Sabahın çok erken saatiydi.Mışıl mışıl uyuyordum.Bulutların üzerinde zıplayıp duruyordum bir çocuk gibi.Bu rahatlığımı yanağımda hissettiğim öpücükler yarıda kesti.İlk önce bu sıcaklığa aldırış etmesemde sonradan korkuyla gözlerimi açtım.Azat'ın sapık kuzeni zannettim ilk önce ama sonra Azat'ı karşımda görünce tuttuğum nefesimi dışarı verdim. "Korktun mu presesim?"yatağıma uzanmış bana bakıyordu.Bende yattığım yerden doğruldum. "Tabi ki korktum."dedim sinirle.Korktuğumda genelde sinirlenirdim.
"Hadi hazırlan gidiyoruz.Daha doğrusu kaçıyoruz."
"Neden kaçıyoruz ki?"dedim masumsa.Hala kendime gelememiştim.Azat'ın açıklama bekleyen cümlelerinden sıkılmıştım. "Dün Mersin'e gideceğiz demiştim işte gidiyoruz.Annemgile şimdi açıklama yapamam.Sonra söylerim.Sen hazırlan bende arabaı hazırlayayım."dedi ve odadan çıktı.Şimdi ikimiz en uzun yolculuğumuzu mu yapacaktık?Bu süper bir şeydi.Hemen banoya gittim.Elimi yüzümü yıkadım.Sonra dolabı açtım.Ne giyeceğime karar vermek için bütün kıyafetleri dışarı çıkardım.Elbise giysem mi diye düşündüm ama sonra vazgeçtim.Pantolon da çok sıcak olurdu.En son beyaz şortumu üzerime de omuzlarımı açık bırakan düşük kollu T-shirt'ümü geçirdim.Ayağıma da beyaz Sneaker'larımı geçirdim.Saçlarımı açık bıraktım.Bez çantamı da alıp odadan çıktım.Kimse bizi fark etmesin diye parmak uçlarıma basarak dışarı çıktım.Azat sırtını arabaya yaslamıştı.O da beyaz gömlek ve kot pantolon giymişti.Gömleğinin yaklaşık 3 düğmesi açıktı.Siyah Rayban gözlükleri söylemiyorum bile.Beni görünce yaslandığı yerden doğruldu ve ön kapıyı açtı. "Bir an hiç gelmeyeceksin zanettim." "Kıyafet seçemedim."diyerek bir açıklama yaptım.Gözlerini bana dikip baştan aşağı beni süzdü. "Şortun bira kısa sanki."zaten böyle demese şaşardım. "Bence gayet uygun."dedim.Arabayı çalıştırdı ve konaktan çıktık. "Aç mısın?"diye sordu Azat. "Çok aç değilim.Ben sabah kahvaltı yapmayı sevmem." "O zaman Mersin'e gidelim orada bir şeyler yeriz."dedi yanağımdan öperek.Bir süre onu izledim.Sanırım Mardindeki en yakışıklı çocuğu ben kapmıştım.Bu bir başarıydı bence.Kendimle bir süre gurur duydum sonra gözlerim istemsizce kapandı.
