasan Amca böyle diyorsa bilin ki söyleyeceği şey önemlidir.O yüzden onu kulaklarımı iyice açarak dinledim. "Bak oğlum seni seviyoruz.Her anında yanında olmaya çalıştık.Sende bizi sevdin.Seni çok iyi tanırım.Bir bakışından bile ne demek istediğini anlarım.Şimdi de anladım.Bu kız senin için çok değerli.Sen kolay kolay bir kızı koluna takıp gezdirezsin üstelik 'karım'olacak hiç demezsin.Ama oğlum,daha kızın parmağında bir yüzük bile yok."Hasan Amca çok doğru söylüyordu.Ben yine de evlenme teklifi etmiştim ama bir yüzük bile tamamıştım.Diyecek hiçbir şeyim yoktu.Başımı öne eğiyip öylece onu dinliyordum. "Bugün Mersin'deyken kıza güzel bir gece geçirt.Git bir yüzük al.Yemeğe çıkart ya da ne bileyim işte bir şey yap tak kızın parmağına yüzüğü." "Haklısın Hasan Amca."diyebildim sadece. "Sen de yakışıklı,iyi,hoş çocuksun.Mehir de güzel,alımlı,kibar kız.Siz böyle yüzük takmadan dolaşırsanız ortalıkta var ya.Başınıza gelmeyen kalmaz."Omzuma sertçe bir yumruk geçirdi. "Anladın mı kerata?"dedi.Başımı sallayıp "Anlamaz olurr muyum Hasan Amcam."dedim ve yürümeye başladık.İşte ikinci sebebim de buydu.Alışverişten sonra Mehir'i kuaföre bırakınca her şeyi ayarladım.Liseden arkadaşım Cenk Mersin'de yaşıyordu.Çok konuşmasak da arada sırada birbirimizi arardık.Tekne alım satımıyla uğraşıyordu.Hemen onu aradım. "Cenk,kardeşim nasılsın?"

"Abi hiç hatırladığın mı var bizi?"diyerek sitem etti.Cenk'in nazını çekecek hiç vaktim yoktu.

"Kardeşim sana işim düştü.Bana bir gecelik yat ayarlarmısın?"

"Napacan lan yatı.Yoksa kız mı atacan?"Bu çocuk niye salak salak konuşuyordu.

"Hee kız atacam gel beraber atalım.Salak mısın oğlum sen.Bir işim var ayarlayacak mısın yoksa başka birini bulayım mı?"

"Tamam abi ya ne kızıyorsun.Yatlar senin kulun olsun.Atatürk Parkının girişindeki Ay'ım senin."dedi.Yat işinide ayarlamıştık.Dediği yere gidip yatı hazırladım.Yatın kaptanı bizi limandan uzaklaştırdıktan hemen sonra botla geri dönecekti.Aşçılar yemekleri hazırlayıp sofrayı kuracaklardı.Her şeyi ayarladıktan sonra ilk olarak berbere gittim.Saçlarım uzamıştı.Biraz yanlardan aldırdım.Sakallarımı kestirip berberden çıktım.Pırlanta almak için en yakın kuyumcuya girdim. "Ben tektaşlara bakacaktım."diyerek yüzüklere bakmaya başladım.Adam "Eşinize mi alacaksınız?"diye sordu.

"Yok sevgilime alacağım.Yani evlilik teklifi gibi bir şey olacak."

"O zaman size yeni gelen en zarif ürünümüzü taktim edeyim.Eminim küçük hanıma çok yakışacak."Elindeki yüzüğü bana uzattı.Yüzüğü elime aldım ve incelemeye başladım.Gerçekten çok zarifti.Çok abartılı değildi ama ortadaki pırlantanın pırıltısı sanki her şeyi içine çekip yuturmuş gibiydi. "Bu ne kadar?"diye sordum.Adam sinsice gülerek "133.649 Türk lirası."Elimdeki yüzüğü nerdeyse atıp kaçacaktım. "Ne yaptın sen abi sanki madenden elmas mı çıkarıyoruz.Altı üstü bit tektaş."Fiyatı duyunca sinirlenmiştim.Ama almayı çok istiyordum. "Elimizdeki en pahalı ürün bu.Kolay kolay kimsede bulamazsınız.Çok değerlidir.Bu yüzüğü parmağına takanın bir daha çıkdığını duymadım ama yine de siz bilirsiniz."Adam yüzüğü kutusuna koyarken onu durdurdum.Demek ki bu yüzüğü takan bir daha çıkarmıyormuş.Bu hoşuma gitmişti. "Tamam abi alıyorum ben bunu."Adam hemen yüzüğü paketledi ve bana verdi.Kredi kartımla ödeme yaptım ve bir an önce şu kuyumcudan kurtulmak istedim.Arabaya bindiğimde yüzüğü yan koltuğa koydum.Aman onun başına bir şey gelmesin.Servetimi ödedim resmen. "OF be prenses senin yüzünden nelere katlanıyorum."dedim yüzüğe bakarak.Takım elbisemi de ayarladıktan sonra yata geri dönüyordum ki ışıklarda pencereme yapışan kadını gördüm. "Abi alasın bi gül sevdiğine.Benim güzel abim."ellerindeki gülleri bana tutarak gösterdi.Hemen penceremi açtım "bana bir buket beyaz gül verir misin?" "Vermem mi abime."dedi ve sepetteki gül buketini bana uzattı.Fazlasıyla parasını ödedikten sonra yoluma devam ettim.

Her şey kusursuzdu.Son donkunuşları da yaptım.Kadehlerin içine kırmızı şarabı doldurdum.Buzların içine de şampanyayı koyduktan sonra hazırlanmaya gittim.Siyah takım elbisemi elime aldım.Siyah pantolon ve beyaz gömleğimi giydim.Siyah papyonumu da taktıktan sonra siyah yeleğimi giydim.Ayaklarıma da siyah ayakkabılarımı geçirdikten sonra hazırdım.Tam odadan çıkıyordum ki Mehir'in parfümü sevdiği aklıma geldi ve şişedeki parfümün neredeyse yarısını boşalttım.Dışarı çıktığımda karşımda Mehir'i görünce donakaldım.    

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin