Azat'tan...
Bazen yeniden başlamak iyidir.
Hiç değilse ben öyle düşünüyordum.
Ya da öyle düşünmek istiyordum, bilemiyorum.
Bu kız cidden tuhaftı. Ve bu tuhaflığı onu gereğinden fazla çekici yapıyordu. Karşı koyamıyordum. Pürüzsüz beyaz teni bedenime değdiği an bir ürperdiğimi hissediyordum. Kahretsin ki o parlak gözleri gözlerime çarptığında da içim eriyordu.
Bütün bunlar olmamalıydı.
Benden uzak durmalıydı.
Ona dokunmamalıydım.
Sonuç: Ne zaman gözümü açsam karşımdaydı, ne zaman istesem bedenimdeydi.
Aslına bakarsanız tecrübesizdim. Daha önce hiçbir kadına hissetmediğim kadar derin hissediyordum. Ve bu tuhaf kız bana iyi geliyordu. Nasıl başa çıkabileceğimi bilemiyordum. Ama şu an başa çıkmak da istemiyordum. Neyse bunun pek önemi yok. Sonuç itibariyle hep yanımda yine yanımda!
"Onu sinir etmek çok eğlenceli." Dedim dönenen sandalyede hızla dönen Çağan'a bakarak. "Süper!" diye bağırdı.
Biyolojik olarak Çağanla aynı yaştaydık ama ruhen de aynı yaşta olduğumuzu söyleyemeyeceğim. O daha çok beş altı yaş grubuna hitap eden bir çocuktu! Bazen ciddi ciddi onunla nasıl en iyi arkadaş olabildiğimi sorguluyordum. "Azıcık büyüdüğünü umut ederdim." Yatağın kenarında duran yastığı kafasını attığımda oturduğu yerden sıçradı. "Senin de büyüdüğün söylemez."
"Hiç değilse senden olgun hareketler yapıyorum." Omuz silkti. Onu yıllardır görmüyordum ama özlemiştim keratayı. Hatta onunla uğraşmayı da. Berdel olacağımı duyduğunda epey dalga geçmişti ve şimdi de eğlencesine kaldığı yerden devam etmek için gelmişti.
Elbette ona dün olanları anlatmadım. "O kızla nasıl eğleniyorsun?" deyince hızla kafamı çevirip öldürecekmişim gibi baktım. "Ağzını kırarım lavuk! Düzgün konuş!"
"Sakin ol dostum." Sandalyeden kalkıp yanıma oturdu ve sırtımı sıvazlamaya başladı. "Senin eğlencelerin biraz değişik olur da."
"Değişik neymiş gösterim şimdi sana." Yumruğu sıkıp ona doğru savurdum ve üzerine atladım. "İki dakika konuşalım dedik içine sıçtın be." En nefret ettiği şey saçının çekilmesiydi ve ben tam da bunu yaptım, uzun saçlarını elime doladım.
"Aaaa imdat! Tecavüz ediyorlar." Sesini inceltip kız gibi bağırmasıyla üzerinden kalkıp saçlarını bıraktım. "Sus lan geri zekâlı. Zaten Play-boy deyip adımı çıkardı. Bir de Gay damgası yemeyeyim senin yüzünden."
"Play-boy mu dedi sana?"
"Hay Allah kahretsin." Diyerek ağzıma bir tane vurdum. "Demek Play-boy dedi."
"Tam olarak öyle değil." Diye kıvırmaya çalıştım. "Azat! Arada salaklık yapıyorum ama o kadar da değil. Anlat kardeşim." Teslim olduğumu belirtircesine ellerimi kaldırdım ve başımı yana eğdim.
"Bade'ye gitmiştim."
"Neeeeee? Hâlâ o cenabetle görüşüyor musun?"
"Bağırma lan! Görüştüğüm filan yok. Sadece beni tamamen unutması için gittim."
"O da hemen 'Ah tabi Azat! Sen biriyle evleneceksen ben aradan çekilirim.' Mi dedi?" Başparmağıyla işaret parmağını birleştirip sağa sola sallandı.
"Tabi ki öyle demedi." Bana umutsuz vakaymışım gibi bakıp yüzünü buruşturdu. "O kız seni kolay kolay bırakmaz."
"Hah iyi ki söyledin! Bilmiyordum." Dalga geçer gibi güldükten sonra pencerenin kenarına gidip dışarıya baktım. O kız beni gerçekten bırakmayacaktı. Ve başıma bela açacaktı. Mehir'in hayatındaki iblis bensem benim hayatımdaki ibliste Bade'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...