"Mehir.Mehir uyan hadi geldik."diyen Azat'ın dürtüsüyle gözlerimi açtım.Offf ya bütün yol boyunca uyumuşmuydum ben.Azat bana gülümseyerek baktı. "Hadi kalk artık.Güzel bir köy kahvaltısı yapalım sonra da alışverişe gidelim."dedi ve arabadan indi.Onun arkasına bende indim.Geldiğimiz yer çok güzeldi.Dağların arasına yapılmış bir restoranttı.Oldukça şirin gözüküyordu.Masaların izerinde kırmızı karali örtüler, mavi desenli tabaklar,ince belli çay bardakları,tahtaların üzerinde sallanan ve çok güzel sesler çıkaran deniz kabukları vardı.İçerisi ise daha da bir güzeldi.Restoranın en uç noktasında büyük bir şömine vardı.Onun üzerinde ise bir ailenin fotoğrafları.Duvarlarda bulunduğumuz yerin farklı açılardan resimleri asılıydı.Duvarlar yeşil ve maviye boyanmıştı.Ortada geniş bir tezgah vardı.Üzerinde yemekler sıralanmıştı.Köşede ise bir kapı vardı ve mutfak olduğu belliydi.Yerde çok eski zamanlardan kalma bir halı seriliydi.Sıcacık bir yuvayı temsil ediyordu.İçeri girdiğinde insan huzur buluyordu.Azatla ben dışarı çıkmayı tercih ettik.İçeri kadar dışarısı da büyüktü.Her bir köşede küçük sedirler vardı.Üzerinde ise her rengin bulunduğu örtü seriliydi ve yastıklarla bir uyum içerisindeydi.Ben çevreyi dikkatle incelerken yanımıza gelen adamı fark etmemiştim bile. "Hasan Amca nasılsın?"diye sordu Azat adının Hasan olduğunu öğrendiğim adama. "İyiyim evlat hem de çok iyiyim.Asıl sen nasılsın?"diye o sordu bu kez. "Bende çok iyiyim Hasan Amca." "Oooo bu güzel kızımızda kim?"Beni yeni fark etmiş olacak ki bütün dikkatiyle beni inceliyordu. "Mehir,kız arkadaşım.Yakında evleneceğiz."dedi ve beni tanıttı. "Memnun oldum gelin kızım.Demek sen yakın zamanda bizim oğlanın karısı olacaksın.Allah tamamını erdirsin."dedi. "Ben de çok memnun oldum Hasan Amca.Sağolun."dedim gülümseyerek. "E hadi o zaman siz her zamanki masana geçin bende masayı köy kahvaltısıyla donatayım."dedi ve yanımızdan ayrıldı.Bizde Azat'ın her zamanki masasına doğru yol aldık.Tam nehrin karşısında küçük bir masaya oturduk.Bir süre öylece oturup manzarayı seyrettik.Sonra Hasan Amca yanında bir kadınla geri döndü. "İşte Hazal Teyzende geldi."Azat Hazal Teyzeyi görünce oturduğu yerden hemen kalktı ve ona sarıldı. "Oyy oyy oyy.Özlemişim oğluşumu"diyerek onu sevdi.Hazal Teyze çok tatlı bir kadındı.Yaklaşık 50 yaşlarıda vardı ama oldukça genç gözüküyordu.Çiçek desenli elbisesi ve taşlı sandaletleri,kafasına taktığı hasırlı şapkasıyla oldukça hoş gözüküyordu.Bilekleri şirin bilekliklerle doluydu.Kolyeleri de bir o kadar güzel görünüyordu.Hasan Amca Hazal Teyzeye beni tanıttı hemen. "Bak Hazal bu kızımızda oğluşunun karısı olacakmış yakında."Gözlerini bana dikince bende oturduğum yerden kalktım ve elini öpmeye kalkıştım.Elini sertçe benden çekti. "O kadar yaşlı değilim ki kızım."dedi.Bende gülümserek ona sarıldım bu kez. "Tanıştığıma memnun oldum kızım.Bizim bu çapkın oğlan demek güzel kalbini sana kaptırdı.Aman pekte güzelmişsin."diyerek beni süzdü.Hasan Amcada Hazal Teyzede çok tatlı insanlardı.Hazal Teyze bileğindeki nazar boncuklarıyla kaplı bilekliğini çıkarıp bana taktı. "Bu bileklik beni bütün nazarlardan korudu.Ama artık koruması gereken biri daha var.O da sensin.Senin kadar güzel ve zarif olmasa da hediyemi kabul et lütfen."dedi.Ay bir anda ço mutlu oldum ama ne diyeceğimi bilemedim.Hazal Teyze o kadar tatlı bakıyordu ki kıramadım.Bir kez daha boynuna sarıldım "Gerçeekten çok teşekkür ederim."dedim yanaklarını öperken. "Hadi hadi yeter bu kadar sohbet siz kahvaltınızı edin biz yine geliriz."Hasan Amca peşinden karısını sürükleyerek gözden kayboldular.Onlar gidince Azatla yerimize oturduk. "Çok tatlı değiller mi Azat?"diye