BÖLÜM 78-Fransa Turu

8.5K 338 11
                                    



Azatla el ele verip kendimizi Fransa caddelerine attık.Modaya olan düşkünlüklerinden dolayı her yerde butik dükkanlar vardı.Daha önce hiç görmediğim özel tasarım ürünler vitrinleri süslüyor,gelen geçenin ilgi odağı oluyorlardı.Kaldırımlara dizilmiş sardunyalar etrafa mis kokular saçıyordu.

O kadar temizdi ki sokaklar imrenmeden edemedim.Bizim sokaklar olsa ya dedikoducu teyzelerin çekirdek kabuklarıyla ya da yiyecek paketleriyle dolar.Dibimizdeki çöp kutusuna atmaya bile üşeniriz.Oysa bu sokaklarda çok fazla çöp kutusu olmamasına rağmen etraf tertemiz.

"Alışveriş yappalım mı?"Azat'ın sorusuyla ona döndüm.Hangi kız Fransa'da alışveriş yapmak istemezdi ki?Zaten öyle bir varlık varsa ben ona asla kız demem. "Vallaha mı?"gülerek bana baktı. "Vallaha"

Azat'ı peşimden sürükleyip bir butiğe girdik.Girdik mi dedim?Pardon koştuk.Bu fırsatı asla kaçıramazdım. "Mehir sakin olur musun?Kıyafetler kaçmıyor."onun dediğine aldırış etmedim bile kıyafetleri incelerken.İçerinin mağaza kokusu bile lükstü.Benim parfümümden bile pahalıydı yemin ederim.

Neon botlar mı desem,İmitasyon kürkler mi desem,saatler,kolyeler,bilezikler mi desem bilemedim.Bir dakika bir dakika ordaki Louis Vuitton çanta mı?Üstelik gerçek!Öyle bir çığlık atmış olmalıyım ki herkes bana baktı.Yani görgüsüzlüğünde bu kadarı.Azat yanıma gelip şaşkınca bana baktı. "Mehir iyi misin?"elimde ki çantayı gösterip "B-bu gerçek."dedim.Dilim bile tutulmuştu.O kadar güzeldi ki.Kahverenginin en güzel tonuydu çantanın rengi.

"Çok beğendiysen alalım."Azat'a gözlerimi pörtleterek baktım.Sonra da etikete. 1.750 Türk lirası. "Saçmalama bu çanta çoook pahalı."elimden çantayı alıp kasaya doğru yürüdü.İnanamayarak Azat'a baktım.Tamam şimdi kendimi kandırmayayım;bu çantayı çok istiyorum.

Arka cebinden cüzdanını çıkarıp kadına kredi kartını uzattı.Bense olduğum yerde tepiniyordum.Herkese gerçek Louis Vuitton çantamla hava atacağım.

Koşarak yanına gidip elindeki poşeti aldım.İçindekini tekrardan kontrol ettim.Sonrada Azat'ın boynuna sarıldım. "Eşi benzeri olmayan bir adamsın sen.Ve bu adamı ben bulduğum için çok mutlu ve şanslıyım."o da belime sarılıp "Krallar kraliçelerini mutlu etmelidirler."dedi.Tarihte böyle bir kral var mıydı ki?

Sonraki durağımız ise Loire Vadisindeki Chenoceau Şatosu'ydu.

Cher Nehri'nin üzerine inşa edilmiş olan şatonun durgun sulara yansıdığında seyretmeye doyum olmuyor.Ve bu güzellik geniş bir taş köprüyle karaya bağlanıyor.Şato,halk arasında Kadınlar Şatosu diye anılıyor,çünkü tarih boyunca bu şatoya çoğunlukla sahip çıkmış.

Bir rehber bu şatoyla ilgili bir hikaye anlatıyordu.Bizde onlara katılıp dinlemeye başladık.

"Şatonun ilk sahibesi,Kral II.Henri'nin sevgilisi Diane de Poitiers.Bir rivayete göre bun Diane dePoitiers,II.Henri'nin babası,I Francis'in sevgilisiymiş.Kral ,Diane'den haylaz oğlunu eğitmesini istemiş.Bunun üzerine Diane genç prensin hem eğitmeni hem de sevgilisi olmuş."ne gamsız şeymiş bu Diane.Hem oğlunu hem de babasını idare ediyormuş. "II.Henri 1547 yılında tahta çıkınca Diane de Poitiers'i hayatının bir numaralı kadını ilan etmiş.Oysa II.Henri evliymiş.Üstelik karısı İtalya'nın en ileri gelen ailelerinden Medicilerin kızı Catherine de Medici'ymiş.II.Henri,Diane'e hediyeler yağdırıyor,bu da Catherine de Medici'nin hiç mi hiç hoşuna gitmiyormuş.Henri,Chenonceau Şatosu2yla kraliyet mücevherlerini bile Diane'e hediye etmiş.

II.Henri ona o denli aşıkmış ki,Ay Tanrıçası Diane'in sembolü olan hilali kendi arması;hep siyah beyaz giyen sevgilisinden esinlenerek,renklerini de siyah beyaz olarak belirlemiş.

Şato ona armağan edildikten sonra Diane şatoyu muhteşem bir yaşam yerine dönüştürülmüş.Kendi adıyla anılan bahçeler yaptırmış.Bunların yanı sıra o zamanlar Fransa'da pek bilinmeyen nadide sebze ve meyvelerin de yetiştirildiği özel sebze,meyve köşeleri oluşturulmuş.