sordum. "Kesinlikle öyleler.Bir sıkıntım olduğu zzaman hep onlar yanımda oldular.Hatta 2.ailem bile diyebilirim." "Sen onları nerden tanıyorsun ki?"Merakla art arda sorular soruyordum. "Hasan Amca ve Hazal Teyze ben çok küçükken bizim çiftlikte çalışmaya başladılar.Ben üniversiteyi yurt dışında okumaya gittiğim zaman onlarda memleketlerine döndüler.Biriktirdikleri parayla burada güzel bir restoran açtılar."diyerek beni aydınlattı. "Gerçekten çok şanslısın böyle insanlarla tanıştığın için."diyerek iç geçirdim.Bizim için hazırladıkları kahvaltıyı yapmaya başladık. "Bak Hazal Teyze menemeni çok güzel yapar tadına bakmalısın."ekmeği menemene batırdı ve bana uzattı.Elindeki ekmeği afiyetle yedim.Daha lokmam bitmeden "Süpermiş harbiden."Azat gülerek bana baktı.Hayatımda hiç bu kadar uzun kahvaltı yaptığımı hatırlamıyordum.Ama bir ilki daha başardım.Kahvaltımız bitinde masadaki boş tabaklar kalktı ve Hazal Teyze elinde 2 kahveyle geri döndü.Onu karşımda görünce çok mutlu oldum. "Kahveleri közde pişirdim.Ayrıca çok güzel fala bakarım."dedi ve yanıma bir sandalye çekip oyurdu.Sevinçle ellerimi çırptım. "Gerçekten mi?" "Bana burda falcı Hazoş derler.Buraya gelen kahvemi içmeden gitmez."dedi kendiyle gururduyan bir edayla.Azat kahkahalara boğulmuştu.Ben kahvemi hızlı hızlı içmeye başladım.Bitirdiğimde ise fincanı ters çevirip masaya koydum.Hasan Amca da yanımıza geldi.İlk dikkatini çeken şey ters çevrilmiş fincan oldu sanırım. "Gene başladın sen fala Hazal"Hasan Amca resmen kükredi.Hazal Teyze hiç istifini bozmadan "Aman canım ne var yani.Gelin kızım buraya kadar gelmiş falına bakmadan mı göndereyim."dedi. "Tövbe Tövbe.Günahına ortak etme bizi.Gel oğlum gel biz bir gezelimde ne hali varsa görsün şu falcı bacı."Azat gülerek Hasa Amca'nın peşinden gitti.nlar gider gitmez Hazal Teyze fincanı eline aldı.Fincandan parça parça kahve telvesi dökülüyordu.Bense ona dikkatle bakıyordum ne diyerecek diye. "Senin bir sürü kısmetin var bak hepsi teker teker dökülüyor.Aaaa şurada bir yüzük var.Bir adam senin parmağına yüzük takıyor.Koca bir 5 çıktı.Belki 5 saat,5 gün,5 ay içinde takacak bu yüzüğü.Bembeya bir gelinlikte çıktı."dedi heyacanlı heyacanlı.Kara kahve falında beyaz gelinliği nasıl gördüğünü anyamadım ama yine de bozmadım. "Bir yılan çıkmış.Sen ve Azat oğlum birbirinize sarılmışsınız.O yılan ortada bitmiş.Aman dikkat edin.Bu yılan aranızı bozacak gibi.Birde bir hasta çıkmış.Hemde erkek.Ciddi bir olay geçirecek başından ama sonra iyi olacak.Bir kadın size yardım edecek.Ama bu kişi düşmanının bir yakını olabilir.Bir süre için kararacak ama sonra geçecek.Sizi güzel bir hayat bekliyor."dedi ve fincanı geri bıraktı.İçim şimdiden kararmaya başlamıştı bile. "Azat çok iyi bir çocuktur kızım.O benim neredeyse elimde büyüdü.Gözlerindeki pırıltıyı gördüm.Bu pırıltıları da yerleştiren sensin belli.O sana değer vermeseydi buralara kadar getirmezdi.Sevginize sahip çıkın."oturduğu yerden kalktı. "Düğününüze çarmazsanız valla darılırım." "Çağırmaz olur muyuz tabi ki çağırırız."dedim ve bende oturduğum yerden kalktım.Azatla Hasan Amcada gelince bir süre daha konuştuk sonra bu şirin restoranttan ayrıldık.Arabaya binince içimi bir hüzün kapladı. "Yine gelir miyiz Azat?"Buradan gitmeyi hiç ama hiç istemiyordum. "Tabi ki geliriz bebeğim.İstediğin zaman yine getiririm seni.Burda bir üzüm bağı varmış oraya da gidelim mi?"diye sordu oradan uzaklaşırken. "Olur gidelim."dedim bende.
İnsan Başka insanları tanıdıkça mutlu oluyor.Şahsen ben böyle güzel yürekli insanlar tanıdıkça kendimle gurur duyuyorum.Onlardan ayrılmak beni üzsede.Yanımdaki bu adamla daha da mutlu oluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...