Bir gün bir turnuvada kralın gözüne mızrak saplanmış ve kral büyük acılar çekerek ölmüş.Kral ölünce bütün güç Catherina'in eline geçmiş.Onun da ilk işi Diane'den Şatoyu terk etmesini istemek olmuş.

Şato iki kadın arasında bir dava konusu haline gelmiş.Diane,şatonun kendisine kral tarafından armağan edildiğini söylüyor,Catherina ise şatonun kraliyet mülkü olması nedeniyle Diane'de kalamayacağını savunuyormuş.Uzun süren bir davadan sonra kazanan Catherina olmuş.Diane'e Chenoceau2un karşılığında başka bir şato önermiş ama Diane o şatoya adımını bile atmamış.Ve inzivaya çekildiği yerde,altmış altı yaşına kadar yaşamış.Catherine de Medici şatoyu ele geçirdikten sonra elinden geldiğince Diane ile ilgili tüm izleri silmeye çalışmış.

Catherine de Medici öldüğünde Şato onun vasiyeti doğrultusunda yine bir kadına,bu kez oğlu III.Henri'nin eşi Louise'e geçiyor.Ama III.Henri bir fanatik tarafından bıçaklanarak öldürülünce eşi Louise şatoyu bir matem tapınağına dönüştürüyor.Tüm renkli perdeleri indiriyor,yerine siyahları asılıyor.Süslü,renkli eşyalar kaldırılıp dinsel ve ölümle ilgili tablolar asılıyor.

O dönemden bugüne bu şatoya çoğunlukla kadınlar sahip çıkıyor.1700'lü yıllardaki sahibesi burayı entelektüellerin toplandığı bir merkeze dönüştürüyor.Ünlü düşünürler,yazarlar,müzisyenler,ressamlar toplanıyor,sohbetler yapılıyor,fikirler tartışılıyor.

Sanatın her dalı bu şatoda destek ve kabul görüyor."rehberin sözleri bitince Azat'a döndüm.

"Bu Henri midir nedir ne iğrenç bir adammış.Hem karısı var hem de sevgilisi!Utanmıyor birde Şatoya metresini sokuyor."dedim.Ama çok sinirlenmiştim.Yani aynı durum benim başıma gelse...Allah bilir ne yapardım. "Adamında kendine göre nedenleri vardır elbette."o kadar sakin konuşuyordu ki sinirle bağırmaya başladım. "Adamında kendine göre nedenleri varmış mış.Ne nedeni olacak be.Bildiğin yüzsüz.Catherina kovdurmakla haklı.Ben daha beterini yapardım."

"Diane'nin ne suçu var ki?"

"Tövbe tövbe!Toprak olmuş gitmiş insanların arkasından konuşturacaksın şimdi beni.Bana baksana sen!!Eğer olurda üzerime kuma getirirsen var ya seni de o kızı da hatta kızın ailesini de katlederim."adama bak be!Şimdiden bu birilerini haklamaya çıkarıyorsa bana kuma getirmeyeceğini ne bileyim ben?

"Bizim Mardin aşiretlerinden beter çıktın sen de.Şimdiden kan davası başlattın."

"Yani sen öyle bir şey yapacaksın.Bence beni ömür boyu müebbet yatırmadan biz bu işi sonlandıralım."yürümeye başlamışken kolumdan tutup beni kendisine çekti. "Bence de sen hazırlan çünkü sevgi yasalarım sana kalbimde kalmak üzere ömür boyu müebbet verdi.Cezalısın orda kalacaksın."söyledikleri elbette hoşuma gitmişti ama hemen yumuşamak yoktu. "İtiraz ediyorum hakim Bey! Çünkü asıl suçlu sizsiniz.Sizin ceza almanız gerek."alnıma küçük bir öpücük kondurup öylece durdu. "Amma abarttın be güzelim.Senin üzerine gül koklar mıyım ben?"

"Artık gül mü koklarsın yoksa ot mu koklarsın orasını bilemem."göğsünden ittirip tekrardan yürüme başladım ve tekrardan beni durdurdu.

"Seninle tarihe dokunmaya ne dersin?"

"Tabi tabi!Tarihe dokunmak ne demek biz direk girelim.Hatta çocuklarımıza da anlatırız.Babanız II.Henri'ye özendi üzerime sevgilisini getirdi.Ben de ikisini katlettim deriz.Ama merak etme! sana ihtişamlı bir mezar yaptırırım.Böyle üzerinden kara kara otlar çıkar."öyle bir kahkaha attı ki bütün turistler onun gülüşünü hayranlıkla izlediler.Benimde kanım fokurdamaya başladı. "Ama bir şey daha söyle.Sevgilisi çok güzeldi de."Allah'ım sen beni af eyle.Birazdan yapacaklarımdan dolayı iflah eyle. "Defol git Azat!Yoksa ben seni tarihe sokacağım,bütün tarih kitapları seni yazacak.Üstelik yazmakla kalmayıp okulda ibret alın diye ders olarak verilecek."utanmadan bir de dudağıma öpücük kondurdu. "Benim sevgilim sensin aptal kız.Karım da sen olacaksın.Yani aynı kız ama iki farklı katagori."göz kırpıp anladın mı der gibi baktı.

Biraz önce söylediklerimi geri alıp eski mutlu hallerime U dönüşü yaptım. "Tarihe girdik bile.En kısa süre de barışan çift olarak hem de."ve biz hiç utanmadan tekrar dudak dudağa durduk.


BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin